Bozuk düzeni kim düzeltebilir?
Türk sinemasında beğenerek izlenilen filmler listesi yapılsa benim önerilerim arasında "Deli Deli Küpeli" de yer alırdı. Belki de pek çoğumuz "Deli Deli Küpeli" adıyla Kemal Sunal’ın rol aldığı filmi zevkle izlemiştir.
Beğenerek izlediğim "Deli Deli Küpeli” filminde yılın
belli aylarında yolları kapanan ve iklimin değişmesi ile açılan yollara sahip
bir kasabadan geçen olaylar anlatılmaktadır.
Filme konu olan olaylar oyun yazarı ve gazeteci olan Cevat Fehmi
Başkut’un (1905-1971) yazdığı, “Buzlar Çözülmeden” adlı eserden alınmıştır. Bu
eser "Bir Kış Masalı" adıyla tiyatroda da sahnelenmiştir…
Eserde, 60 ihtilalinden sonra yolları kardan kapanan bir Anadolu
kasabasına gelen, akıl hastanesinden kaçmış iki şizofreni hastasının kasabalılar
tarafından gelmesi beklenilen kaymakam ve hâkim sanılması ve bu görevleri ifa
çerçevesinde ki olaylar anlatılmaktadır…
Deliler mi?
Filmde, iki şizofreni hastasının kasabayı nasıl da güzel
idare ettiklerini, hatta kurulmuş müesses nizamın (sömürüye dayalı düzeni)
yıktıklarını anlatır. Yazar "bozuk düzeni akıllılar
değil, deliler düzeltebilir" mesajını iletmektedir…
Yıllar önce filmi izlerken bir sahne diğerlerinden daha
fazla dikkatimi çekmişti. Filmin bu sahneden Kemal Sunal kasabaya yakın
dağlarda faaliyet yürüten eşkıya Yılanoğlu’nu yakalamak için kolluk güçleri ile
karlı dağlara gitmişti. Kolluk güçleri eşkıya ile temas kurduktan sonra Kemal
Sunal ile eşkıya başı Yılanoğlu arasında geçen diyalogun bir kısmı şu
şekildedir:
Yedi başlı canavar
-Kemal Sunal (Deli kaymakam): “Yılanoğlu seni bizzat almaya
ben geliyorum”
Birinci
düzenbaz gider ve vurulur…
-KS (Deli kaymakam): “Yılanoğlu yine geliyorum. Ben
vuruldukça çoğalırım”
-Eşkıya Yılanoğlu: “Biraz önce vurdum! O aldatmacaydı
besbelli… Gününü görür…
Yeni gelene
Eşkıya Yılanoğlu ateş eder…
-Eşkıya Yılanoğlu: “Bu sefer vurdum”
-KS (Deli kaymakam): “Yılanoğlu yine geliyorum, ben sık sık
gelirim…”
Üçüncü
kişide vurulur yere karların üzerine düşer…
-Eşkıya Yılanoğlu: “Bu sefer tamam…”
-KS (Deli kaymakam): “Yılanoğlu yine geliyorum, Ben
vuruldukça çoğalırım, senin kurşunun bana işlemez…”
Film
rahatlıkla tekrar tekrar izlenebilecek kadar güzel… Özellikle gençlere
öneririm…
Yukarda
da aktarmaya çalıştığım diyalogda benim dikkat çekmek istediğim şu cümlelerdir:
“Yine geliyorum, ben vuruldukça
çoğalırım, senin kurşunun bana işlemez…”
Tekrar dönüp gelmek… Yeniden dirilmek… Bu düşünce bana Gülten Akın’ın “Maraş'ın ve
Ökkeş'in Destanı” şiirinin bir bölümünü hatırlattı. Şair şöyle demektedir:
Asıl sonrasını dinleyin kardaşlar,
İşler vardır bellenecek,
Bir kez yenilmeyle gider mi düşman,
Döner gelir, yine gelir, yıllar sonra gelir.
Kim?
Başta da belirttiğim gibi yaşadıklarımızın tekrarlanan yaşantılar
olduğunu, yani yeryüzü düzeninin doğrusal olmadığını düşünenlerdenim… Yeryüzü
her geçen gün artarak kötülüğe de gitmez düşüncesindeyim…
Aslında
bu durum iyilik için de geçerlidir… Yeryüzü her geçen gün artarak iyiliğe de
gitmez. Öyle olsa idi büyük müjdecilerden sonra insanlık hep iyilik üzerine
yaşardı. Ama yine kan dökülmüş, öğretiler tahrif edilerek kötülük hâkim
olmuştur…
Sorun aydınlık günlerin ne kadar uzun olduğu ile ilgilidir…
Bir gün elbette buzlar eriyerek bir başka dünyaya yollar
açılacaktır. Nitekim "Deli Deli Küpeli" filminde yollar açıldığında ağzında piposu
ile araçtan biri inerken bitmektedir…
Acaba bu inen mücessem nizamı temsil eden birimidir? Şair
haksız mı? “Döner gelir, yine gelir, yıllar sonra gelir.” Sahi karanlığın
gelmemesi için ne yapmalı?
Sonsöz: Yol
verdikleriniz yollamak istediklerimiz ise düzen değişmez.