Bizler Cumhuriyetin prematüre çocuklarıyız…
Biz, İslam’ın doğuşuyla birlikte hürriyete, cumhuriyete aşığız; baskı ve zulmü ne kendimize ne de başkalarına istemeyiz ve hakiki cumhuriyet taraftarlarıyız…
Delili de; tam bağımsızlık ve özgürlük için kanımızı Anadolu topraklarına fıskiye, cesedimizi de tutkal etmişiz... İstiklal Marşının her satırını bağımsızlığa yemin, Al Bayrağı da şehadet gömleği bilmişiz ama yanlış uygulamalarla ve sağlıklı olmayan eğitimle cumhuriyet bizi prematüre etmiş; gelişim süreci tamamlanmadan, milli ve manevi değerlerle beslenemeden canımız yana yana hayata merhaba demişiz…
Adı üstünde; eğitim!
Hakikati, güzel ahlakı öğretecektiniz; ilim ve irfanı, medeniyeti, hürriyetin ve cumhuriyetin gerçeğini ve en güzelini yaşatarak öğretecektiniz...
Çürütülemez delillerle; Allah kelamı olduğu isbat edilen Kur’an’a “gökten indiği sanılan” demeyip; asırlarca önce, istikbalde meydana çıkacak icatları ve ihbarları haber verdiği şekilde gerçekleşmiş olduğunu öğretecektiniz!
Bizi İslam’ın esaslarından, daima ilerlemeyi emreden “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır, aldanmıştır.” diyen Hz. Muhammed’in Sünnetinden mahrum bıraktınız...
Önümüze ve aklımıza biyoloji, kimya, astronomi, edepli edebiyattan vs. daha çok sürekli laiklik ve ilkeler koydunuz; laboratuara ve biricik hakikatlere sokmadınız...
Oysa Kur’an rasathanesi ve Hz. Peygamberimizin Sünnet-i Seniyye laboratuarı geçmişte ne dehalar, ne hayranlık uyandıran ilim insanları ortaya koymuştu : Pîrî Reisler, Mimar Sinanlar, Hezârfen Ahmet Çelebiler, Ali Kuşçular, Hüccetü'l-İslâm Gazzâlîler, Farabîler, Ömer Hayyamlar, Fergânîler, Hârezmîler, İbn-i Sînâlar vs. gibi dehalar, bu eğitim sistemiyle yeniden ortaya çıkamadılar…
O Müslüman İlim İnsanları, Batı’nın bilim insanları gibi okullarda akıllarımıza hayranlıkla yazılsaydı; hakikatlere, bilime, ilme hayranlığımız ve insanlığa faydalı eserlerimiz artarak devam edecekti. Belki de gücümüz hiç tükenmeyecek; zalimlere Dur! dememiz devam edecekti ve dünyada böyle zulümler olamayacaktı…
Biz ne millettik: Himmetimiz milletti; sırtımızda ki her müspet ilerleyişe şevk verici el ise devletti… Eğer öyle devam etseydik ve eğitimimiz fıtratımıza ve inancımıza uygun olsaydı: Milli ve manevi yokluklar yaşatılmamış ana-babalardan gelişimi tamamlamamış çocuklar olmayacaktı!..
Biz, mukaddesatı çiğnenmiş, ihtilallarla tokatlanmış ana-babaların çocuklarıyız… Geçmişten gıda aldığımız dilimiz kesilmiş, ruhumuzun abı hayatı olan Kur’an hor görülmüş ve Kur’an’ın kubbelerinde çınladığı camilere ise ağza alınamayacak şeyler reva görülmüştü…
Biz sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmedik; sağlıklı şekilde büyütülmedik: Evde sonsuz kudret sahibi Allah’ı, okulda ise ne idiği belirsiz eğitimi yaşadık! Yüzü temiz, kalbi ve dili temiz insanlardan, ecdadımızın ne kadar ilerici, yükselmeye istidatlı ve insan haklarına saygılı ve de adalet timsali olduklarını dinledik. Okullarda ise sanki yeryüzünün en vahşi en barbar kabilesi bizim ecdadımızmış gibi yalanlarla şişirildik.
