Dolar (USD)
34.76
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2949.00
BIST 100
9883.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Temmuz 2023

Bölgesel krizlerde dış politika (1)

Dünyadaki son gelişmeler ele alındığında devletlerarası ilişkilerin genellikle realist çerçevede seyrettiği söylenebilir. Bu kapsamda Rusya-Ukrayna Savaşı sadece iki ülkeyi ilgilendiren bir durum değildir. Bu savaş uluslararası boyutları olan bir çekişmenin yaşandığı tablo şeklinde okunabilir. Bu tablonun ortaya çıkmasında Rusya kadar ABD ve AB liderliğinde Batılı ülkelerinde payının olduğu açıktır.

Bu krizin görünen ve görünmeyen önemli tarafları ABD, Avrupa Birliği, Rusya, Çin, Türkiye ve diğer Avrasya ve Arap ülkeleri olarak sıralanabilir.

Son olarak paramiliter bir güç olan Prigojin liderliğinde Wagner’in geldiği nokta Bölgede yürütülen politikaların nerelere varabileceğini göstermesi açısından önemlidir.

Kriz, Sovyet-etki alanı aleyhine daralmanın en kritik noktasını ifade etmektedir. Bir devlette yaşanan siyasi ve sosyal çalkantılar o ülkenin iç sorunları olarak değerlendirilmesine rağmen bu durum söz konusu olan bölgeyi büyük güçlerin ulusal çıkarları doğrultusunda müdahaleye açık hale getirmektedir

Evet; Ukrayna krizi başka bölgesel ve küresel krizlere de sebep olabilecek bir potansiyel taşımaktadır. Her iki tarafın boğazlar üzerindeki beklentileri buna örnek olarak gösterilebilir. Ancak şimdilik Türkiye’nin yürüttüğü denge politikasına bağlı olarak bu beklentiler karşılık bulmuş görünmemektedir.

Mevcut durumda Rusya’nın yürütmüş olduğu politikaların ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın, uluslararası ilişkilerde gelinen durum son derece önemlidir. Ancak bugünkü ortamın oluşmasına AB ve ABD gibi küresel güçlerin katkısını göz ardı edemeyiz.

Şu bir gerçek ki Soğuk Savaş sonrası uluslararası ilişkilerin sağlıklı yürütülememesi, idealist politikaların sadece söylemde kalması, bugüne kadar Batı’nın uluslararası hukuku önemsemeyen ve ağırlıklı olarak yalnızca ulusal çıkarları ekseninde hareket etmesi krizin çözümünü zorlaştırmıştır

Unutulmaması gerekir ki Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra da, devamı niteliğinde olan Rusya Federasyonu dünyadaki küresel eğilimleri doğrudan etkileyebilen bir güç olarak kalmıştır. Batı dünyasının dağılma sonrası takındığı tek taraflı tavır Rusya’nın günümüz politikalarının keskin çizgilerine sebep olmuştur.

Zira tarih boyunca Moskova merkezli vuku bulan olaylar her zaman bütün insanlığı ilgilendirmiştir.

Dünyanın en büyük nükleer silah stoğuna sahip olduğu potansiyel ki O atom gücü, yeryüzündeki hayat emaresini birkaç kez silebilecek kapasiteyi içinde barındırmaktadır, 4. en büyük nükleer reaktör ağına ve kimi uzmanların hem sivil hem askeri amaçlı biyolojik deneyler yürütüldüğünden şüphelendiği bir dizi gizli laboratuvara sahip bir ülke ve tek adam ile Dünya siyasetinin kolay bir süreci yaşamayacağı ortadadır.

Zengin doğalgaz ve petrol rezervleri dolayısıyla Avrupa’nın hayati derecede tamamen enerji ihtiyacı konusunda Rusya’ya bağımlı olması ise işin diğer boyutu.

İyi bir dış politika tarafların karşılıklı faydasını gözetmekle mümkündür. Karşıdakini ciddiye almak, sürekli yok sayacağı veya kötü muameleye tabi tutabileceği kuruntusuna kapılmamak ve karşılıklı çıkarlar üzerinde anlaşılabilmekle mümkündür. Unutmamak gerekir ki, Dünya siyasetinde dış politikanın ikili yapılabildiği alanlar her geçen gün azalmaktadır. Üçüncü, dördüncü hatta daha çok tarafların müdahil olduğu siyaset işi daha karmaşık ve şeffaf olmayan bir konuma getirmektedir. Bugün dünyanın nerede ise her tarafında bir yangın söz konusudur.

Orta Doğunun Beyrut’u olmaya aday Ukrayna, hem Batı hem de Rusya açısından Kurulacak Yeni Dünya düzeninde Orta doğudan sonra en ciddi bedellerin ödeneceği yer olarak tarihe geçecektir.

Bu Kaos ve ağır bedeller ödenirken Avrupa başkentlerinde politikacıların kahvelerini rahatça yudumlayamayacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.