Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Haziran 2020

Bu ayıp hepimizin!

Asırlardır hayatın tam içinde olan kabristanlarımız görünürlüğünü ve tefekkür kaynağı olma vasfını kaybediyor. Daha çok kadîm kabirlerden oluşan, içeri girer girmez derin ve uhrevî havanın insanın rûhunu kapladığı Mısır Tarlası Kabristanı da bu mekânlardan birisi. Edirnekapı Şehitliği’nde tabiri caizse tarihî hafıza yatmakta. Bu şehitlik, İstanbul’un fethi sırasında çok geniş bir alan boyunca şehit düşen neferlerimizin defnedilmesiyle oluşmuş.

1926 yılında Şehitlikleri İmar Cemiyeti tarafından onarılan ve ondan sonra da çeşitli bölgeleri restore edilen şehitliğin 225 dönüm araziye yayıldığı düşünülürse, genişletilen yollar sebebiyle ne sıklıkta restorasyon işlemi gördüğü tahmin edilebilir. Örneğin E-5 Karayolu’yla Haliç Köprüsü’nü birleştiren tünel yapılırken, tünelin üstünde kalan kabirlerin bir kısmı taşınmış.

10 BİNLERCE ŞEHİDİN YATTIĞI YER

Bilinenlerle ve bilinmeyenlerle birlikte on binlerce şehidin yer aldığı Edirnekapı Şehitliği’nin hemen karşısında ise (Fatih’e giden yolun sol tarafında kalan bölüm) Mısır Tarlası Kabristanı yer alıyor. Eyüpsultan ilçesi sınırları içerisinde olup Fetih Şehitlerinin defnedildiği Tokmaktepe Mezarlığı’nın devamı mahiyetinde, yine o günlerden itibaren vefat edenlerin gömülmesiyle kurulmuş. Edirnekapı’dan Eyüpsultan ve Rami’ye giden yolun iki tarafında yer alan bu geniş mezarlık, imar faaliyetleri sonucu bugün 6 adaya ayrılmış. Edirnekapı ve Sakızağacı Şehitlikleri bu 6 adadan 2’sini, çevre yollarından Haliç Köprüsü bağlantısını sağlayan 2 otoyol arasında kalmış olan, içinde Şeyhülislâm İbn Kemal Türbesi’nin de bulunduğu kısım 3’üncüyü, bu parçanın aşağısında yer alan Otakçılar Mezarlığı 4’üncüyü, sur kapısından çıkıldığında sağa düşen ve Haliç’e bakan en geniş kısım 5’inciyi, sur kapısının solundaki günümüzde âtıl durumdaki yapıların işgaline mâruz kalan ve içinde Kolağası Çerkes Hasan’ın açık türbesi de bulunan bölüm ise 6’ıncıyı teşkil etmektedir.

Önceleri Evkaf İdaresi’ne ait olan bütün mezarlığın mülkiyeti, halen Vakıflar Genel Müdürlüğü, şahıslar, İstanbul Belediyesi ve Şehitlikleri İmar Cemiyeti arasında paylaşılmış. Hemen sur dibinden başlayan asıl Edirnekapı Mezarlığı bölümü (beşinci ada) şahıslar adına kayıtlı olduğundan bugün define kapalıdır ve mevcut taşlar her geçen gün yok olmaktadır.

Mezarlığı meydana getiren bölümler, buralarda bulunan ünlü kişilerin kabirleri sebebiyle bir nevî semt özelliği taşırlar. Fakat ne hazindir ki, bunlardan bazıları günümüze ulaşamamıştır. 1971’de Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü tarafından, Haliç çevre yollarının yapımı sırasında birçok önemli bölge istimlâk edilmiş ve bazı parseller tamamen ortadan kaldırılmıştır.

FETİH ORDUSU İSTANBUL’A BURADAN GİRDİ

İstanbul’un fethinde ordunun surlardan ilk girdiği yer olan Edirnekapı Şehitliği’nin tarihi 1453’e kadar dayanıyor.

Medeniyetimizin tapu kayıtları olan mezarlıklar 80’li yıllara kadar ilgisizlik nedeniyle âdeta utanç verici bir durumdaydı. 1984 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinden sonra yürütülen tarih ve vakıf eserlerini ayağa kaldırma çalışmaları hız kazandı. Tarihî dönemlere ışık tutan mezar taşları birer birer kimliklendirilerek asliyetlerine kavuşturuldu. Çevre düzenlemeleri yapılarak koruma altına alındı. Bu çalışmalar daha sonra göreve gelen başkan ve kurumlar tarafından da devam ettirildi. Fakat istisnalardan biri olan Edirnekapı Mısır Tarlası Mezarlığı bu çalışmalardan yeterince nasiplenemedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 25 yıl sonra tekrar Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçmesiyle birlikte eski Türkiye’den bazı manzara ve alışkanlıklar nüksetmeye başladı” deme kolaycılığına kaçmadan meseleyi irdelemekte fayda var.

