Bizim bir iktisat politikamız var mı?
Aşı ile salgının hızı kesildi, kısıtlamalar kalktı, pandemi bitti bitiyor ancak bu sefer de ekonomik sıkıntılar ön plana çıkmaya başladı. Amerika’nın kendisini Rum ve Yunan dostu “Joe Bidenapulos” olarak nitelendiren Türk düşmanı başkanı saldırıları sürekli hale getirdi. O Trump gibi açıktan vurmuyor, alttan alta Türkiye’yi döviz ve kurla bel altından vururken, tatbikat bahanesi ile başta Dedeağaç, Yunanistan’daki üslere durmadan tank, helikopter ve asker yığıyor. Binlerce TIR silahla takviye edilen YPG güneyden saldırıyor. Her gün onlarca Suriye Milli Ordusu mensubu şehit ediliyor.
Yunanlılar gaza gelmek için dünden hazır. Nasıl olsa ABD
arkamızda diye ani bir çılgınlık yapmaları işten bile değil. Yüz yıl önce de
İngilizlerin gazına gelmişlerdi. Savaşın ancak yıkım getirdiğini çabuk unuttular.
Kıbrıs’ta verdiğimiz dersin üzerinden bile yarım asır geçti.
Tam da bu dönemde Hükümet ekonomide köklü bir değişikliğe
gitme kararı aldı. Yabancı parada düşük kur politikasını terk edince kıyamet
koptu. Zihni batı düşüncesi ile yoğrulmuş beyinler, “Dünyada tuğla gibi ekonomi
kitapları yazan iktisatçıların” yanılmış olamayacağını iddia etmeye başladı. Doğru
olan onların görüşleri miydi, Türk Cumhurbaşkanının mı?
***
İnançlı insanlar olarak bizim bir iktisat politikamız var
mıydı? Bunu uygulayabiliyor muyduk? Yoksa güçlü ülkelerin dünyayı sömürdüğü
kapitalist sisteme kaptırmış gidiyor muyduk? Bir şeyleri değiştirmek hiç de
kolay değil. Gizli açık ambargolarla köşeye sıkıştırılınca savunma sanayiinde
inanılmaz bir atılım yaptık. Yerli ve millilik oranı yüzde 70’leri geçti. Şimdi
aynı milli duruşu ekonomide, kültürde, eğitimde de gösterebilecek miyiz?
AK Parti 20 yıldır iktidarda. Peki her alanda inançlı insanlar
mı yönetti ülkeyi? Bu soruya maalesef olumlu cevap veremiyoruz. Başlangıcından
beri AK Parti’nin yetişmiş kadroları maalesef yeterli değildi. Mesela Kültür Bakanı
yapacak adam bulamamış, farklı partilerden farklı zihniyete sahip Erkan Mumcu
ve Ertuğrul Günay gibileri bakan yapmıştık. Şu andaki Kültür ve Turizm Bakanı
da AK Parti’den değil, turizm kökenli bir işadamı.
Ekonomik alanda kapitalist ekonomik sistemi bilen ve
uygulayan Ali Babacan ve Mehmet Şimşek gibi isimlere emanet etmiştik iktisat
politikalarımızı. Şimdi ilk kez MÜSİAD’dan gelen ve sadece kapitalist ekonomiyi
değil İslami sistemi de bilen bir bakan atandı ekonominin başına. Bu bir
başlangıç. Başarılı olur mu sorusunu sormak için çok erken. Ama sağlam bir
duruşu, kendine güveni ve güçlü bir ajandası olan isimlerin kazanmaması ve
ülkeye kazandırmaması mümkün değil.
***
Bunun en belirgin örneği başörtüsüydü. AK Parti iktidara
geleli on yıl olmuş, ancak hala başörtüsü meselesi çözülememişti. Başörtüsünü
bir örtünme ve tesettür meselesi, yaşam biçimi olarak değil rejim ve sistem
meselesi olarak görenler vardı. Onlar başörtüsü serbest olursa Türkiye’nin
şeriat devletine dönüşeceğine inanıyordu. Beyinlerini şartlamış, fikirlerini
sabitlemişlerdi. Başörtüsü serbest hale geldi, isteyen tesettürü ile isteyen
mini eteği ile topluma karıştı. O zincirli beyinler yine de rahatlamadı.
Ekonomide de durum farklı değil. Batı zihniyeti ile
yoğrulmuş beyinler kendilerini öylesine şartlamışlar ki, dünyada kapitalist
sistem dışında bir ekonomik düzen olmadığı iddiasındalar. Halbuki bizim rahmet
Peygamberimizin getirdiği bir merhamet düzeni var. Bizde yardımlaşma var,
dayanışma var, düşenin elinden tutmak var, dost ve akrabayı gözetmek var,
tanımasan bile ihtiyacı olana yardım etmek var.
Devletin güçlü, hazinenin dolu olduğu dönemlerde
zenginler zekat verecek ihtiyaç sahibi bulamazlarmış. Akşam namazı çıkışında
her camide bulunan yardım pencereleri ve sadaka taşlarına gönüllerinden kopanı
bırakır, ihtiyacı olan da gelip oradan ihtiyacı kadarını alırmış. Devlet ülkede
düzeni sağladığından hırsızı uğursuzu da kendine hareket alanı bulamazmış.
Bizim şimdiki zenginliğimiz genç ve girişimci dinamik
nüfusumuz. Geçmişte bulunup çıkarılmayan yer altı zenginliklerimizin de devreye
alınması ile dünyaya yeni bir iktisadi model, yeni bir “merhamet medeniyeti”
örneği sunmamız işten bile değil. İnanıyoruz, başaracağız.