Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 May 2022

Bolluk yılları bitiyor, darlığa hazır olun!..

Kovid-19 pandemisinin kırdığı tedarik zincirinden sonra dünyanın en büyük tahıl tedarikçileri Rusya ile Ukrayna’nın savaşa tutuşması gıda krizi söylentilerini zirveye çıkardı. Süreci dikkatle yöneten “küresel haydutlar” kaotik dönemlerde dünyanın dikkatini çekmek için Londra merkezli yayım yapan The Economist Mayıs sayısındaki kapağında subliminal bir mesaj vererek kehanette(!) bulundu. “Yaklaşan Gıda Felaketi” başlığı altında ele alınan gıda krizi,bereketin simgesibuğday başağı kurukafayla resmedilerek, dünyanın sürüklendiği gıda felaketine vurgu yapıldı. Dergi, çizdiği kıyamet senaryosuyla yaklaşan kitlesel gıda felaketine dikkat çekti.

Bu ilginç yayımın ardından Mısır’ın son Firavunu Sisi ilginç bir demeç verdi. Sisi, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tahıl fiyatlarındaki artış ve arzdaki dalgalanmalarla bağlantılı olarak ülkenin karşı karşıya olduğu zorlukları aşmak için “buğday depolama dosyasına önem vereceklerini” ifade etti. Asırlar önce, Hz. Yusuf (a.s.) zamanında yaşanan “kıtlığa” atıfta bulunarak, “buğday stoku modelini esas alarak” krizi en az hasarla atlatmaya gayret edeceklerini söyledi.

Aslında bu mesele küresel ısınma ve iklim değişikliğinin her geçen gün sel ve kuraklıklarla malumun ilanı olduğunu gösteriyordu.

Ülkemizde gıda krizinin ilk sinyalleri 2018 yılında patates, soğan domates vs. krizi sonucu parklara kurulan tanzim satış mağazalarıyla patlak vermişti. Bu hususla ilgili olarak 4-5 Ekim 2018 tarihlerinde konuyla ilgili bir dosya hazırlayarak 1929 yılında başlayan ve 30’lu yılların sonuna kadar devam eden “Büyük Buhran”a dikkat çekmiş, ardından da Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Sûresi’nde ifade edilen çözüme dair kıssayı aktarmıştık. Ders çıkarıldı mı?.. Tam emin değilim!.. “Mü’min, aynı delikten iki defa sokulmaz!..” düsturuna rağmen aynı delikten defalarca saldırıya maruz kaldık, kalmaya devam ediyoruz.

İnsanlığı ürettikleri virüslerle dizayn etmeye çalışan “küresel haydutlar” şimdi de gıda kriziyle dünyayı adım adım kıyamete zorluyor!..

5 Ekim 2018’de serdettiğimiz yazıyı, ders çıkartmak maksadıyla tekrar aktaralım:

***

Dünkü yazımızda dünyanın ABD tarafından adım adım yeni bir “Büyük Buhran”a sürüklendiğini ifade etmiştik. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan dağdaki çobana kadar hepimiz, “Zalim, üzerine düşeni yerine getirmeyendir” anlayışının gereğini yapmakla mükellefiz. Ezilene kalkan, aç ve açıkta kalana el uzatmaktan geri durmamalıyız.

Bu anlamda “Dünya 5’ten Büyüktür” sözü slogan olmanın ötesinde bir şeyi ifade ediyor. Bugün dünyanın en zengin 62 kişisinin mal varlığı, nüfusun yaklaşık yarısına yani 3,6 milyar insana denkse; “adaletin çivisi çıkmış” demektir. “Çivisi çıkmış Dünya”da asıl zalimlik, üzerine düşeni yapmamaktır.

Her şey açık ve net; “Hakve bâtıl” arasında bir savaş yaşanıyor. Ve Müslümanlar bu savaşı “şeytanın kılavuzluğu”yla kazanmaya çalışıyor!..

Oysa değişmez kuraldır; şeytanın kılavuzluğuyla hak aranmaz. Hak, Allah’ın ipine sımsıkı sarılıp, sırat-ı müstakim üzere olmakla kazanılır. Ve de birliğimizi ve dahi dirliğimizi daim etmekle...

***

Unutmayalım!...

İmtihanda olduğumuz şu dünyada; zorluğun kolaylıkta, gecenin gündüzde hakkı vardır.

Her gecenin bir sabahı olduğu gibi, her kışın arkasından da mutlaka bahar gelir. İnsanoğlu gün gelir bolluk, gün gelir yokluk çeker. Bolluk içinde yaşarken şükürsüzlük ihtirasına kapılırsa, gaflete düşer. Açlığı, yokluğu, sefaleti unutur; gönül gözünü kör eder. Aklı başında olan ise, her tokluğun bir açlığı olduğunu idrak edip zor günlere hazırlar kendisini.

Bol günler de Allah’ın, zor günlerde... Bollukta da, zorlukta da hatırlamamız gereken olaylar vardır; Hz. Yûsuf aleyhisselâmın kıssası gibi... Bu kıssa bize Allah’ın bir lütfu olarak ilham olur. Azalan umudumuzu, yeşertir.

Görünmez bir el, düştüğümüz gayya kuyusundan bizi çekip alır. Tıpkı kardeşlerinin karanlık kuyuya atıp, ölüme terk ettiği Yûsuf gibi...

