Boyumu Aşan Ömür
Şiir
can damarıdır dünyanın. Onsuz bir hayatı yaşadım diyorsanız varsın yaşanmamış
olsun. Şiir bir direniştir, meydan okuma, kafa tutmadır dünyaya. Boyunu aşsa da
koca bir ömür, onu ağır aksak da olsa yaşamaya çalışmaktır şiir. Şiir insanın
gönlünde, ruhunda, bedeninde, lisanında, attığı adımda, oturduğu koltukta,
baktığı yerde, gördüğü tüm güzelliklerdedir.
Şiirden
ne kadar uzak kalırsa kalsın insan, içinde, en derininde adını koyamadığı bir
özlemdir şiir. Şiirin anlatmaya çalıştığı hakikati bulmaktadır marifet. İşte bu
marifetini son kitabı Boyumu Aşan Ömür’de
bir kez daha bize gösteriyor Mustafa
Uçurum.
Köşe
yazarı olarak tanıdığım değerli dostum Mustafa Uçurum, daha önceleri deneme,
öykü, hikâye türünde eserler kaleme almış olmasına rağmen kendisini her zaman
şair olarak tanımlamış ve öyle tanınmak istemiştir. Bu şairliğini de Şule Yayınlarından yeni çıkan son
kitabı Boyumu Aşan Ömür isimli eseriyle
bir kez daha kanıtlamış oldu.
Bu
eserinde son dönem edebiyatımızın şiir konusunda usta kalemlerinden biri
olduğunu gördüğümüz Mustafa Uçurum, dünya adına, ömür adına, yaşam ve
yaşanmışlık adına en çok da Kudüs adına duygularımıza tercüman olmuştur.
Şair
yolcudur ve bir ömür yolculuğunu anlatır şiirlerinde. Bu yolculukta gördüğü her
şey şiirdir onun için. Geride kalanlara yol rehberi olur şiirler. Sayın Uçurum
da Boyumu Aşan Ömür kitabındaki
şiirleriyle bizlere yol rehberliği ediyor. İnsan bazen durup geçmişine bakarken
pişmanlıkları gelip durur yanı başında. İleriye her adım atışında ayağı takılır
bu pişmanlıklara. Şair de bu eserinde yaşanılan pişmanlıkların fırsatlara
dönüşmesine kapı aralıyor ve böylece rehberliği daha bir anlam kazanıyor. Bazen
hüzün tadında, bazen de umut kıvamında şiirleriyle bize rehberlik eden şair,
güçlü imgeleriyle şiirlerini dilimize pelesenk etmemize yardımcı oluyor.
Avucunda tuttuğu bir buket ile af
dilemeye değil de gönlümüze girmeye talip oluyor Sayın
Uçurum. Bazen kendinde kalışının
mazeretini yaka cebinde gizlediği bir geç kâğıdına bağlıyor. İnsan nereye
kaçarsa kaçsın, bütün toplamların altında
kalmaktan kaçamıyor. Tedirgin
vakitlerden çocukluk toplarken, kaybetmek için çıkıyor yola ve nihayetinde doğudan bir müjde bekliyor sabahları. Şiirin yaralı gönüllere bir reçete olduğunu açık yüreklilikle
söyleyen Şair, eli cebinde geçtiği bütün
sokakların bir devrim coşkusuyla şahlandığını
Kudüs’ten aldığı ilhamla haykırıyor bizlere. Ancak devrimi beklemek için uyanmak gerektiğini, devrim için en güzel
başlangıç sevmek olduğunu ve ihtiyaç duyulan öznenin hepimize yetecek şiirler olduğunu söylemekten geri durmuyor.
Şair,
herkesin hissedebileceği duygularla kaleme aldığı şiirlerinde dünyanın içinde
dönüp durduğu yanlışlar girdabını da bir gizli özne olarak sunuyor bize. Bu
anlamda her şair biraz da çağının
yanlışlarını dünyanın suratına vurmaktan çekinmeyen kahramanlardır
gerçeğinin ispatını da görmüş oluyoruz. Bu duruşuyla da bir devrim meşalesini
yakandır şair. Herkesin sustuğu yerde meydan okuyandır dünyaya.
Boyumu Aşan Ömür’deki şiirleri okurken
âdeta şairiyle sohbet ediyormuşsunuz hissi uyanıyor insanda ve o zaman
şiirlerin öznesi olduğunu hissediyor ve ayrı bir keyif alıyorsunuz okuduğunuz
şiirlerden. Şairin dizelere gizlemiş olduğu imgeleri de elinizle koymuş gibi
buluyorsunuz. İşte o zaman şiirin sizi alıp götürdüğü diyarların ne kadar
anlamlı olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Bu keşif ruhunuza ayrı bir letafet katıyor.
Günlük
hayatta sıkça kullandığımız tabirler şiirlerde öyle güzel karşımıza çıkıyor ki
yaşamın görünmeyen taraflarını görmeye başlıyoruz. Bu durum okuyucuya hem daha
samimi geliyor hem de okuduğu şiirlerde kendini bulmuş oluyor. Okuyucu kendi
hayatından parçalar bulduğu şiirlerin tamamına baktığı zaman kitabın ismiyle
içine düştüğü durumun aynîliğinin farkına varıyor ve aslında herkesin boyunu
aşan bir ömürle karşı karşıya olduğunu anlıyor.
İnsanların
teknolojiye yenik düşüp de şiiri unuttuğu bir çağda bu kadar şiir artık ağır
geliyor insanlara. Ancak Üstadın da dediği gibi “Şiir ikimize (hepimize)
yeter.” En nihayetinde hiçbirimizin ötekinden bir farkı olmadığını “Güneşin altında tüm gölgeler aynıdır.”
diyerek nokta koyuyor tüm sözlere şair. Son söz olarak “Rabbim, dağların bile kaldıramadığı yükü yükleme omzuma.” duasına “Amin!” diyoruz içtenlikle.
Keyifle okudum ve keyifle okuyacağınızı ümit ediyorum. Okuru ve anlayanı bol olması umuduyla kalemine, yüreğine sağlık Sayın Mustafa Uçurum.