Böcekburger!
İnsanlık “rızık” korkusuna sürükleniyor.
Açlık korkusuna!
Yakında “gıda kıtlığı” baş
gösterecekmiş!
Yılanları, böcekleri yemeye mecbur
kalacakmışız!
Geçen hafta, bazı kanallarda “tarantula” cinsi örümceği, canlı canlı -bandıra bandıra
yiyen bir “kadın” vardı.
Çevirip çevirip verilen bu görüntülerle bilinçaltlarımıza,
“Bugün protein almanıza yarayan besinler
yakın gelecekte olmayacak ve sizin protein kaynağınız işte bu böcekler olacak!” mesajları verildi.
Bugünlerde, “uygar”
denilen Avrupa’da gittikçe yaygınlaşan bir “yiyecek”
türü var:
Böcekburger!..
Bir genel başkanın yemek için taaa Amerikalara
gittiği meşhur hamburger gibi; bir moda,
bir sektör haline geliyor.
İçinde böcek bulunan “et ürünleri”nin
İsviçre’deki gıda zincirinin “et reyonu”nda
satışa sunulduğuna dair haberlere rast gelmişsinizdir.
Bunu yapan zincirin
sloganına dikkat:
“Sürdürülebilir
protein!”
Yani..
İşte…
Yazının başında söyledik:
“Yakında aç
kalabilir, kırlardaki dağlardaki böceklere muhtaç olabilirsiniz!”
Aslında, kesinlikle
olacaksınız!..
Son vakitlerde sık sık, “Oranın suyu kuruyor, buranın suyu
kuruyor!” yollu haberlere denk
geliyorsunuzdur.
Göller, nehirler gerçekten
kuruyor mu yoksa suların milyarlarca yıldır
yükselip alçalması mıdır yaşadığımız?
Olan biten normal de, bir
şeylerin alt yapısı mı hazırlanıyor acaba?
Şu “iklim değişikliği” dalgası nedir?
Bir “virüs” üretildi, “plândemi” dediğimiz 'küresel tezgâh' kuruldu, insanlık
âlemine buram buram ölüm korkusu yaşatıldı ve bu sürece paralel olarak “iklim değişikliği” haberleri sıklaştı.
Ve aynı zamanda, “yapay et!” haberleri.
Bizim “en proje” kanallarımızda, yapay etin ne kadar “faideli” bir ürün olduğu ballandıra ballandıra anlatıldı, anlatılıyor.
İnek nesli kurutuluyor bir
yandan, bunu da görüyorsunuzdur.
Yıllar yıllar evvel, “Vatandaşın ayağına getirilen sütün
satışını yasaklarsanız, işi tamamen paketlere dökerseniz…Paket tekeli
oluşturursanız… Bilhassa şehirlerin
etrafındaki köylerde hayvancılık yapanlar, sütlerini satamayacakları için
ineklerini keserler ya da kesime verirler.” diye yazmıştık da, dalga geçenler olmuştu.
Bir ara paket sütçüler
yararına ve “hijyen” kılıfıyla bu işler yapıldı.
Kendimizi bildik bileli bize
süt getiren amcalar, “paket
sütçüler” yararına düzenleme yüzünden baskı altında
kaldı.
Büyük bölümü piyasadan
çekildi.
İneklerini kesime verdi!..
Şimdilerde de memlekette
inek sıkıntısı çekiliyormuş!..
Eeee, dişi olmayınca erkek
de olmaz!..
Yani bütün bir “büyük baş” hayvan neslini kurutmuş olursunuz böylece!
Bill Gates Efendi, “Bu inekler yüzünden atmosferimiz
kirleniyor!”
yollu lâflar ettiği nice konferans verdi malûm.
Bir de her memlekette ne fonlar dağıtıldı,
dağıtılıyor…
Bir “yandaş”
varmış, bir de “fondaş.”
Fon dedin mi, “Akan sular durur!”muş malûm.
Bugün Pazar.
Yazar Mehmet Emin Kazcı’nın bir kitabının ismi:
“Pazar kadar serseri”.
Ben, bu isimden esinlenerek dağınık, serseri
bir yazı yazmış olayım bugün.
Dağıta dağıta ilerleyeyim, toparlama işini size bırakayım.
Bizi çok fena vurdular dostlar.
Bütün ulus devletlere “tarım alanlarını boşalttırma projesi”nde biz de yerimizi Meşhur “Özalizm” ile almıştık malûm.
Ondan öncesinde bir “darbe” vardı, 12 Eylül darbesi.
Onca zulüm, “Liberalizmi”
iyice yerleştirmek için yapılmış, neden sonra görebildik.
Darbenin ardından gündemimize oturan "Özalizm Dönemi"nde sokaklar, “ithal
mağazalarına”, “koca koca çikita muzlara” kavuşmanın mutluluğunu yaşarken, köylerimizin
boyunlarına "ip" geçirilmekteymiş, neden sonra görebildik.
Neler yaptık o süreçlerde, neler…
Şehirleri hızla kasabalara döndürdük; “köy ile şehir arası” bir yer haline getirdik el ele vererek ve
köylerimizi de epeyce boşalttık.
İşin geri kalan kısmını da, 28 Şubat darbecileri halletti; “Acilen kesintisiz (Rahmetli Hasan Celal Güzel’in ifadesiyle
‘kesindinsiz!’) eğitim modeli”ni hayata geçirtti…
Acilen taşımalı eğitim, hemen hemen bütün köy
okullarının kapatılması ve köylerin bağrına sokulan hançerin burkula burkula
olayı tamamen bitirmesi!..
Bizim Hanımefendi’nin köyünde 300, 400 büyük baş
hayvan vardı biz evlenirken…
Küçük başlarla birlikte binleri buluyordu süt
verir, yenilebilir , her şeyinden istifade edilebilir hayvan nüfusu.
O günlerde okul henüz kapanmamıştı, köylerde
hayvan ve çocuk seslerinden oluşan muhteşem koro faaliyetteydi.
Bugün ise…
Gelin sizi misafir edeyim de, hep birlikte
ağlayalım hallerimize!..
Şimdilerde, Sayın Milli Eğitim Bakanımız kapatılmış köy okullarını açma kampanyasını başlattı, birkaç adım da attı ama…
Bade Harabü’l Basra…
Yani iş işten geçtikten sonra!..
“Zararın neresinden dönsen kâr” mı desek, ne desek?
Bill Gatesler çalışıyor, iyi çalışıyor.
Altın pirinç projesi, genetiği değiştirilmiş
muz projesi…
Genetiği değiştirilmiş besin projeleri, “protein, vitamin
bakımından çok daha zengin besinler” filan denilerek yedirilen,
yedirilecek ürünler…
Bizi nasıl robotlaştırılacaklar?
Kolay…
Çocuklarınıza o paket cipslerden bir verin
bakalım (Verin dedimse, vermeyin Allah aşkına!) nasıl da bağımlısı haline
geliyor.
Sarı ve bilhassa da siyah kola dediğimiz içeceklerin
nasıl da bağımlılık yaptığını görmüyor musunuz?
Dev hazır hayvan yiyeceği (mama diyorlar
sevimli hale getirmek için) sektörünün hayvanlarımızın huylarını nasıl
değiştirdiğini görmüyor musunuz?
İnsan beynine ve vücuduna, hatta hayvan beynine
ve vücuduna hükmedebilmenin yolları var.
Genetik haritalarımızı çıkartıyorlar, besinlerimizi kodluyorlar,
korkularımızı tahrik ederek kucaklarına kucaklarına çekiyorlar.
Dijital dünyadaki hiçbir bilginin güvenliği
yok: çipinize, gıdanıza, yaşam tarzınıza kadar her şeyinizi belirleyen güçler…
Günün birinde
sizi birbirinin gırtlaklarına sarılan canavarlar haline getirebilirler
mi?
Yok, getiremezler!..
“Kabak gibi oyarız hepsini!”
Emin misiniz?
Yol verme vermeme tartışmalarını, birbirlerinin
boğazlarını kesecek kadar ciddiye aldıran nedir sizce?
Sosyal medya nasıl bir işlev görüyor?
Yediklerimiz, içtiklerimizin bunda etkisi var
mıdır?
Gen haritanızı çıkarttıranlar, size uygun
tahrik, teşvik modellerini uygulamaya geçirebilirler mi, geçiremezler mi?
Yapay et meselesine dönelim mi?
Havayı kirleten de, suyu bitiren de inekler
imiş, Bill Gates ve buradaki amigoları öyle diyor.
İneklerinizi bitirin!..
Bir de ineklerden insanlara geçecek bir
virüs!
Patenti alınmış zaten!
İneklerini kesmemekte, kestirmemekte ısrar
edenlere hapis cezası çıkar mı?
İnsanlar birbirlerini “ineği koruyor” diye
ihbar eder mi?
Maske takmadıkları için linç edilen insanlar görmedik mi şu meşhur “plândemi” sürecinde!
“Pazar kadar serseri” demiştik değil mi?
‘İnsanlık Âlemi’nin kirli tezgâhları bozabilmek için ne gibi “serserilikler” yapması gerektiğini düşünüyorum!..
“Uyumsuz adam”ların sayısını gittikçe arttırmak gerekiyor
galiba!