Borç vermek
İslam dininde borçlu olan kimselere çok ağır şartlar getirilmiştir. İktisadın sağlıklı olması için alacaklı ve borçlu arasındaki ilişkilerin çok sağlam olması gerekir.
Günümüzde karşılıksız çek ve senetlerle dolaşıp hukuken
hiçbir şey elde edemeyenlerin sayısı hayli kabarıktır. Gerek hukuk
mahkemelerine açılmış davalar ve
gerekse icra dairelerinde üst üste
biriken ve tahsil edilemeyen borçlarla ilgili yüzbinlercedosya , bu işin vahametini ortaya
koymaktadır.. Günümüzde iktisadi hayat büyük ölçüde çek ve senet
üzerinden yürümektedir. Bu alanın asla ve asla boş bırakılmaması ve hükumetin bu konuda ciddi tedbirler alması mutlaka gereklidir.
Çek ve senet asla
ve asla bir kağıt parçası olmamalıdır. Çeki veren bankalar da sorumlu
tutulmalıdır, Karşılığı olmayan her
çek için sadece 2225 liradan
bankalar sorumludur.Bankalar çek verirken zaten bunun tahsilatını yapmaktadırlar. Yeni çek alandan ise on katı
tahsil edilmektedir.
Aslında Çek karşılığı
olan para demektir. Verilen çek miktarı kadar bankada çek sahibinin parası olmalı ve bloke edilmelidir.
Böylece alacaklının hakkı korunmuş
olsun. Çeki veren banka ve çeki veren şahıs sorumlu değilse peki bu işten kim sorumludur?
Yürürlükte olan kanunlar bankaların lehinedir.
Hukuk ortada bırakılamaz. Ortada bir suçvarsa, suçlu da olmalıdır.
Hatta öyle hadiseler
cereyan ediyor ki akıl tarifinden acizdir. Bazı art niyetliler şirket
kurabilir, bir müddet sonradaiflas
bayrağını çeker, arkadan yüzlerce karşılıksız verdikleri çek ve senetlerle
alacaklıları perişan eder ve belki de
bir çok yuvanın dağılmasına sebebiyet verirler.
Hak hukuk tanımayan bazı vahşi
insanlar aramızda itibarlı ve şerefli bir insan gibi yaşamaya devam ederler.
Bundan evvel karşılıksız çek vermek suçtu ve hapis cezası
vardı. Bu kanun kaldırıldı. Şimdi
karşılıksız çek verenleriçin
karşılığında bir gün bile hapis cezası yoktur ve hiçbir caydırıcılığı kalmamıştır. Bu
uygulama ile dolandırıcılığın önü açılmış ve adeta serbest hale gelmiştir.
İnsanoğlu hem
adil hem de zalim olabilir. Zalime fırsat vermek büyük bir vebaldir.
Bir insan kendi
gelirinden fazla borç almamalıdır. Ödeyebileceği kadar borçlanabilir. Çünkü
iş düzenli gitmese ödemede
sıkıntı başlar. Böyle bir durumda hem borçlunun hem de alacaklının huzuru
kaçar.
İslam’a göre
borçlu adeta esir gibidir. Bir yerden başka bir yere gideceği zaman alacaklının
rızasını almak zorundadır.
Hz. Peygamber
(a.s.m.) döneminde .biri vefat ettiği
zaman hemen cenaze namazı
kılınmamıştır. Eğer ölen borçlu ise,
varisleri veya başkaları tarafından borcu ödendikten sonra cenaze namazı
kılınmıştır.
Bu uygulama ile
insanlar arasındaki alacak verecek
meselesinin ne kadar önemli olduğu ve
hassasiyet gösterilmesi için muhteşem
bir örnektir.
Hatırlayanlar
vardır. Bir cenazede adamın biri
mevtadan alacağı olduğunu söylediği için adeta linç edilecekti. Çünkü;
cehaletin sınırı yoktur
Şayet bir
borçlu işlerinin bozulmasından dolay samimi bir şekilde borcunu ödeyemez hale gelirse,
borçluya mühlet verin yine
ödeyemezse , Allah alacaklının mükafatını ahirette vereceğini
bildirmiştir.
Allah kul
hakkıyla yanıma gelmeyin
diye buyurması , herhalde boşuna değildir.Aslında kul hakkının hukuk
dairesi çok geniştir. Acizane günümüzde alacak verecek meselesini
kısaca arz etmeye çalıştım.
A.Kadir İkbal