Bu devirde babana bile!
Sizce, “Bu Devirde babana bile güvenmeyeceksin!” tavsiyesi
isabetli bir tavsiye midir?
Büyük ihtimalle “Evet” diyeceksiniz,
“Doğru kardeşim, hiç
kimseye güven yok!”
Peki, bana da mı güvenmiyor sunuz?
-Elbette!
Ya kendinize…
Kendinize güveniyor musunuz?
-Elbette!
Peki…
Oğlunuz, kızınız, anneniz, babanız, yakın arkadaşlarınız
size güveniyor mu?
-Elbette!
Yani…
Herkes güvenilmez, bir siz güvenilir!
Peki, milli iradeye güveniyor musunuz?
“Elbette!”
Birbirine güvenmeyen insanlardan oluşan “toplum”un iradesine
güveniyorsunuz yani?
“Nasıl yani?”
Neysssse!
***
Müslüman,
“Elinden, dilinden,
belinden diğer Müslümanların emin olduğu kişi” değil midir?
Öyledir!
El Emin.
Hz. Peygamber (s.a.v).
Onun izindekiler, “emin” insanlar…
Kendisine güven duyulan, asla hıyanet etmeyen, her zaman
sözünde duran, vefalı kimseler…
Emin isen…
Düşmanın bile “emanetin
hakkını vereceğinden” emin olacak.
Size bir soru:
"Bir sırrınız olsa, kimle paylaşırsınız?"
Çokları,
“Eşimle bile
paylaşmam!” diyor.
Hatta…
“En fazla eşimden
saklarım!”
Bu hep böyleydi belki de…
Bana, içinde bulunduğumuz yıllar, güven duygusunu iyice
kaybettiğimiz yıllarmış gibi geliyor.
O kadar ki…
Şimdilerde, birilerinden görüş almalarını istediğimiz
muhabir arkadaşlara, “Aman dikkat edin,
FETÖcü, PKK’lı, mezhepçi, hırsız, arsız olmasın!” diyoruz!
Onlar da…
Epeyce zorlanıyorlar haliyle!..
E, öyle ya…
Bir konuda görüşüne başvurulmaya, okuyucularınıza
değerlendirmelerini aktarmaya uygun gördüğünüz kişinin “bagajından emin olmanız” lâzım.
Bu devirde babana bile güvenmeyeceksen, muhabir arkadaşımız kime
güvensin?
Babası ordinaryüs profesör olsa, güvenemeyecek demek ki!..
Şimdilerde öyle…
Televizyonlarda ikide bir “fırsatçı esnaf” haberlerine yer veriliyor.
Marketlerden galerilere kadar…
Kasaplardan fırıncılara kadar, hepsi mi güvenilmez?
Ev sahipleri ile kiracılar ayrı cephelerde; bir tarafta “fırsatçı”lar, diğer tarafta, “Kiraladıkları evlere çökenler!”
Haberler böyle kurgulanıyor.
“Bu devirde babana
bile güvenmeyeceksin?” havası da böyle böyle pompalanıyor!
X
Ak Parti’de dönem dönem vekillik yapmış Şamil Tayyar, bir ara “FETÖ
Borsası”ndan bahsetmişti!
Sonra sonra…
"Güven duygusunu tahrip eden" birçok tartışma
geldi gündeme...
İddianamelerde “30 yıl, 40 yıl hapis cezası talep edilen” popüler
tiplerin “tahliyeleri”, bilhassa
sosyal medyanın en fazla ilgilendiği konulardan oldu..
Vatandaşın kafasını gözünü patlatanların, “arka kapıdan” salıverilmelerine dair görüntüler
de bini geçince…
Dahası, binlerce vatan evladına tecavüz edenlerin bile “en
fazla 24 yıl yattıktan sonra aramızda dolaşacakları”na nice hukukçu tarafından
vurgu yapılınca…
“Güvensizlik algısı”
tavana vurdu.
Böyle olunca da…
“Cezasızlık algısı”nın
ortadan kaldırılması için harekete geçildi!
Tam, “Eh hadi, hadi
bari!” diyorduk ki…
Bu sefer de, yıllar
yılı memleket evlâtlarını katleden, memlekete birkaç trilyon dolarlık zarar
veren PKK Terör Örgütü’nün İmralı’daki elebaşına “huzur hakkı” tartışmaları başladı!
Bu devirde babana bile güvenmeyeceksen, İmralı’daki caniye
nasıl güveneceksin?
Geç bunları, “büyük resme” bak!
Tamam, bakayım!..
Bakarken de…
Şunu sorayım:
-İdam gelmeyecek
değil mi? Yani, Teröristbaşı’na bile huzur hakkı tartışılıyorsa… İdam
tartışmaları rafa kalkmış oluyor değil mi?
Ben bunu sorarsam, birileri şöyle cevap verir, haklı olarak:
“İdam gelse ne olacak
ki? Bu memlekette, idam cezaları kimlere tatbik edilmiş zamanında, hele bir
baksana!”
Hadi, bir “güvensizlik
algısı” daha!
Hassas konularda soru yöneltilmesinden pek hoşlanılmıyor
ama…
Her sorduğumda “tırpan” yiyorum ama…
Riski göze alarak sorayım:
İnsanların birbirlerine güvenmediği, “güzide” kurumlara
güvenmediği, babalarına bile güvenmediği
bir ortamda ekonomi düzelir mi?
“Düzelir, sen yeter
ki güven ekonomiye!”
x
Düşünüp duruyorum…
Geçmişi, bugünü…
Ve yarını…
Bizler, “emin”
insanlar mıyız?
Ben…
“Emin” miyim?
x
“Kaybolan
samimiyetimiz.”
“Ertelenen İslami
hayat!”
İbrahim Balcı
imzalı kitapların isimleri.
Kütüphanemin en güzel yerinden bana bakıp duruyorlar!