Bizim hikâyemiz...
2000’li
yılların başı...
Türkiye’de
ekonomik, siyasi, sosyal kriz zirvede...
Sıkıntılardan
bunalan halk yeni bir çıkış yolu bulabilmek için daha önceki hizmetlerinden
memnun oldukları yepyeni siyasi kadroya fırsat vermekte...
*
Millî
Görüş camiası stres altında; kendilerine yeni bir yol çizen “yenilikçiler” millete hizmet, “gelenekçiler” ise iktidara en üst
perdeden muhalefet etme derdinde... Camiadaki bu hareketli günler önce AK
Parti’yi, sonrasında ise HAS Parti’yi doğurmakta...
Prof.
Dr. Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığında kurulan Has Parti, çoğunluğunu Millî Gazete ekibinin oluşturduğu
kadroyla Dünyaya Yeni Söz’ü yayım
hayatına sokmakta... İkinci bölünmeyle birlikte Millî Gazete, Millî Görüş
geleneğinden gelenlerin “merkez medya”sı
olma özelliğini kaybetmekte... Bu ağır stres ve yönetilmesi imkânsız ortamda baht
ve taht oyunlarına tutuşanlar, yıllardır birlikte yürüdüğü “beyin takımı”nı tasfiye etme yolunu
seçmekte... Ne zaman?.. Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın 27
Şubat 2011’de vefatının kısa bir süre sonrasında...
Millî
Görüş camiasının sesi, nefesi Millî Gazete; bu münazaalı dönemde büyük bir
tenkisata giderek çalışanları ile yol ayrımına girmekte... Tenkisata tâbi
tutular, “sudan çıkmış balık” misâli
olan bitene bir anlam verememekte...
*
Bir
tarafta bu süreç yaşanırken, diğer tarafta 9 Mayıs 2011 Pazartesi günü okuruyla
buluşan ve beklentileri karşılanamayan Dünyaya
Yeni Söz’ün yayım hayatı 73 günde sona ermekte...
Dünyaya Yeni Söz miadını doldururken, yeni bir Milat’ın temelleri 20 Ekim 2011’de Zeytinburnu’nda atılmakta... Ali Adakoğlu, siyasal fay hatlarının kırılganlığının arttığı “tavır” gazeteciliğine ihtiyaç duyulduğu
bir zaman diliminde dava ve yol arkadaşlarıyla birlikte Milat gazetesini
çıkarmaya karar vermekte...
Adakoğlu
“bir hayalim var” diyerek çıktığı
yolda “tavır” gazeteciliğine yön
vermek için kolları sıvamakta... Neye tavır; haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme,
sömürüye, hırsızlığa, arsızlığa...
*
Fakat
daha yolun başında “Muhakkak güçlükle
beraber kolaylık vardır” sınaması tecelli etmekte... Kolaylık ve umudun
yeşerdiği günlerde “Yeni Türkiye’nin
Geleceği” Milat’la büyük bir heyecanla yolculuğa çıkanlar, gelişen
sıkıntıları göğüslemekte zorlanınca birer birer ayrılmakta...
Patron
darda!..
Patron
zorda!..
İşte
böyle bir dönemde Ali Adakoğlu, “Abi
gazeteye uğrayabilir misin?..” davetinde bulunmakta...
“Dost;
iyi günde çağrıldığında, zor günde çağrılmadan gelendir”e tezat olsa da ayrılanların
yerine yolculuğa çıkmak varmış kaderde... Öyle bir yolculuk ki, “Yeni Türkiye’nin Geleceği”
şekillenirken, zoru kolay eylemek için bir avuç insan birbirine omuz
vermekte...
Yayımını
sonlandıran Dünyaya Yeni Söz
gazetesini imtiyaz sahibi işadamı Akif Gürdoğan’dan “bir hayalim var” diyerek devralan Ali Adakoğlu bütün zorluklara göğüs germekte...
