Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.91
Gram Altın
2443.58
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Mart 2022

Boğaziçi

Eserlerini okurken huzur bulduğum yazarlardan biri de Mustafa Kutlu’dur. İyi bir yazar, kıymetli bir kitap, nefis bir kapak ve hayırlı bir yayınevi bir araya gelince ortaya Boğaziçi çıkmış. Doğrusu zarfı da hoş mazrufu da. Ressamlık vasfı da bulunan Mustafa abimiz kitaplarının kapaklarına özeniyor. Haklı da. Muhteva zaten emek mahsulü, kapak da mükemmel olmalı. Bu eseri, rahatlıkla kütüphanenizin teşhir/seyir rafına yerleştirebilirsiniz.

Boğaziçi, yazarımızın ‘İstanbul gezi yazıları’nın üçüncüsünü teşkil ediyor. İsminden de anlaşılacağı üzere mazide Boğaziçi’ne yapılmış bir seyahatnamenin ardından kaleme alınmış yazılar demeti. Benim kötü bir huyum başladı aziz dostlar! Okuduğum iyi kitapların altını, üstünü, sağını solunu çizip duruyorum. Sahipleri görse herhâlde beni ayıplar ama neyleyeyim ki bu derkenarları çıkarmazsam okumanın hakkını vermemiş olurum. En azından bizden sonrakiler belki bu okumalardan bir şey çıkarır, üstünde çalışır, altı çizili satırlara bakarlar.

Neler var kitapta peki? Neler yok ki diye sorsak daha doğru olur. Mesela Yahya Efendi Dergâhı, Ortaköy ve Bebek, Rumeli Hisarı, Baltalimanı Sahilsarayı, Emirgan, Kireçburnu ve Büyükdere Çayırı, Sarıyer ve Suları, Telli Baba ve Rumeli Kavağı, Anadolu Kavağı, Beykoz, Mecidiye ve Beykoz Kasrı, İncirköy, Paşabahçe, Çubuklu, Güzelce Hisar, Göksu, Küçüksu, Kandilli, Çengelköy, Havuzbaşı, Küplüce, Beylerbeyi, Nakkaş Baba Mezarlığı... Sayfalar boyunca bu semtlerin güzel çehrelerinden dem vurulmakta. Geçmişleriyle, efsaneleriyle, hikâyeleriyle, kıssalarıyla, menkıbeleriyle, deyimleriyle, düşülmüş tarihleriyle, türküleriyle ve bilhassa insanlarıyla. Yazarımız, değişen mimariye, bozulan iklime ve ‘rant ekonomisi’ne zarif ve hafif dokunuyor. Mustafa abinin özelliğidir bu. En sert tenkidini, en yumuşak yumruğuyla yapar. Fikrini üslûbunca söyler ve neticeyi okuyucunun insafına, irfanına ve vicdanına havale eder. Arada adı geçen çeşmelere, camilere, tekkelere, dergâhlara, mescitlere, saraylara, yalılara, köşklere, hamamlara yazılmış şiirler, beyitler… Ne mübarek ecdadımız var. Binayı dikiyor, eseri yapıyor, sonunda mührünü de vuruyor.

İşin güzel tarafı, okudukça İstanbul’a olan sevdanız katmerleniyor. “Daha fazla değişmeden ve bozulmadan bu semtleri ben de gezivereyim.” diyesiniz geliyor. Böyle İstanbul âşığı mihmandarın peşine düşerseniz olacağı budur. Boğaziçi mutena hâliyle yüreğinize yerleşiveriyor. Hikâyecimizin Ekrem Işın ile yaptığı “İstanbul Tekkeleri” ziyaretleri başka bir fasıl. Sadece Ortaköy semtinin değişimi için dahi olsa bu sayfaları karıştırmalı. Arada bir has şairlerimize rahmet yollanıyor. Mesela Muallim Naci yâd ediliyor: “Hakperestim arz-ı ihlas ettiğim dergâh bir / Bir nefes tevhitten ayrılmadım Allah bir.”

Kitap boyunca ismi geçen yapıların mimarları, hayırhah inşacıları unutulmuyor. Bir bakıma Boğaziçi’nin gayr-ı resmi sivil tarihi. Semtlerin bahçeleri, bostanları, korulukları, mesireleri, huzur beldeleri olan yeşil alanları, gözü ve gönlü okşuyor. Ana caddelerin ihtişamı ve arka sokakların dramı… Boğaziçi’ni anlatıp da Yahya Kemal üstadımızdan emanet mısra alınmaz mı: “His var mı bu âlemde nekâhet gibi tatlı / Gönlüm bu sevincin halecaniyle kanatlı, / Bir taze bahar âlemi seyretti felekte / Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek’te.” Yazarımız semtleri hikâye ederken sakinlerini unutmuyor. Vaniköyü’nü anıp da Tahsin Banguoğlu’na rahmet yollamamak mümkün mü? O yalıya merhum Olcay Yazıcı ile birlikte gitmiştik. Mustafa abi semti bir kenara bırakıp hatıralara dalıyor, geçmişte arkadaşlarıyla büyüklere yaptıkları bayram ziyaretinden dem vuruyor. Çengelköy ve Beylerbeyi bahsinde Asaf Hâlet Çelebi zikredilmez mi? Şairimizin biyografisini yazan Mustafa Miyasoğlu’nu da rahmetle anıyor ve semtin simge şairleri İsmet Özel’e ve Nurettin Durman’a el sallıyor. Okura hatırlattığı Çelebi’nin şu mısraları, tam yerini bulmuş: “Bir aynada bambaşka cihanlar gördüm / Geçmiş gelecek bir sürü canlar gördüm / Bazen de zamanlarla geçen ömrümde / Bir asra sığmazmış gibi anlar gördüm.”

Semtler eski ve yeni sakinleriyle değer kazanır. Küplüce bana Cahit Zarifoğlu’nu hatırlatır her vakit. Mustafa abi de zaten ona geniş yer ayırıyor. Mustafa Ruhi Şirin’le birlikte ziyaretlerini anıyor. Mezarını ille de arayıp buluyor ve hafızasında kalan, “Hama” için yazdığı şu iki mısraı hatırlıyor: “O sabah ezan sesi gelmedi camimizden / Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına.” Eserin can alıcı bölümlerinden birisi Nakkaştepe’deki Nakkaş Baba efsanesi ve bilinmeyen mezarını buluşun süruru. İstanbul’da yaşayan talihliler ve Dersaadet’e ‘bir tatlı huzur’ almaya gelen Anadolu yaranı! İstanbul’u bir nebze gezip dolaşacak ve bu aziz şehri daha çok sevecekseniz elinizden Mustafa Kutlu’nun Boğaziçi kitabı eksik olmayacak. Hikâyecimizin bütün eserlerini neşreden Dergâh Yayınları, ayrıca Topkapı’dan Topkapı’ya kitabını da şehir edebiyatımıza armağan etti. Duyun, bilin, alın ve okuyun istedim.