Bizim Mahalle…
Hâşâ ayrımcılık adına değil, mevzu anlaşılsın diye; bizim mahalle, bizim kesim dedim. Yoksa tüm mahalleler ile koca bir şehir oluşur, mahallelerin hepsi bizim. Tek mahalle ile ancak köy olunur. Ayrıca bu bizim mahalleye de bir eleştiridir ama istisnalar daima vardır; bizim mahallenin güzel yürekli insanları olmasaydı zaten yaşanılır olmazdı. Gelelim meselemize…
Bizim mahallede, yazara çizere, düşünene, sanatçıya zamanında gereken pirim verilmemiştir. Bizim kesim, ağzı kelam yapan, eli kalem tutan birkaç kişinin haricinde kimsenin yüksek sesle konuşmasına izin verip, fırsat sunmamıştır. Ve yazmak, konuşmak, fikir üretmek istisna harici suç görülmüş, ya da istemeden o hal sergilenmiştir… Bizim kesimin tavrı; kıl namazını, tut orucunu, oku Kur’an’ını, kitabını… Başka işlerle, boş işlerle uğraşma! Bundan dolayı yazmak, çizmek, fikir üretmek, karşı taraftaki karanlık mahalleye düştü. Üstelik onların ürettikleri sadece küfür yaydı, cehalet yaydı…
Çocukluğumda gençliğimde çok şahit olmuşumdur; el işi, kanaviçe yapmaya çalışan kızlara: Aman ne uğraşıyorsun, hazırı var, parayla alırız… At bunları, otur kuranını oku! Ama o kızlar ne kuran okudu, nede el işi yaparak duygularını, el sanatını geliştiremedi. Dedikodu ve kıskançlık gelişti, televizyonda, dergilerde gördükleri hayat tarzını ele geçirmek için şeytanca düşünceler gelişti. Elbette tam tersi; eli öpülesi kızlar ve delikanlılarda hayatta boy gösterdiler… Ne yazık ki aşırı müdahaleler, çocuklara ve gençliğe zarar vererek, farklı şekilde geri tepmiştir. Bu arada bizim mahallenin hakkını da teslim etmek gerekirse; Kur’an ve Sünnet-i Seniyyeyi ortadan kaldırmak için yapılan saldırılar, kurulan tuzaklar ister istemez imanlı insanlarımızı refleks göstermeye itmiştir. Tepki doğaldı, sadece tavırda eksiklik ve arızalar vardı... Bizim mahallenin bu refleksi insanlarımızı Kur’an ve Sünnet ve bu eksende ortaya çıkan eserler dışında temkinli olmaya itmiş, sadece öze çekirdeğe sıkı sıkıya sarılmaya, tutucu olmaya sevk etmiştir. Bizim mahallenin, Kemalizm’in büyük tahribatı karşısında sergilediği tavır, ehlisünnet çizgisini muhafaza edilmesine sebep olmuştur. Elbette bu civanmertlik yanında entelektüel bakışta muhafaza edilebilirdi, kabiliyetli insanlara sahip çıkılabilirdi. Bu vesile ile içimizden sözü ve özü tesirli çok cevherle ortaya çıkardı. Bin yıl önce nasıl ki her alanda allameler fışkırmıştı, sadece İmam-ı Gazalinin varlığı yeter. Bu son yüzyılımızda da, küfür karşısında, cansiperane mücadele eden Akiflerin, Kısaküreklerin çok daha fazlası olurdu ve zındıkanın verdiği tahribatta ona göre düşük olurdu.
Evet, düşünmeye, yazmaya, çizmeye, sanata engel olan, ya da gereken desteği vermeyen bizim kesim, şimdi büyük bir algı operasyonu karşısında itirazlar ediyor... Oysa karşı mahalle tahribat için gereken bol elamana sahip; yazarı, çizeri, sanatçısı ve kitleleri arakasından sürükleyecek insanlar çokça ve üstelik destek görüyorlar… Şimdi o destek görenler birde yalana teşvik edilince, bizim tarafın algılarına füzeleri gönderiyorlar ama bizim akıl sahamız savunmasız ve gerekli füzelerimiz yok ki şöyle ortalığı inletecek. Büyüyecek olanlarında önünü kesiyoruz…
Bizim kesim menderes döneminden beri sinemaya, romana, fikir eserlerine kısaca tüm sanat çalışmalarına kucak açsa, sermaye ayırsa idi yahu en azından sadece kupkuru bir destek ve alkış gösterseydi meydan Allahsızlara, ecdat düşmanlarına ve ahlakımızı geleneğimizi bilinçli şekilde bozanlara kalmazdı! Tekrar edeceğim: Maddi destekten vazgeçtim, bir moral desteği ve manevi teşvik ve kuru bir alkışa bile bizim kesimin üretenleri mahrum kalmıştır. Bizim mahalle yine istisnalar hariç, içinden çıkan başarılı insanları sevmez. Kabiliyetlere yelpaze olup, iyice alevlendirmez. Bizim mahalle emeğin hakkını asla düzgün ödemez. Ha bizim mahalle nasıl bu günlere geldi, nasıl ayakta kaldı derseniz? İçinden çıkan birkaç gönül erleri bütün yükü yüklenip, köprü olmuşlar, el vermişler, omuz vermişler davada yerde kalmamış. Diğer büyük çoğunluk ise edebiyata, sanata, kültüre küs ve yetenekli olanlara gereken sahipliği gösterememiştir.
Bizim kesim karşı tarafın yaylım ateşleri karşısında çabuk etkilenir ve feryadı basar ama karşılığında bir adım atarak, algı avcılarına gereken cevabı zamanında verecek insanların oluşmasına katkı sağlamaz ve mevcutlara ise tam sahip çıkmaz. Dostlar; neden sadece bizim algılarımız yönetiliyor? İşte bundandır. Her alanda öne çıkacak gençlere fırsat vermek lazım, kabiliyet avcılığı yapmak lazım.
Karşı mahalle yalanları süsleyerek sunuyor, biz ise doğruları neden dikkat çekecek şekilde sunmayalım? Ve sunanlara destek olmayalım? Ve sanatla, sinemayla, kitapla tüm imkânlarla hakikatleri haykırmayalım? Kur’an ve Sünnete sahip çıkarak, sanatın en güzelini ortaya koyacağız inşallah... Osmanlının yükselme döneminde Kur’an – Sünnet vardı ama sanat her alanda zirvelerdeydi... Askere önem verdiğimiz gibi sanata da sahip çıkmak bizi yeniden yükseltir. Yiğitler gibi sanatla uğraşanlarda rağbet görmeli! Gelin, eli kalem tutanı, dili söz becereni ve sanatın her dalında bir şeyler üretmeye çalışanları güzel olana teşvik edelim ve alkışı, takdiri esirgemeyelim… Bizim mahalle eksiklerini kusurlarını görür ise bütün mahalleler kurtulur; herkes huzur içinde yaşar…