Bolivar iki kişiyi taşıyamaz!
70 yıl öncesine kadar bilhassa Akdeniz, Toroslar ve Güneydoğu’da da eşkıya vardı. Yuvaları olan dağlardan inip yol keserek, kervan soyarak, köy basarak değerli eşyaları alıp tekrar dağlara kaçan bu eşkıya asırlarca başa belaydı.
Bizdeki eşkıyanın kendi aralarında anlaşmazlıkları da olurdu. Birbirini satanlar, birbirinin malına çökenler, birbirini vuranlar…
Ama bugün anlatacağım olay Amerika'dan. Bizimkilere benzeyen pek çok yönü olan bu olay dostlukların, arkadaşlıkların, kader birliği ettiklerini sandığımız insanların gerçek yüzünü anlatmak için özenle seçilmiş bir hikâye, bir hadise.
Amerikan kovboy filmlerinde izlediğiniz türden soygunlar gerçekleştiren Frederic ile William adındaki iki eşkıya, uzun yıllar beraberce soygunlara katılmışlar. Birlikte acılar yaşamış ve yaşatmış olan bu candan iki arkadaşın bir gün bile birbirlerine dargın, kırgın ya da küskün oldukları görülmemiş, duyulmamıştı.
Soygunlarını bitirdikten sonra kardeş payı yaparak dostluklarına ve güvenlerine asla halel getirmemişler. Biri hastalandığında ya da bir olumsuzluk yaşadığında diğeri onun bütün işlerini, hizmetini görüyordu. Birbirlerine güvenleri tamdı. Hiç çekinmeden soygundan elde ettikleri para ve değerli eşyaları birbirlerine emanet edecek kadar samimi olan bu iki soyguncu canlarını da birbirlerine emanet etmekten çekinmiyorlardı.
Her gün biraz daha dostluklarını pekiştiren bu iki soyguncuya bir gün hayatları boyunca yaşadıkları en önemli haber gelir. Haberde, ”Çok büyük bir altın sandığının yüklü olduğu tren kendi mıntıkalarından geçecek” deniyordu. Bu haber üzerine iki dost soyguncu derhal bu büyük soygun için hazırlıklara başlarlar.
İki soyguncuda heyecan dorukta çünkü akşam olmadan gelecek olan trende bugüne kadar gasp ettikleri değerli eşyaların yüz katı altın olacak. Belki bu soygundan gasp edecekleri altınların çokluğundan dolayı artık soygunu bırakıp normal ama çok zengin bir hayata başlayabilirlerdi.
İki candan arkadaş tren gelmeden en ince detayına kadar planlarını yaptılar. Akşam olmadan altın yüklü tren gelir, her şey planladıkları gibi geçer, trendeki altınları zahmetsiz bir şekilde alıp oradan uzaklaşmaya başlarlar ki beklenmedik bir aksilik olur:
Trende altınları korumakla görevli olan muhafızlar, altınları alıp kaçan soygunculara ateş ederler. Açılan ateşte soyguncular vurulmaz ama soygunculardan biri olan Frederic’in atı vurulur. William derhal arkadaşı Frederic’i Bolivar adındaki atının terkisine alır ve oradan uzaklaşırlar.
Gece kararınca güvenli ve tenha bir yerde durup ateş yakarlar. Yemeklerini yedikten sonra Frederic ile altınları atının terkisinde taşıyan William Frederic’e:
“Haydi Frederic dostum! Artık şu altınları bölüş, ne bekliyorsun?” der. William’ın bu sözleri atı vurulan Frederic’i o kadar duygulandırır ki Frederic’in gözleri yaşarır: “William, sen ne kadar iyi ve vefakâr bir dostsun!”
William, Frederic’e gülümser ve “Frederic, dostum, şimdi unut bunları da altınları bölüş” der.
Altınları ortaya dökerler, Frederic altınları bir sana bir bana; bir sana bir bana... diye bölüşmeye başlar. Her birisine binlerce altın düşüyordu ama hala altınlar bitmemişti. Bir ara altınları bölüşmeye ara veren atı vurulan soyguncu Frederic, “Hey dostum William! Bak, yıllardır beklediğimiz gün geldi, artık soygun yapmamız için bir neden kalmadı. Bu altınlar bizi bu bölgenin en zengini yapacak kadar çok” der. William gülümser:
“Haklısın dostum, devam et de bitirelim bu bölüşmeyi” der.
Frederic altınları bölüşmeye devam eder. Derken altınların bölüşmesi bitmek üzereydi, Frederic alnında bir serinlik hisseder. Elini götürüp alnındaki şeyin soğuk bir demir olduğunu hisseder, başını kaldırıp baktığında bütün vücudunda soğuk terler dökülür. Yıllarca beraber soygunlar gerçekleştirdiği arkadaşı, dostu olan William silahı Frederic’in alnına dayamış!
Önce şaşırır Frederic, şaka sanır, güler; "Dostum, bu nasıl bir şaka?" der.
William duygulu bir sesle:
Frederic, dostum, biliyorsun ikimiz bunca yıllık arkadaşız. Bugüne kadar iki kardeş, iki dost gibi birbirimizi sevdik, koruduk, kolladık. Yıllardır bir tek kere bile birbirimizi incitmedik. Seni çok severim bilirsin Frederic. Senin gibi bir arkadaşı ömrümün sonuna kadar bulamayacağımı da biliyorum.
Ama görüyorsun, buraya gelinceye kadar atım Bolivar ne hale geldi? Bak, zavallı Bolivar ne kadar da perişan!
Yine yola birlikte çıkmak isterdim ama görüyorsun: Bolivar iki kişiyi çekemez!
Siz siz olun “Bolivarlara yük olmayın…”