***

Hz. Yakub aleyhisselâmın gözünden esirgediği Yûsuf karanlık kuyuya atılır.

Dua duaya eklenir...

“Ey gâib olmayan Şâhid!

Ey uzak olmayan Karîb!

Ey mağlûp olmayan Galip!

Beni bu musibetten kurtar!

Bana bir çıkış yolu nasip et!..”

Yakarışlar arş-ı âlâya ulaşınca bir çıkış yolu aralanır.

Kervancılar tarafından kurtarılıp, Mısır’da köle pazarında satılır.

Züleyha’nın ihtirası ve iftirası sonucu zindana atılır.

Yûsuf isyandan beri, tefekkürden içeri hep Allah’ına yönelir.

Nereye baksa Allah; en karanlıkta da, en aydınlıkta da!..

Zindan arkadaşı gördüğü rüyâyı anlatınca Yûsuf’a, suçsuz olduğunu ve serbest kalacağını müjdeler dostuna.

Gün gelir rüyâ yorumu doğru çıkar, zindan günleri biter, özgürlük başlar.

***

Mısır kralı rüyâsında Nil’den çıkan 7 zayıf ineğin 7 besili ineği yediğini, 7 cılız başağın da 7 dolgun başağı yuttuğunu görünce, tâbirci arar Mısır’da.

Rüyâya aranan cevap bulunamayınca, zindandan kurtulan dost giriverir devreye.

Bahseder doğru sözlü Yûsuf’un meziyetinden.

Rüyâdaki “7 zayıf ineğin 7 besili ineği yemesi...”nin yorumu sorulunca Yûsuf’a, 7 yıl bolluğun arkasından 7 yıl da kuraklık ve kıtlık olacağı, bu yüzden bolluk yıllarında elde edilen mahsulün bir kısmının sonraki yıllar için saklanması gerektiğini anlatır krala.

Bu tâbiri duyunca kral, Yûsuf’a hem özgürlüğün hem de sarayın kapılarını sonuna kadar aralar.

Bolluk yıllarında yapılan hazırlıklar sayesinde darlık yılları rahatça geçirilir.

Kısacası budur Yûsuf kıssası...

(Yûsuf Sûresi, 111 âyetten oluşan ve Kur’an’da bir konuyu baştan sona kadar anlatan tek sûredir.)

***

Hayat inişli çıkışlı…

Bazen bolluk içinde yüzeriz, bazen darlıkla yüzleşiriz.

Bol günlerden geldik, zor günlerden geçiyoruz…

Millet ve devletlerin hayatında inişler ve çıkışlar sürekli yaşanır. Hz. Yûsuf kıssasının anlatıldığı Yûsuf Sûresi’nde mealen ifade edildiği üzere 7 yıllık bolluktan sonra 7 yıllık darlık, bir imtihanın gereği olarak Hz. Âdem aleyhisselâmdan kıyamet gününe kadar devam edecek bir kuraldır. (7, Arapçada çokluk ifade eder. Yani 7’yi 7 olarak anlamamak gerekir.)

Şu günlerde hâlâ bolluk dönemini yaşıyoruz. Hz. Yûsuf’un yaptığı gibi bolluk devrinin ardından darlık vaktinin geleceğini hesap edip, tedbir alarak darlık dönemini rahat geçirebiliriz.

Bu mücadeleyi kazanabilmek için daha çok mal, para, mevki, şöhret hırsından yüz çevirip, nimetlerin kıymetini bilmeli, şükrünü edâ etmeliyiz.

Zevkleri uğruna dünyanın kölesi olanlar, özgürlüklerini kaybederler. Bağımlısı olduğu şeylerin hazzını yaşayabilmek için sürekli dozu artırmak zorunda kalırlar. Deniz suyu içmiş gibi, içtikçe susuzlukları artar. Dünyalık arttıkça açgözlülük ve hırsla, “yok mu daha, yok mu daha, daha yok mu!?...” demeye başlar.

İnsanoğlunun bir vadi dolusu malı olsa, ikinci bir vadi dolusu mal daha ister. İki vadi dolusu malı olsa, üçüncüsünü ister. İnsanoğlunun gözünü ancak toprak doyurur.” (Buhârî)

Ölüm ise bütün lezzetleri acılaştıran değişmez hakikat.

Hırstan vazgeçip, kanaatin tükenmez bir hazine olduğuna biat etmeliyiz...

Madem ölüm nasihat, ölmeden önce ölmeliyiz!..

Unutmayalım!..Dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya geldik. Rızıklandırıldığımız her şey şeyden hesaba çekileceğiz.

Zorluktan sonra kolaylığa nasıl iman etmişsek; kolaylıktan sonra da bir zorluğun olacağı imtihanın gereğidir.

***

Ey Rabbimiz!.. Bizlere hem fiili, hem de kavli dua yapabilme gücü ver.

Bizleri Yûsuf misali düştüğümüz kuyudan çıkar!..

Daraldık Ya Rab!..

Bizleri selamete erdir.

Sen Hâlık’sın…

Bizleri her türlü darlıktan kurtar.

Sen Vekîl’sin…

Bizleri hayra ulaştır.

Sen Mucîb’sin!..

Dualarımızı kabul eyle. (Âmin)