Böyle şeyler bizim başımıza gelmez
İnsanoğlunun yaptığı en büyük hataların başında aklını
tam olarak kullanamaması gelir. Kendince kısa bir değerlendirme yapar ve
kararını verir: “Bu iş böyle olacak.”
Altmış saniye bile akıl etmeden verdiği bir karar, altmış
yıllık ömrünün cehennem azabı içinde geçmesine sebep olur. Altı dakika düşünüp
orta yol bir karar alamadığı için altmış yılı esaret altında geçer.
Birey hata yapar, toplumlar hata yapar, kurumlar hata
yapar… Hataların ana sebebi, hep yeterince akıl
kullanılmamasıdır.
Gönülden geçen tüm bunların hata yapmamasıdır. Daha
doğrusu büyük acılara sebebiyet verecek, büyük kitleleri etkileyecek, ülkeleri
çok zor duruma düşürecek hataları yapmamalarıdır.
Kaç kişinin aklına gelmiştir? Bir gün Irak parçalanacak,
Suriye yıllarca savaş halinde olacak! Milyonlarca insan ölecek ve geride
kalanlar açlık ve sefalet çekecek! Gerçekten kaç kişinin aklına gelmiştir?
Bu zulmü yapanlar ve sayısı üçü beşi bulan aklını
kullananlar hariç Irak’ın, Suriye’nin paramparça olacağını, milyonlarcasının
öldürüleceğini, milyonlarcasının yerinden yurdundan olacağını kim tahmin
edebilir, kim öngörebilirdi?
Delilikle karamsarlıkla suçlayacaklardı böyle bir
öngörüyü. Ötekileştireceklerdi… Saçmalık bulacaklardı böyle bir tehlikenin
kapıda beklediğini söyleyenlerin söylediklerini.
Biz aşiret devleti miyiz ki üç günde bizi teslim
alsınlar? Biz ne onlara ne de başkalarına benzeriz. “Büyük Türkiye’yiz.
Yenilmez ordusuyla güçlü Türkiye’yiz” gibi beyanlar akıllı insanların izahları
olamaz. Böyle şeyler bizim başımıza gelmez çıkışı doğru bir çıkış değildir.
Osmanlı’yı hatırlayın. Yeryüzünün en kudretli
devletlerinden biriydi. Neredeyse ömrü boyunca her türlü bela ile karşılaştı.
Savaşın olmadığı yılı, ayı, belki de günü yoktu. Özellikle on dokuzuncu asırda
başına bela olan “Şark Meselesini”
hatırlayın. Osmanlı için ne belalı yıllardır!
Bugün sözde Ermeni davası, Batı meclislerinde vekillerce
ayakta alkışlanıp benimseniyorsa ülkemize karşı psikoz haline gelmiş tarihi bir
düşmanlığın asla ölmediği anlaşılmaz mı?
Tarihimiz, bizleri öyle bir noktaya getirdi ki etrafımız
hâlâ tehlikelerle dolu. Ülkemizin uzlaşmaya ihtiyacı ve
birliğe mecburiyeti var. Sağ sol, dini olsun siyasi olsun, hangi yapı olursa
olsun taassuptan, dogmalardan, tabulardan uzak durularak uzlaşılması ve
birleşilmesi elzem.
Dünyanın hem stratejik hem de çok kırılgan bir yerinde
olan ülkemizin düşmanının çok olması sıradan bir şeydir. Tarihten gelen daimî,
acımasız, vahşi bir husumetin olması da sıradan bir şeydir. Ancak bu
husumetleri bu düşmanlıkları çok ciddi ve önemli bir şeydir. Dün de böyleydiler
bugün de böyleler. Gönülden geçmese de belki yarın yine böyle olacaklardır.
Sıradandır
çünkü yeni ve farklı bir şey değildir. Sıradandır çünkü Haçlı Seferlerine ne
zaman çıksalar karşılarında sizin dedelerinizi görmüşlerdir. Çok ciddi bir
şeydir çünkü henüz bu ülkede birlik tamamlanamamıştır. Çok önemli bir şeydir
çünkü bu ülkede tam manasıyla uzlaşı sağlanamamıştır. Uzlaşı ve birlik
sağlanabilmiş olunsa idi mücadele daha kolay ve daha hızlı olabilirdi.
O yüzden aylardır Birlik diyor
ve meselenin belki de milyonda birini ancak yazabildik varsayıyoruz.
Birlik, ne kadar sorununuz varsa tek çözüm yeridir. Birlik bireylerin de
milletin de endişelerini, kuşkularını yok eden yegâne unsurdur. Birlik
milletinize de ülkenize de huzur ve mutluluk getirir. Yeter ki siz nefsinizi
değil duygularınızı değil ihtiraslarınızı değil aklınızı hâkim kılın.
***Ahmet Kekeç ve Ferhat Koç'a Cenab-ı Hakk'tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum…