BM'nin Gelecek Paktı ne işe yarayacak?
BM, geçenlerde herkesin internete bağlı ve dijital bir kimliğinin olacağı Gelecek Paktı’nı imzaladı. Yani “Küresel Dijital Mutabakat” metni BM'de kabul edilmiş oldu.
Dünya liderleri de yarının nesilleri için daha güvenli, daha barışçıl, sürdürülebilir ve kapsayıcı vs gibi süslü ifadelerle yeni bir dünyaya yönelik bu adımları atmayı taahhüt etti. İsterlerse etmesinler!
Almanya'nın Namibya ile birlikte liderlik ettiği ve 9 ay süren müzakereler sonunda Türkiye'nin de aralarında yer aldığı BM üyesi 143 üye devletin imzası var.
Küresel sistemin resmi sözcüsü Guterres ise paktın kabul edilmesiyle yeni bir dönemin kapısının açılacağını ifade etti.
BM söylemine aykırı olan her şeyi dezenformasyon ve nefret söylemi olarak sınıflandıracaklarının da altını çizdiler. Muhalefet ederseniz yandınız demektir bu. Kovid süreci buna şahittir.
BM’ye göre bugün dünyada yaklaşık 2,6 milyar insanın internet erişimi yok ve bu nedenle dijital çalışma kampına bağlı değiller. O yüzden herkesin bu ağın içine alınması gerekiyor. Elbette kontrol için.
ABD NTIA Yöneticisi Alan Davidson Zirve’de, "Pandemi bize bağlantının bir lüks değil bir zorunluluk olduğunu ve yaklaşan yapay zeka devriminin internet erişimi olmayanlar arasındaki uçurumu daha da derinleştireceğini ifade etti.
UNDP Başkanı Achim Steiner göre ise dijital kimlik, daha önce erişilemeyen hizmetlere erişim olanağı sağlayacak.
Anlayacağınız zirvede iklim değişikliği, çatışma, gıda, yoksulluk, dezenformasyon, nefret söylemi, yapay zeka, dijital kimlik ön plana çıktı.
Tüm bu başlıklar da uluslararası hukuka saygı, genişletilmiş işbirliği, BM'nin artan rolü ve olmazsa olmazları birlikte çalışabilirlik kisvesi altında gerçekleşecek.
Aslında olan biten nedir biliyor musunuz? “Dünya Hükümeti” hızla gerçekleşiyor.
Bu arada sadece iklim değişikliği için yılda 100 milyar dolar harcanacak. İşin bir de kazıklama boyutu var.
Açıkçası karşımızda küresel totaliter bir ideolojinin varlığı ile karşı karşıyayız. Bu ideolojinin asıl hedefi insanın doğasının ve fıtratının dönüştürülmesidir.
Tam da bu noktada Klaus Schwab, “Dördüncü Sanayi Devrimi” kavramını ortaya atmamış mıydı? Ve burada da açıktan “İnsanlığın dönüşümünden” bahsediyor.
Hologram bedenler, transhümanizm, blockchain teknolojisi, yapay zekalar, aşı pasaportları, genetik, küresel ısınma üzerine yapılan deneyler gibi insana, doğaya ve topluma yönelik birçok alanda yapılan çalışmalar…
Dördüncü sanayi devrimini denilen şey de tüm beyinleri ve zihinleri daha iyi donatmak ve kontrol etmektir.
Nöroteknoloji aracılığıyla dördüncü sanayi devrimine olumlu bir şekilde uyum sağlayacağız ve sonra uzaktan kontrol edilmenin davranışsal olarak optimize edilmenin ne demek olduğunu deneyimleyeceğiz. Okulları da tam bu mantıkla yeniden şekillendirecekler.
Bu yeni dünya sistemine hazır bir nesil yetiştirmek için ülkelerin tüm eğitim sistemleri yeni baştan şekillenecek.
Kısacası bizim ne istediğimizin, ne düşündüğümüzün veya ne hissettiğimizin bir önemi yok. Cihazlarımız giderek kişisel ekosistemimizin bir parçası haline gelecek, bizi dinleyecek, ihtiyaçlarımızı tahmin edecek ve gerektiğinde bize yardım edecek.
BM de yapılan budur. Biliyorum ülkemizde bu sürece gönüllü katılım sağlayacak çok insan var. Daha şimdiden kendilerini buna hazırlıyorlar. Farkında değiller ama insana yönelik büyük bir ihanetin içerisindeler.
Foucault, “Dünya, yöneticileri, psikologlar ve halkı da hastalar olan büyük bir tımarhanedir” diyordu. İnanın dünyayı öyle bir yer haline getirmek için çalışıyorlar.
Dünyanın her yanına yayılmış zihinsel ağlar aracılığıyla tek bir düşünceye, ideolojiye ve korkuya boyun eğdiriliyoruz. Kısacası yepyeni mekanik, teknik, dijital bir dünya bu. Burada insan yok. Bilmem anlatabildim mi?