Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3005.83
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Kasım 2020

Böyle şeyler bizim başımıza gelmesin

“Aklını kullan, akıl etmez misiniz, düşünseydiniz ve akıl etseydiniz böyle olmazdı” emirleri en çok bildirilenler arasındadır. Karar almada ve işlerin yapılmasında daha çok Hak Dinin emrinde bir akıl kullanılması defalarca salık veriliyor.

Akıl kullanılarak ülkeyi birliğe götürmek en hayati iş. Ülkeyi birliğe götürecek, hadi birlik kuralım diyecek güç en başta da siyasetçiler. Ülke siyasetçisinin çokça akıl kullanması, birlik için kırk düşünüp yüz kırk iş yapması işin can damarı. Tarihten, milletler ve ülkelerden ibretler toplaması ve bu birikimle gelecek yüzyılları planlaması da olmazsa olmazı.

Çağ öyle bir çağ ki yapılan akılsızlıklar, iletişimin hızlı ve yaygın olmasından kaynaklı öyle bir tesir ediyor ki çok büyük kitleleri etkileyip dönüştürebiliyor. Yapılan hatalar, anında duyuluyor ve kitlelerin arasını bozup kavgaya sebep olarak anında tepki olarak karşılık buluyor.

Ülkede onlarca iktidar ve onlarca muhalefet partileri gelip geçti. İlerleyen yıllarda da onlarcası olacak. Dün de bugün de en zayıf halkalarımızdan birisi maalesef siyaset. Daha önceki makalelerimizde de üzerinde çokça durduk. İstihbaratçıların, en büyük gücü birliği dağıtmak için uyguladıkları “böl, parçala, yönet ya da yok et” taktikleridir. Bu tuzağa düşmeyen siyasetçi ne yazık ki çok az.

İstihbaratçılar için en kolay yöntem iktidar ve muhalefeti birbirine düşürmek, insanları çeşitli sebeplerle ince ince işleyerek parçalamaktır. “Hakkınız gasp ediliyor, ülke elden gitti, demokrasimiz çok zarar görüyor, iktidar tiranlaşıyor, ... en fazla kullanılan ve en fazla ilgili bulan taktiklerdir.

Siyasetçilere şunları sormak lazım.

Gücü elinde tutanların, bugün ülkeye hâlâ on dokuzuncu asır Osmanlı Devleti’ne karşı güttüğü zihniyet ile davranmaya yeltendiği görülmüyor mu? İktidardaki partilerin hangileri olduğu bu zihniyetlerini uygulamak için onlara göre gerçekten önemli midir?

Gücü elinde tutanlar, bugün bu çağda bu stratejik ülkenin elindeki onlarca imkâna nazaran “Şark Meselesini” unutmuş mudur? Şark meselesinde uygulanan “Kışkırt, himaye et ve savaş aç” politikasından vazgeçtikleri görülüyor mu?

Ülkeye hasım olan, düşmanlıkta sınır tanımayan gücü elinde tutanların büyük bir psikozu var. Bunun sonuçları tarihin bu millete bıraktığı çok heybetli ve çok önemli bir mirastır. Kudüs’e ilerleyen kaç tane Haçlı Ordusu varsa karşılarında her zaman “bu aziz milleti” bulmuş ve görmüştür. Bu psikozları belki de tedavisinin yüzyıllar süreceği bir hastalık halini almıştır. Bu psikozun örneklerini değişik iktidarlar zamanında olmak üzere yakın tarihimizden sıkça bulabilirsiniz.

Ülkenin tarihi, insanların ve siyasetçilerin gözlerinin ve gönüllerinin önüne birçok kıymetli tecrübeyi seriyor. Akıl kullanmak isteyen, düşünmek isteyenler için binlerce tecrübe ve nasihati avazı yırtılıncaya kadar haykırıyor tarih.

Tarih, sizi parçalanmayın diye uyarıyor, birbirinize düşmeyin diye uyarıyor. Fetret Dönemindeki gibi Siyasi Birlik kurmayıp on bir yılınızı kaybedip Konstantinapol’ün fethini otuz sekiz yıl geriye atmayın diye ikaz ediyor. Tarih, size “Şark meselesini” hatırlatıp akıl kullanmaya davet ediyor. Size “Fetret Dönemini” hatırlatıp Siyasi Birlik kurmaya mecbur ediyor.

Siyasetçinin vazifesi ister iktidarda olsun ister muhalefette olsun mutlaka ülke için ortak değer, ortak hedef ve ortak gelecek konusunda ülkesinin birliğini güçlendirmesidir. Birliği güçlendirmek için davete bile gerek olmadan koşar adımlarla duygularıyla değil aklıyla harekete geçmesidir.

Birliğe davet eden zaten bu ülke değil mi? Birliğe davet eden zaten bu vatan, bu coğrafya ve tarihin bıraktığı aziz miras değil mi?