Neden mi?..

Kısaca arz edelim.

2020’nin başlarında meydana gelen trafik kazası sonucu Edirnekapı 15 Temmuz Şehitliği’nin yanındaki (Mısır Tarlası Devamı) mezarlığın duvarı yerle yeksan olmuş. Olaydan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden gelen yetkililer bir rapor tutmuş. Vicdanı sızlayanların, virane durumdaki bu duvarın yapılması için ilgili mercileri taciz etmeleri sonucu aylar sonra yapılmış.

Etrafında trafiğin 24 saat aktığı ıssız ve defin yapılmayan Mısır Tarlası Devamı Mezarlığı’nda durum çok vahim. Mezarlıktan içeriye adım atar atmaz görülen manzara vicdanı olan herkesin rûhunu sızlatacak cinsten. “Eski Türkiye”den kalma görüntüler, mezarlıkta ilerledikçe insanı ürpertiyor. Medeniyetimizin tapu kayıtları olarak zikrettiğimiz mezar taşları, ilgisizlikten perişan, mezarlıklar ise kaybolmaya yüz tutmuş.

KAYBOLMAYA YÜZ TUTMUŞ TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKARTILIYOR

İBB Kültür Varlıkları Dairesi Başkanı Mahir Polat beyefendi tarafından Nisan 2020’de İstanbul’un kanayan yaralarından Edirnekapı tarihi Mısır Tarlası Mezarlığı’nın restorasyon projelerine başlandığı açıklanmıştı.

Geçtiğimiz gün gittim, çalışmaları bizzat yerinde inceleme fırsatı buldum. Yıllardır ihmal edilen ve vandalizme maruz kalan ecdat yadigârı mezarlık, âdeta arkeoloji alanına dönüştürülmüş. Kurulan 20 kişilik mimari belgeleme ekibi, çizim yaparak kaybolmaya yüz tutmuş 5 bine yakın tarihî mezarın mevcut durumunu kayıt altına almaya çalışıyor.

İstanbul’un bütün şahsiyet tarihine ait izlerin bulunduğu alanda Restoratör Mimar Utku Kaya bir taraftan bilgi verirken, diğer taraftan ekibiyle birlikte tarihimizin yitik taşlarını tekrar ayağa kaldırmanın heyecanını yaşıyor. Mahir Polat beyefendi başta olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. İnşaallah, bu uzun soluklu çalışma akâmete uğratılmaz.

Burada yapılan projelendirme ve belgelendirme çalışmalarına rağmen “Mısır Tarlası Devamı” adası hâlâ mezbeleliği andırıyor.

Fethin emaneti olan ve kaderine terkedilen bu kadim mezarlığın içinde Temiz-İş Mermer’e ait derme çatma yapılar bulunuyor. Buradaki çirkinliğe ortak olan işletmeci Mustafa Karabey de durumdan şikayet ediyor.

İnanın, bu aziz toprakları vatan kılmak için Edirnekapı Surları dibinde can veren ve burada metfun bulunan “müjdeli askerler” bizlere beddua eder. Burada gömülü cellatlar cana gelse sorguya suale gerek duymadan burada tarihe ihanet eden güruhun boynunu vurur.

BIRAKIN İHYA ETMEYİ, SAHİP ÇIKMAKTAN ACİZİZ!

Oysa o ecdat ki, dirilerine verdiği kıymet kadar ölülerine de verdiği kıymetin ipuçlarını mezar taşlarına bezediği sembollerle şâheserleştirmiş. “Lâle” ve “hilâl” motifiyle vahdet-i vücudu, yani Allah’ı sembolize etmiş. “Gül” ile İki Cihan Serveri’ni. “Gül”, ilahi güzelliği sembolize etmesi ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in remzi (hatırlatan) olmasındandır. “Gül-i Muhammed” ismi de verilen gülün kokusu, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kokusudur. Başların tacı olan gül; cennet çiçeği, aynı zamanda Hz. İbrahim Peygamber (a.s.) ateşe atılınca onu karşılayan en güzel nebatat bahçesidir.

Geçmişten geleceğe izler taşıyan lâle, gül, sümbül, karanfil, yıldız çiçeği, yasemin çiçeği (Hz. Fatıma(r.a)’nın sembolüdür), buhur-ı meryem, şakayık, küpe çiçeği, haseki küpesi, nergis, süsen ve birçok çiçek mezar taşlarının üzerinde açmaya devam etmektedir.

