Brunson, neden Türkiye'de?
Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata, "Misyonerler Afrika'ya geldiğinde onların elinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı, şimdi bizim elimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız var" demişti.
Brunson tam olarak bu amaçla Türkiye'deydi.
Şöyle de sorabiliriz:
Bizden birilerine ezan neden batıyor, "Ezan ağzıma ağzıma doluyor" demeyi nerden öğreniyorlar?
Yine, neden içimizden birilerine durduk yerde "Amerika'dan telefon" geliyor?
1820 yılındaki Yunan isyanının ardından, Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasıyla Rum tercümanların çoğunun ihanet ettikleri anlaşıldı.
Bunun üzerine yabancı dil bilen Türk ve Müslümanlar yetiştirilmesine karar verildi.
Ortaokul ve liselere yabancı dil dersleri konuldu.
Bir kısım Türk ve Müslüman çocukları da yabancı ve/veya azınlık okullarına gönderilmeye başlandı.
Yukarıda bahsettiğimiz nedenle, azınlık tercümanlara tepki olarak başlayan ve yabancı dil ihtiyacını karşılamak amacıyla, yabancı okullarına teveccüh, bir müddet sonra, ihtiyaç olmaktan çıkarak bir moda ve akım haline dönüştü.
Birçok ünlü, çocuklarını iyi bir eğitim almaları için, azınlık/yabancı okullarına gönderiyorlardı. Bu okullardaki Türk ve Müslüman yoğunluk gittikçe arttı.
Azınlık ve yabancı okulları sadece İstanbul'la sınırlı kalmadı.
Tanzimat'la birlikte Osmanlı coğrafyasının en ücra köşelerine kadar yabancı okullar hızla yayıldılar.
Bu okullarda Türk çocuklarını casus rahipler, misyonerler eğitiyor, suç işlediklerinde haç öptürerek özür diletiyor, pazar ayinlerine katılmalarını mecbur tutuyorlardı.
Beyrut'tan Edirne'ye, İzmir'den Elazığ'a, Merzifon'dan Antep'e kadar ülkenin her yerinde yabancı ülkeler okullar açmışlardı.
Osmanlı, bu okulları takipte fena halde gafil avlandı.
1900 yılında, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde Yabancı Okulların sayıları şöyleydi:
OKULUN ADI OKUL SAYISI
Amerikan Okulu 465
İngiliz Okulu 83
Fransız Okulu 72
Rus Okulu 44
İtalyan Okulu 24
Alman Okulu 7
Avusturya Okulu 7
Bulgar Okulu 212
Yunan Okulu 3
Kemal Tahir'e göre bu okulların sayısı altı bini geçiyordu, çünkü bunların çoğu tek odalı evlerde faaliyet yapıyorlardı ve tamamen kontrol dışıydılar.
Bu okullar biz "akıllanalım" diye açılmıyordu.
Bu okullarda Brunson gibi misyonerler, Osmanlı'ya bürokrat yetiştiriyorlardı.
İslam coğrafyasını "sömürgeleştirme"nin tarihi temellerini atıyorlardı.
Emperyalizmin Türkiye'deki birinci kolu Rum ve Ermeni tüccarları, ikinci kolu yeni Osmanlı bürokrasisiydi.
İstiklal Savaşı öncesindeki yaygın "Amerikan Mandası Savunuculuğu" ve Sivas Kogresi'nde alınan "manda kararı" planlı bir mekanizmanın hesaplı neticesiydi.
Son iki asırdaki Türk toplumunu şekillendiren, toplum üzerinde derin ve kalıcı tesirler yaratan, edip, şair, fikir adamı, politikacı, sanatçı, gazetecilerin pek çoğu azınlık ve yabancı okullarında yetiştiler.
Bu okul mezunları Türk Milli Eğitimini tekellerine alarak "Türk Milli Eğitim Sistemi"ni kendileri gibi düşünecek insanlar yetiştirmek üzere otomatiğe bağladılar.
Sistem halen tıkır tıkır çalışıyor, bu nedenle gençlerimiz biraz tahsilden sonra kozmopolitleşiyor, birçoğu Kanada, ABD özlemi ile yanıp tutuşuyor.
Türkiye'deki azınlık/yabancı okulların temellerini American Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) teşkilatı atmıştı.
ABCFM misyoner teşkilatı, bir istihbarat örgütü idi.
Misyonerler hiç bir zaman sadece dini faaliyet içinde olmamışlardı.
Amerikan Board misyonerlik teşkilatı (ABCFM) 1810'lardan itibaren Osmanlının altını oymaya başladı; Ermenistan, Yunanistan, Arnavutluk, Bulgaristan'ın bizden koparılmasında önemli rol oynadı.
Papaz Brunson, (ABCFM) kısa adıyla Amerikan Board, çerçevesinde Türkiye'deydi.