BÖLÜNEN SURİYE, ÇÖKEN DÜNYA
Rusya'nın aktif olarak Esed rejiminin yanında savaşa girmesi, bölgede ve dünyada büyük bir krize neden olmuştur. Rusya, fiilen Esed rejiminin kurtarılması ve rejim karşıtı grupların tasfiyesi için arka arkaya hava operasyonları yapmaktadır. Rusya'nın Gürcistan, Kırım, Çeçenistan işgallerini ve müdahalelerini düşündüğümüzde onun hukuku takmayan, sert politika takip eden bir ülke olduğunu biliyoruz. Rusya, Suriye'deki askeri varlığını ve eylemliliğini, Esed rejiminin kendisine yapmış olduğu davet temelinde uluslararası hukuk açısından meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
Rusya savaş uçaklarının, dört-beş dakikalığına Türkiye'nin hava sahasını ihlal etmesi, Türkiye-Rusya-NATO üçgeninde bir krize dönüşmüş bulunmaktadır. NATO, Rus savaş uçaklarının bu ihlalinin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu ifade ederek Türkiye'nin yanında yer almış bulunmaktadır. Türkiye, hava ihlalinin kendi egemenlik haklarına yönelik bir tecavüz olduğunu söyleyerek, uluslararası kamuoyunu Rusya'ya karşı harekete geçirmeye çalışmaktadır.
Suriye savaşında Rusya faktörünün devreye girmesiyle, ortaya net bir durum çıkmıştır. ABD, AB ve NATO'nun bir Suriye politikası bulunmamaktadır. Rusya, ABD'nin ve AB'nin politikasızlığından istifade edip Suriye'de kendi politik planını hızlıca ve sistematik olarak uygulamaktadır.
Rusya'nın Suriye'ye askeri müdahalede bulunması karşısında nota vermekten başka bir şey yapmayan NATO'nun aciz tavrı, başka süper güçleri de cesaretlendirmiştir. Rusya, DAİŞ'le mücadele etmek için operasyonlar yaptığını söylediğini gibi, Çin ve Hindistan'da radikalizmin kendisi olarak gördükleri DAİŞ'e karşı sert güç kullanmanın imkanlarını kullanacaklarının sinyallerini vermektedirler. Suriye'de oyunun kurallarını Asyalı süper güçler belirlemeye çalışmaktadır.
Rusya, Çin, İran ve Hindistan için mesele sadece Suriye veya DAİŞ değildir. Bu güçlerin Suriye ve DAİŞ'in ötesinde gerçekleştirmek istedikleri niyet ve amaçları vardır. Bu ülkeler, uluslar arası sistemde kendilerinin ciddi ve hatırı sayılır bir rollerinin ve işlevlerinin olmasını istiyorlar. Bunun için DAİŞ'le mücadele rolünü Batı'dan alarak uluslararası sistemde kendilerine güçlü alanlar açmak ve işlevler kazanmak istiyorlar. Suriye savaşı, bugünün savaşı değil, geleceği belirlemek için yapılan bir savaştır.
Rusya'nın Suriye'deki askeri operasyonları bölgede belirsiz bir dönemi açarken, İsrail ve Filistin'de de önemli gelişmeler gerçekleşmektedir. Obama yönetimiyle arası limoni olan Netanyahu, Rusya ile yakın ilişkiler kurmaktadır. Suriye'de Rus ve İsrail uçaklarının karşı karşıya gelmemesi için anlaşan Putin ve Netanyahu, şu anda yakın müttefik durumundadırlar. Rusya-İran-Suriye şeklindeki eksenin görünmez stratejik üyesi İsrail'dir. Suriye'de sürekli operasyonlar yapan İsrail'e karşı hiçbir negatif tutum ortaya koymayan Rusya'nın Türkiye hava sahasını ihlal ederek Türkiye'ye, NATO'ya ve ABD'ye mesaj vermek istemesi anlamlıdır.
Rusya'nın Suriye operasyonlarına karşı çıkmayan İsrail, Filistin'de ateşle oynamaya devam etmekte, Filistinlilere karşı devlet terörü uygulamaktadır. İsrail, Harem-i Şerif'i basarak onlarca Filistinlinin yaralanmasına neden olmuş ve Mescid-i Aksa'ya yönelik girişleri yasaklamak, Yahudi turistleri Harem-i Şerif'e sokmak gibi provokasyonlarda bulunmaktadır. 2000 Yılında Beyrut Kasabı Ariel Şaron'un Mescid-i Aksa'yı basmasıyla İkinci İntifada başlamıştı. İsrail polisinin ve keskin nişancılarının Filistinlilere yönelik son terörist müdahaleleri, Üçüncü İntifada olasılığının ortaya çıkmasına neden olmuştur. İsrail-İran-Rusya üçlüsü, Ortadoğu'da karanlık ve kanlı bir dönemin başlaması için birlikte eş zamanlı olarak hareket etmektedirler.
Ortadoğu'da Suriye üzerinden yeni ittifaklar ve pozisyonlar oluşturulmaktadır. İran, Batı'yla nükleer enerjinin silah üretimi için kullanılmaması konusunda antlaşma yaparken, Suriye'de Rusya ile birlikte operasyon yapmaktadır. İsrail, sözde Esed rejimine karşı olurken, Suriye'ye Rusya'nın yerleşmesine hiç ses çıkarmamaktadır. Suriye, eskiden Ortadoğu'nun içindeydi. Şimdi ise Ortadoğu, Suriye'nin içindedir. Suriye, Ortadoğu ve küresel sistemi birlikte kendi içine çekmekte ve yeniden şekillendirmektedir. Doç.Dr. Nezir Akyeşilmen'in dediği gibi, Suriye, İkinci Dünya Savaşı'nın Berlin'i gibidir. Utanç Duvarı'yla bölünen Berlin, kendisiyle beraber dünyayı da ikiye bölmüştü. Suriye'de, günümüzde geleneksel müttefikleri ayrıştırmakta, eski dostlar rakip olmakta, yeni ittifaklar ve aktörler ortaya çıkmaktadır. Suriye sorununda, hiçbir yerel ve küresel aktör veya ittifak, tek başlarına çözüm üretme, olayları kontrol etme veya yönlendirme konumunda değildir. Suriye savaşı, Ortadoğu ve dünyayı büyük bir çözümsüzlük ve belirsizlik içine sokmuştur. Mevcut durumu, Ortadoğu'nun ve dünyanın Suriyelileşmesi olarak kavramsallaştırabiliriz. Bölgesel ve küresel çözümsüzlük karşısında, tek bir ülkeyi veya hükümeti bütün olan bitenlerin sorumlusu ve suçlusu olarak göstermek , vahim bir yanlışlıktır.