BM İstanbul'a taşınmalı
Dünya tarihi göstermiştir ki Avrasya'ya hükmeden dünyaya hükmeder. Ana kıta Avrasya dünyanın merkezi olarak kabul edilmiş, büyük medeniyetler, büyük imparatorluklar, adil ve zorba devletler, çığır açan milletler bu kıtadan çıkmışladır. Bu anlamda Avrasya dünyaya hükmetmenin bütün kodlarına sahip olmanın ağırlığını taşırken, aynı zamanda bunun cevr-u cefasını da çekmektedir.
Yine dünya ticaretini en çok bu coğrafya etkilemiş, en kanlı savaşlar bu coğrafyada yaşanmış, keza dünyayı en çok sömürenler yine bu ana kıtadan çıkmış devletlerdir.
Ancak bir şey oldu, 20. yüzyılın sonuna doğru Avrasya dışında, bu kıtayla karasal hiçbir bağı ve Bering Boğazı dışında yakınlığı bulunmayan bir devlet bu kıtaya nüfuz ederek dünyanın başaktörü oldu.
Amerika.
Amerika Birleşik Devletleri binlerce yıllık dünya tarihinde ana kıta Avrasya dışından son elli yıldır Avrasya coğrafyasına hükmeden tek güçtür. Acımasız, istismarcı, sömürgeci Amerika, çaresizlik içinde kıvranan milletlerin kurtarılması için kendilerinin seçilmiş olduğuna inanıyor. Bu inancını Amerika sınırları dışına taşıyınca kan, acı, sömürü, zulüm ve ölüm olarak mazlum milletlere fatura oluyor.
Son 20 yıldır Avrasya jeopolitiği yıkılan SSCB yerine geçen Rusya ile 1950'lerde bölgeye çöreklenen ABD arasında gücünü hissettirmek için uygundu. Sovyetler Birliği'nden ayrılan cumhuriyetlerden bazılarının NATO'ya üye olması Rusya'nın sınırlarını en doğuya kadar itmişti. Bu da Rusya için nefes darlığına yol açtı. Belarus, Ukrayna, Gürcistan ve daha güneyde Suriye ABD için olduğu kadar hatta daha fazla Rusya için önemlidir.
Olaylara "günlük" zaviyeden bakmayanlar Rusya'nın ABD ile nasıl bir mücadele içinde olduğunu ve bu mücadelenin önümüzdeki yüz yılı ve sonrasını nasıl etkileyeceğini okumakta bir sorun yaşamazlar.
Artık savaşlar soğuk savaş döneminin konvansiyonel savaşları olmayacak. Avrasya savaşı bir dünya savaşı olarak kalmayacak, bu savaşın dünyayı imhaya götüren tehdit ve tehlike olduğunu görmek zor olmasa gerek. ABD 12 bin km öteden gelip Avrasya patronajına konar ise bu, medeniyetlerin de pek çok milletin de sonu olur. Bunu bilen Ruslar ve Türkler Amerikan yayılmacılığına karşı durdukları için Amerika'nın hedef tahtasında "12" nolu noktadadır. Bu bile bölgenin tansiyonunu tırmandırmaya yetiyor.
Ekonomik, siyasi, askeri ve teknolojik gücünün yanı sıra ABD yıllardır asıl gücünü NATO gibi hegemonyasına aldığı askeri güç ve BM gibi diplomatik ve yaptırım güç olan uluslararası organizasyondan alıyor. Altmış yıldır NATO ülkeleri Avrasya jeopolitiğinde ABD stratejisi için ileri karakol vazifesini yerine getirirken, kurulduğu günden beri BM'in de en çok Amerikan çıkarlarına hizmet ettiği bir vakıadır.
Kuruluşundan bugüne bütün BM Genel sekreterleri ABD yanlısı olmuş ise bunda şaşılacak bir şey yok. ABD, başkenti Washington'a aldığı BM'yi adeta "himaye ediyor". Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinden biri olan ABD, BM Güvenlik Konseyi'nde bugüne kadar istemediği kararların alınmasına engel olabilmiştir. Dolayısıyla bu güç ABD'nin daha çok ilke tanımaz, ahlak bilmez, hukuk dinlemez bir güç olmasına yaradı.
On yıllardır böyle sürdü, ta ki Recep Tayyip Erdoğan durumu ifşa edinceye kadar. BM için hiç kimsenin söylemeye cesaret edemediği tespiti Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan hem de BM Genel Kurulunda dünya liderlerinin gözlerinin içine baka baka haykırmıştır. Hafta başında Washington'daki BM Genel Kurulu'na hitabında "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek Birleşmiş Millerler'in yapısal değişikliğine vurgu yapan Erdoğan, bu sözleriyle tarihin akışını değiştiren işaret fişeğini de dünya aleme ilan etmiş oldu.
BM yeniden yapılanmalı, evet.
BM hem üye sayısı, ama bilhassa Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu'nun (BMGK) yapısında acil değişikliğe gitmelidir. Milletlerin kaderini etkileyen BM ABD ve diğer GK üyesi ülkelerin arka bahçesi olmaktan kurtarılmalıdır. Yani BM "domuzlar daha eşittir" yanlışından dönmelidir.
Bu konuda önerilerimiz şu maddelerden oluşmaktadır:
- BM kurumsal olarak Washington'dan mesela İstanbul'a taşınmalı.
- BMGK daimi üyelikleri 1 ya da en fazla 5 yıl ile sınırlandırılmalı, dönüşümlü olarak bütün üyelerin BMGK Daimi Üyesi olmalıdır.
- BMGK Daimi Üyeliği 15 ülke ile sınırlandırılmalıdır.
- Her dönemde Güvenlik Konseyi Daimi Üyelerinin coğrafi, dini, etnik yapısı dikkate alınmalıdır.
- Daimi Üyelerin belirleneceği dönemler için üyelerin ekonomik, askeri, teknolojik güçleri göz önünde bulundurulmalıdır.
- Ve Yeni BM ilk acilen yaşama hakkını tehdit eden unsurlara karşı mücadele başlatarak, başta Afrika ülkeleri olmak üzere dünyanın her neresinde açlık, sağlık ve barınma sorunu var ise oraya insani yardımı ve devamında kalıcı düzenlemeleri başlatmalıdır. Bilahare hakkaniyete dayalı bir dünya (düzeni) ile milletlerin kendi kaderini tayin hakkını kullanabilmelerine imkan sağlanmalıdır.