Dolar (USD)
35.43
Euro (EUR)
36.51
Gram Altın
3054.15
BIST 100
10021.53
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Aralık 2019

Bu da Akdeniz Kalkanı Harekâtı

Deniz Yetki Anlaşması…

Türkiye, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtıyla Suriye’nin kuzeyinde ( Türkiye’nin güneyinde) oluşturulmak istenen terör koridoru planını nasıl paramparça ettiyse 27 Kasım'da Türkiye ile Libya arasında imzalanan "Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" ve "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası"nı 5Aralık 2019’da TBMM’de onaylayarak Doğu Akdeniz’de de oluşturulmak istenen kuşatmayı yardı.

Bu anlaşmayla Asya, Afrika ve Anadolu arasında güçlü bir bağ kurulmuştur. Bu güvenlik alanları Emperyalistleri ve onların iş birlikçilerini şaşkına çevirmiştir. TBMM’de terör yandaşlığından da sabıkalı zevatın – her zaman yaptıkları gibi- kimi açıktan kimi de katil İsrail ve Mısır’la işbirliği yapılması telkiniyle anlaşmaya gölge düşürmeye kalkıştığı bir gerçektir. Bunlar Türkiye’nin barış harekâtlarının hiçbirini desteklemediler.

Sadece Türkiye ve KKTC’nin deniz yetki alanlarında altı yüz yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacak hidrokarbon yataklarının bulunması bile bölgenin ekonomik ve stratejik önemini göstermektedir.

12 adaları (Batnos , Rodos ,Karpatos , İstanköy, Kaşot, İstanbali Stampalea, Hereke, Sömbeki , Leryos, Kilimli, İncirliada, Tilos)

10 Şubat 1947’ Paris Konferansıyla Yunan’a peşkeş çekenlerin bugün Türkiye ile Libya’nın işbirliğinden “Ne işimiz var bizim Libya’da.” diyerek anlaşmaya ayak bağı olanların aynı zamanda terör ve işgal planlarının aparatı olmaları, 15 Temmuz’u ‘kontrollü / tiyatro’ söylemiyle perdelemeye çalışmaları ve bunu tam da 3 Aralık 2019’da NATO’nun kuruluşunun yetmişinci yıldönümü münasebetiyle Londra’da düzenlenen zirvenin yapıldığı günde yinelemeleri, bugüne denk getirmeleri dikkat çekici değil mi?

Unutulmasın ki 12 adayı 1912’de Libya’yı terk etmek zorunda bırakıldığımızda kaybettik. 15 Temmuz Darbe / İşgal Girişimi püskürtülemeseydi, Barış Harekâtları, Libya ile Güvenlik ve Deniz Yetki anlaşmaları yapılmasaydı Türkiye’nin istiklâli ve istikbâli tehlikeye girerdi.

Terör yandaşlarına Nobel ödülü verildiği, genel başkan, vekil, belediye başkanlığıyla ve teröristlerin generallikle taltif edildiği bu zamanda NATO şemsiyesi altında Türkiye düşmanlığı yapılması kuşatıldığımızın boyutlarını göstermektedir.

1992-1995 yılları arasında binlerce Bosnalının kanına giren Slobodan Miloşeviç’e hayranlığıyla bilinen Avusturyalı Peter Handke'ye 2019 Nobel Edebiyat Ödülü verilmesi bir akıl tutulması da yüzbinlerce Suriyeliyi katleden, milyonlarcasını yerinden yurdundan eden Esed’e, PKK/YPG’ye FETÖ’ye hayran, Meclis kürsüsünde terör örgütlerinin sözcülüğünü yapan ve Diyarbakır’da evlat nöbeti tutan, terör örgütünün elindeki evlatlarının kurtarılması için mücadele eden analara, babalara ‘vicdansız’ diyerek sünepeleşen zihniyet farklı mı?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Londra'daki NATO Liderler Zirvesi'nin ardından düzenlediği basın toplantısında :

"Türkiye ile terörün tanımı konusunda bir konsensüsün oluşması mümkün değil." diyerek NATO’nun “ Nato kafa, nato mermer” (aynı tas, aynı hamam) havasında olduğunu itiraf etmiyor mu?

İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise:

"Suriye'nin kuzeyindeki durumun karmaşıklığını görüştük." ifadesini kullanan Johnson, "Türkiye'nin 4 milyon sığınmacıya yaptığı ev sahipliği nedeniyle yüz yüze olduğu devasa baskıları, PKK'dan gelen terör tehdidini ki bu Türkiye'nin yüz yüze olduğu gerçek bir tehdittir, kabul ediyoruz." derken öte yandan da terör yandaşlığına devam ediyor.

11 Eylül 2001’de El Kaide’nin İkiz Kulelere saldırısı NATO’nun güvenliğini tehdit sayılıyor da kırk yıldır Türkiye’de, bölgede kan döken PKK /YPG ve FETÖ neden NATO’nun tehdit tanımına girmiyor?

Her ne kadar :"Bir müttefike yöneltilecek saldırı hepimize yönelmiş bir saldırıdır" taahhüdünde bulunulan 5'inci maddeye olan bağlılık yinelendi.” açıklaması yapsalar da…

Türkiye – Libya Deniz Yetki Anlaşması, Barış Pınar(lar)ı Harekatı’ndandır.