*
Milat,
daha çiçeği burnuna bir mevkute. En köklü gazetelerin bile ayakta durmakta
zorlandığı “dijital çağ”ın
başlangıcında “Yeni Türkiye’nin Geleceği”ne
dair sözü olanların Milat’ı “zalime
hasım, mazluma umut” olmanın tavrını yerine getirdi, getirmeye devam
ediyor.
“Yeni Türkiye’nin Geleceği” mottosuyla
yayın hayatına başlayan ve “tavır”ını
kamuoyuna yansıtan Milat tam 12 yıldır;
Bir
taraftan Türkiye’deki derin yapıların antidemokratik oyunlarını deşifre ederek
boşa çıkarırken, diğer taraftan ise Batı’nın hegemonyası altında âdeta “çağdaş köle” prangasıyla terbiye
edilmeye çalışılan İslâm coğrafyasının “ruh
haritası”nı analiz ederek kamuoyunu aydınlatmakta... Türkiye’de meydana
gelen değişimleri “Milat farkı”yla
tarihe not düşmekte...
İlk
nüshasının yayımlandığı 20 Ekim 2011’den
beri çizgisinden taviz vermeden, gül kokusuna ulaşmak için dikenli yollarda
yürüyerek “Doğu ve Batı”yı İslâm
Medeniyeti’nin zengin kültürüne, menba-ı saadete davet etmekte...
En
zor zamanlarda haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme, sömürüye, hırsızlığa,
arsızlığa, yolsuzluğa karşı bir “tavır”
sergileyerek mazlumların gür sesi olmakta...
Nerede
bir haksızlık, nerede bir mazlum çığlığı işitse din, dil, ırk, renk ayırt
etmeden merhameti kuşanıp yardıma koşmakta...
*
“Yeni Türkiye’nin Geleceği” Milat, dünyadaki “bütün tüyü bitmedik yetimin hakkını koruma” ahdinden ödün vermeden,
12 yıldır okurlarıyla buluşmaya devam ediyor.
Hak
ve hakikat yolundan ayrılmadan, sizlerden alacağımız güçle, hep birlikte daha
nice güzel 12 yıllara...
Rabbimiz,
bu kutlu yolculuğumuzu kâim, inancımızın emrettiği kadîm tavrımızı daim
eylesin.
***
GELENEKSEL GAZETECİLİK KAN
KAYBEDİYOR
Fakat
şunları da bir kenara not etmek gerekiyor. Dünya her geçen gün büyük olaylarla yüzleşirken,
şartlar değişiyor. Artık gazete
mutfaklarında eskisi gibi fikir kazanı kaynamıyor. 7’den 70’ine bütün toplum
dijital ortamlarda sörf yapıp, gündem belirleyerek dünyaya ayar veriyor!..
Nasıl
radyoların yerini televizyonlar, nasıl televizyonların yerini internet
iletişimi aldıysa; kağıt sayfaları arasında yitik aranır gibi satır satır
okunan mevkutelerin yerini de hayal ötesi dijital iletişim araçları aldı,
almaya devam ediyor. Günümüzde X ve Z
kuşağı gazete okumuyor.
*
Geleneksel gazetecilik yerini dijital gazeteciliğe bırakırken,
buna paralel olarak gazetecilik eğitimi de bu trendi izlemeye başladı. Artık
İletişim Fakülteleri’nde derslerde dijital gazetecilik anlatılıyor, dijital
gazetecilik uygulamaları aktarılıyor ve çevrim içi gazetecilik pratiklerine
ağırlık veriliyor.
*
Belki
habercilik, yazarlık, editörlük değil amma yazılı basın eski günlerini arayacak.
Geçen yıl 18 Eylül’de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Sosyal Medya Yasası” ile bunun ilk
emareleri görülmeye başlandı. 85 milyon nüfusu bulunan Türkiye’de 2022 yılında 1
milyon 866 bin günlük ortalama tirajı bulunan gazeteler 2023 Eylül ayı
verilerine göre 1 milyon 739 bine düştü.