Medeniyetimizin tapu kayıtları olan mezar taşları, herkesin bir gün fâni olacağının simge ve sembolüdür. Açık hava müzelerini andıran mezar taşları ve mezarlıklarımız, geçmişimizle kurduğumuz köprünün en önemli ayaklarından biridir. Dahası milletlerin hafızasıdır. Hafızalarını kaybeden milletler; şahsiyetlerini, geçmişle bağlarını, kısacası kimliklerini kaybetmeye mahkûmdur. İstanbul’un fethinde sokak muharebeleri sırasında şehid düşen fetih askerlerinin kabirleri de, İstanbul şehrinin içinde açan cennet bahçeleri gibi şehrin kalabalığı içinde sokakların, caddelerin, evlerin arasına serpilmiş gibidir.

Bu şehir-i İstanbul ki gülden mülhem; en çok da kabirde yatanları. Ne yazsak, ne söylesek, ne kadar anlarsak az. Az kalır anlattıklarımız; cehaletimizi yine onlar örter, eksik kaldığımızda. İmdadımıza yetişirler kelimeler gönlümüzde sıkışıp, dilimizde düğümlendiğinde.

Mezar taşları geçmişten geleceğe “Hiç şüphesiz her nefis ölümü tadacaktır. Biz insanları bir imtihan olarak iyilikle de, kötülükle de sınıyoruz. Sonra bize döndürüleceksiniz”i fısıldar sessizce. Makamların, malların önünüze serilen geçici güzelliklerin eşliğinde.

Sevilecek kadar sevmeyi öğütler, gök kubbenin altında, berzah âleminde iki kapılı handan geçenler. İşte ecdadın ölülerine verdiği kıymet bu.

Ya biz; bırakın ihya etmeyi, bırakılan emanetlere sahip çıkmaktan aciziz.

ÖLÜLERİNE KIYMET VERMEYENLER, DİRİLERİNE SAHİP ÇIKAMAZLAR

Vatandaşlar mezarlıktaki çirkin görüntülerden şikayetçi. “Her Şey Güzel Olacak” iddiasıyla seçime giren ve İstanbulluların oyuyla büyükşehir belediye başkanlığını kazanan Cumhuriyet Halk Partisi adayı Ekrem İmamoğlu’ndan “ölülerine kıymet vermeyenler, dirilerine sahip çıkamazlar” düsturuyla hassasiyet bekliyor. Yıkılan yerlerin tamiri ve çirkinliklerin giderilerek bir an önce eski haline getirilmesi için yetkilileri göreve davet ediyor.

Bakalım başkan Ekrem İmamoğlu, bölgeden geçen ve 15 Temmuz Şehitliği’ne ziyarete gelenlerin tepkisine neden bu çirkinlikleri gidererek mezarlığı gül bahçesi hâline mi getirecek, yoksa “ben ölülerden değil, dirilerden oy aldım” deyip kulağının üzerine mi yatacak?!.. Bu çağımız aynı zamanda diğer yetkili kurumlaradır.

Bekleyip göreceğiz.

TÜRK MİLLETİNİ İNCİTEN POZLAR...

Sırası gelmişken, konuya katkı açısından müsaadenizle burada bir parantez açalım!..

(30 Mayıs 2020’de 567. Fetih Kutlamaları çerçevesinde Fatih’in türbesini ziyaret eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Fatih Sultan Mehmed Türbesi’ni ziyareti esnasında, “Peygamberimiz Hazreti Muhammedin’in müjdesiyle böyle bir şehri fetheden bir komutanın, bir ecdadın evlatları olmaktan onur duyuyoruz” diye beyanat verdi. Arkasından da 16 milyonla birlikte Türk milletini inciten pozlarıyla tepki çekti. Ziyaret esnasında bütün protokol üyeleri huzurda hürmeten diz ürerine çöküp tâzim ederken, İmamoğlu bağdaş kurmuş vaziyette poz verdi. Haydi bu görüntüyü insanî durum; diz çökmekte zorlanıyor diye farz edelim. Fakat Fatih Sultan Mehmed ve eşi Gülbahar Hatun Türbesi’nin bulunduğu hazirelerin arasında eli arkada gezmek ne demek!?..

Ne kadar tevil edilirse edilsin, şık değil. Fethin 567. Yılında Ayasofya’da Fetih Sûresi’nin okunuşundan sonra, Fatih Sultan Mehmed’in bulunduğu hazirenin eli arkada ziyaret edilmesi Türk milletini incitmiştir.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, böyle absürt konulu karelere imza atarak, açık açık public relations (PR) çalışması yani algı yönetimi yapıyor. Fakat milletin değerleriyle ters düşenler bugüne kadar asla kazanamadı.

Sayın İmamoğlu, AK Parti’nin yaptığı stratejik hatalar yüzünden seçimleri açık ara farkla kazansanız da, böyle giderse önümüzdeki seçimlerde bu millet size emanet ettiği makamı geri alır. İster ciddiye alın, ister almayın; gerçek bu.)

Kaynakça: Necdet İşli, Edirnekapı Mezarlığı, TDV İslâm Ansiklopedisi