Asil ve kahraman ecdadımızdan gelen ve gelişimimize vesile olan gıdadan, ibret almaktan mahrum bırakıldık; bizi geliştirecek şeyler öğrenemedik, yeis ve karamsarlığa iten şeyler ise beynimize bolca dolduruldu…
Bizler cumhuriyetin prematüre çocuklarıyız; hürriyeti alaşağı eden ihtilallar yaşadık…
Bizler cumhuriyetin prematüre çocuklarıyız; dedeyle torun arasına bağımsızlık mücadelesi verdiğimiz emperyalistlerin alfabesi girdi; neneyle torun arasına bir karış etek; hiç bitmeyen istekler girdi… Dedeyle torun arasına katil Siyonist Yahudilerin fötr şapkası ve onlardan örnek alınan çirkin yaşantıları girdi...
Hafızamız hurda kâğıt; yüzümüze vurulan tokat ise; okuyamadığımız kitabe ve mezar taşları ve de geçmişimiz oldu… Bizler, İslamiyet’e irtica müminlere mürteci (gerici) diyen sistem tarafından boynu bükülen ana-babaların çocuklarıyız.
Düşün düşün bilmem nedir işin dediler, icat çıkarma dediler; yerli malı olarak sadece meyveyle yetinmemizi istediler…
Bizler cumhuriyetin prematüre çocuklarıyız; kâinattaki muhteşem fiillerden; gözbebeği, kulak zarı, parmak uçları, kalbin ve beynin muhteşem işleyişi gibi fiillerden bir türlü sonsuz ilim ve kudret sahibi; Fail olan Allah’a geçemeyen tedrisatın kazazedeleriyiz…
Tahrif edilmiş Hıristiyan inancı, okullarda, askerde, evde yemekte ve her yerde göğsü gere gere “Tanrı” dedirtirken, bizler okulda, askerde; bütün kâinatın tek bir sanatkârı vardır; o da Allah’tır! denildiğini duyamadık.
Şimdi diyeceklerdir: Din derslerinde Allah dedik ya! Evet dediniz! Ama Hz. Peygamberimiz (sav)’in arzu ettiği, Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın tarif ettiği şekliyle değil; emperyalist Amerika ve İslam düşmanlarının arzu ve bekledikleri şekilde dedirttiniz...
Hatta Yeşilçam filmlerinde, Allah için; “Allahbaba” dedirttiniz veya denilmesine hiç mani olmadınız!..
Esir maddesinden tut, gözlenebilmiş, keşfedilmiş en büyük yıldız, UY-Scuti’ye kadar her şeyde sadece sonsuz kudret, sonsuz tasarım gücü olan Allah’ın imzası, irade izi olduğunu gözlerinizin içi parlayarak söylemediniz, söyleyemediniz, söylettirmediler…
Fizik, biyoloji vs. kitaplar faili meçhul bilgilerle dolu… Her bilgide dinsizlik kamuflajı laikliğin izi var ama bize karaciğeri, kalbi, beyni vs. takan Allah’ın fail izi hiç yoktur! Gözü kör tabiat, serseri tesadüf ve iktidarsız kendi kendine oluş sacayağında dolaşıp duran, Allah demekten korkan, travmalara sokan tedrisatla sakatlandık…
Okulda alfabe öğretilmeden kahraman ecdadımıza karşı nefret gördük, küfür işittik… Tek partili sistemin ektiği zehirli tohumlardan duygularımız, ruhumuz öyle çok kirlendi ki… Şimdi imani ve bilimsel eser olan Risale-i Nurlarla o kiri temizlemeye çalışıyoruz...
Keşke yeni müfredatta Nur Reçetelerinden bolca istifade edebilseler...
Bizler, cumhuriyetin, gelişimini tamamlamamış prematüre çocuklarıyız. Kuvöze alınmalıyız; Gerçek tarihe, kendi fıtratımıza; inancımıza, örfümüze uygun müfredata muhtacız! Emperyalistlerin etkisinden kurtarılmış; öğreten ve insanı insan eden, çocuklarımızı sefahatten, eğlenceden daha çok öğrenmeye iten eğitim sistemi ile gelişim sürecimizi tamamlamalıyız… Başkalarının özgürlüğüne, ahlakına ve yaradılış gayesine zincir vurmayan eğitimi ve hürriyeti el üstünde tutmalıyız…
Son söz: Bizler karıncaların cumhuriyetine bile hayranız ve bu cumhuriyetin gerçek bekçileriyiz!
Beklentimiz hakiki muasır medeniyete bir an evvel ulaştıracak, ilim ve irfan sahibi edecek eğitim sistemi; eli ayağı düzgün müfredattır...
Hazırlayacak olanlara Allah yardım etsin ve razı olsun…