Bizi bu havalar mahvetti
Ülkemizde 14 Mayıstaki seçimler için aday adaylarının havalı özgeçmişlerini görünce havalı bir yazı yazmak aklıma geldi. Havalının ne olduğunu yazının sonuna bırakarak memleket havasına bakalım.
Orhan Veli güzel bir şiirinde “Beni bu güzel havalar
mahvetti” demekte… Şair “Şiir yazma hastalığım / Hep böyle havalarda nüksetti”
diye de eklemekte.
Şairi dertlendiren, şiir yazmaya iten hangi havaydı onu
açıkça yazmadığında anlayamıyoruz…
Belki meteorolojinin konusu olan bir havadan bahsediyordur…
Belki de mecazi anlamda havadan bahsediyordur…
Zaman zaman okuduğumuz yazılarda, katıldığımız sosyal ortam
ve toplantılarda öyle bir hava oluşuyor ki şaşırıp kalıyoruz. Konuşmalarına/yazdıklarına
bakınca bazı kimselerin havasını görünce hayrete düşüyoruz…
Peki, durum, ortam veya çevreyi konu alan çokta “bilimsel olmayan” bu “bol havalı” değerlendirmelere bir göz
atalım…
Memleket
Havası
Geçen günlerde uzak
bir yerde bir konferansa katıldım. İlk olarak konferans öncesi “memleket
fotoğrafları” göstermek için birisi sahnedeydi. Bu kişi çok güzel fotoğraflar
gösteriyordu: Sular, çiçekler, böcekler, karlı dağlar. Hakkını teslim etmek
gerekirse fotoğrafları beğendim! Zaten sunucu da “Eşsiz manzaralar” diyerek izleyicileri
etkiliyordu…
Salondakiler “Cennetten bir köşe” diyerek bağırıyorlardı. Anlayacağınız
salonun “havası” yerindeydi…
Yanımda oturan arkadaş daha fazla dayanamayarak bana doğru
eğildi ve kısık bir sesle “Hocam, gel de sevme bu memleketi, baksana Allah (cc)
havayı, suyu, dağı yani her şeyi vermiş… Birde bu şehri niçin seviyorsun diye
soruyorlar…” dedi.
Ben de “Evet, memleket havası…” diye kekeledim…
Koku
Bu gösteriden sonra toplantının bilimsel sunum bölümü
başladı… Bu bölümde “aynı şehirdeki sular, çiçekler, böcekler, karlı dağlar bilimsel
verilerle inceleniyordu… Konunun bir yerinde konuşmacı “Şehrimizdeki göl o
kadar kirli ki bazı bölümlerinde artık canlı yaşamıyor…” dedi. Anlayacağınız
konferansçı verilerle memleketi değerlendirdi ve bazı gerçeklere dikkat çekti…
Dikkat ettim salondan hiçbir coşku yoktu ve yanımdaki arkadaş da suskundu.
Anlayacağınız toplantının bu bölümünde salonda başka bir “hava”
vardı…
Konferanstan çıktım toplantıdaki bu tabloyu hala zihnimde canlandırıyordum…
Burnumu delercesine bir koku
hissettim… Şoför; “Şehrin atıklarının açıktan aktığı bölgeden geçtiğimizi ve
sıcakların artması ile kokunun dayanılmaz olduğunu” söyledi…
Birden, birinci sunudaki suları, çiçekleri, böcekleri ve karlı
dağları gösteren fotoğraflar gözümün önüme gelirken, bir yandan da aracın
camını kapattım…
Gel de sevme bu memleketi/insanları, bakar görmez… “Beni bu
güzel havalar mahvetti” diyen şair haksız mı?
Bu olay bol havalı başka hatıralarımın da canlanmasına neden
oldu.
Şehrin
ayrı bir havası var…
Bir üniversite yöneticisi olarak göreve başladığım şehri yakından
tanımaya çalışıyordum. Birçok insanla görüşüyor, personel ile yakın ilişki
kurma çabasındaydım… Bir gün coğrafya bölümünden bir öğretim üyesi ziyaretime geldi
ve başladı anlatmaya: “Bu şehrin ayrı bir havası var.” dedi
Bende şaşırarak “Nasıl yani” dedim.
Pencereden karşı tepeleri göstererek “Bakınız, işte şu
tepelere zamanında insanlar çadır kurarak verem hastalıklarını bile tedavi
ederlermiş. Allah (cc) bu şehre ayrı bir hava vermiş…” dedi.
O tarafa doğru baktım, gösterdiği tepede hiçbir
ağaç/yeşillik yoktu, boz bir tepe idi…
“Bu tepenin havasını eşsiz kılan nedir” diye sordum…
O’da “Bu şehrin ayrı bir havası var” demeye devam etti…
Tekrar baktım, gerçekten de ayrı bir havası vardı o tepenin…
Bu konuşmalar daha sonra da tekrarlanınca “Siz
akademisyensiniz ve coğrafya üzerine çalışıyorsunuz, “bu şehrin ayrı bir havası
olduğunu” bilimsel bir rapor olarak yazın bizde bundan yararlanalım; gelen
misafirlerimize tavsiye edelim” dedim…
Hiçbir zaman böyle bir rapor getirilmedi… Ama “Sayın Hocam, Allah (cc) bu şehre
ayrı bir hava vermiş…” dedi durdu…
Gel de sevme bu memleketi/insanları, boz tepelere bakar
görmez.
Havalı bir işi gereğince önemsemeyen kibirli/gururlu
anlamında. Herhalde önemli olmaya çalışanlara değil değerli olmaya çalışanlara
kulak vermeli.
Son söz:
Değersiz olanlar önemli olmayı önemser.