Bu
kan kaybı, bu erime dünden bugüne ortaya çıkan bir durum değil. 2011’de 4
milyon 716 bin, 2012’de 4 milyon 792 bin, 2013’te 5 milyon 231 bin, 2014’te 4
milyon 941 bin, 2015’te 4 milyon 591 bin, 2016’da 3 milyon 602 bin, 2017’de 3
milyon 567 bin, 2018’de 2 milyon 882 bin, 2019’da 2 milyon 714 bin, 2020’de 2
milyon 132 bin, 2021’de 1 milyon 990 bin, 2022’de 1 milyon 866 bin, 2023’te 1 milyon 739 bin günlük tiraja
gerileyen ulusal gazeteler istikrarlı bir şekilde her yıl kan kaybetmiş.
2011 yılında 4 milyon 717 bin
olan ulusal gazetelerin günlük ortalama tirajının 2023 itibariyle 1 milyon 739
bine düşmesi yazılı
basında yaşanan trajedinin boyutunu net şekilde anlatıyor. Bu t(i)rajik
erimenin rakamsal değeri yüzde 60’lara tekabül ediyor.
Velhâsıl
bu veriler, bu gelişmeler krizin derinleştiğini gösteriyor. Okur kitleleri her
geçen gün zayıflayan yazılı basın, sıkıntılı günlerden geçiyor. “Hoşça kal yazılı basın, yaşasın dijital çağ”
mottosu her geçen gün biraz daha yaygınlaşıyor.
HÂMİŞ:
Osmanlı
Devleti’nin ilk yayım organı Takvim-i Vekayi’den (1831) sonra 21 Ekim 1860’ta Âgâh Efendi ve İbrahim
Şinâsî tarafından yayımlanan ve sahibi Türk olan ilk özel fikir gazetesi
Tercümân-ı Ahvâl’in çıkış günü Türk basınınca “Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı. Bu vesileyle
şimdiden bütün meslektaşlarımızın “Gazeteciler
Bayramı”nı tebrik ediyoruz.
***
ZALİMLERDEN DEĞİL,
ALLAH’TAN KORKUN!..
Bugün,
bütün zorluklara rağmen dimdik ayakta duran “Yeni Türkiye’nin Geleceği” Milat’ın
yayım hayatına başlayışının 13. yıldönümü. Milat gazetesi ilk nüshasında “Allah’tan Korkun” manşetiyle
Hakkari’deki kanlı saldırıyı okurlarıyla paylaşmıştı.
Önümde
duran Milat’ın ilk nüshasına bakıyor;
zamanın ruhuna hapsedilmiş karelerdeki “24 şehit, 22 yaralı” ifadesi bir kez daha yüreğime hançer gibi
saplansa da “huzur” üzerine hayaller kuruyorum.
Fakat zulümde sınır tanımayan “küfür
milleti” fırsat vermiyor!.. Coğrafyamızın her yerinden yürekleri parçalayan
fasılasız feryatlar yükseliyor. Kanlar akıtılıyor, ırzlara geçiliyor, hürmetler
çiğneniyor, çocuklar yetim anneler dul bırakılıyor, haneler yıkılıyor,
insanlığa dair ne varsa hepsi ifsat ediliyor.
7
Ekim’den beri Gazze’de soykırım yapan İsrail; beşikteki bebekleri, enkazlar
arasındaki çocukları, yağmur gibi yağan beyaz fosfor bombalarından sevdiklerini
korumaya çalışan canları katlediyor. Meskenleri, sığınakları, camileri,
okulları, hastaneleri bombalanan Gazzeliler en temel haklarından yoksun bırakılarak
tecrit, abluka, katliam, yıkım, tehcir, soykırım enkazı altında inim inim
inliyor.
2
milyon 500 bin Filistinli mustazaf iman sancağını düşürmemek için her gün şehadete yürüyor. Bâtıl topyekun
soykırımcı İsrail’e tam destek verirken, Hak görünenler ölüm sessizliğini
sürdürüyor. Zulme rıza gösteren zalimler hâlâ “îtidâl, tel’în ve kınama” edebiyatı yapıyor. Bre gafiller
zalimlerden değil, Allah’tan korkun!