Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Haziran 2023

Bizi aldatan bizden değildir

Değerlerin alt üst olduğu, güven duygusunun zedelendiği, insanlar arası ilişkilerde güvenin kalmadığı günümüzde sosyolojik anlamda doğru ve mutlu toplum olmak her şeyden önce ahlaklı olmaktan geçmektedir.

Ahlak deyince aklımıza sadece mahremiyetle ilgili konular gelmemeli. Ahlak her şeyden önce doğru, dürüst ve güvenilir olmaktır. Peygamberler peygamberlikleri öncesi yaşadıkları toplumda emin ve güvenilir kimselerdi, işte ahlak tamda budur.

Aldatmak;

Sözlük anlamı ile yanılgıya sürüklemek, yanıltmak, karşı tarafı ihtiyacı olduğu veya önemsediği bir konuda yanıltarak şahsi menfaat elde etmek diye, tarif edilir.

Yanıltma ise gerçeği gizleme bir şeyi saklama ve bütün bunları gerçekleştirirken yalana başvurma zeminini işaret eder. Aldatma ile yalanın birlikte oluşunun temelini de bu kurar. Bu durum, oluşturduğu şüphe ile sosyolojiyi de kişiliği de zedeler.

Aldatma hem muhatabını yanıltma ile sınırlı bir durumu hem topyekûn bir yaşamı yanlış yöne kanalize eden bir bakışın ipuçlarını sergiler.

Aldatma, nerede duracağı belli olmayan bir kişilik sapmasıdır. Azı da çoğu da sorunlu olan aldatma, aynı zamanda ulûhiyet ile bağını kurmada da ciddi sorunlar yumağına neden olur. Kişi bir kere aldatmaya başladığı zaman nerede duracağı belli olmayan bir yola girmiş demektir. Bu yüzden aldatmaya yönelik en küçük bir ilgi bile hemen yok edilmesi gereken bir olguyu işaret eder.

Aldatan kişi insanları neden aldatır? Bir Müslüman insanları aldatmakla ne elde edebilir? Biraz daha fazla dünyevi menfaat… Biraz daha fazla kâr… Peki, bu küçücük menfaat karşılığında neyi kaybediyor?

“Yalan konuştuğu için, yalan konuşmaktan; Allah’ın kendisine emanet olarak verdiği değerlere ihanet ettiği için emanete hiyanetten, amelde nifaka düşmüş demektir.

Zira nifak veya münafıklık:

1-Konuştuğunda yalan konuşur.

2-Söz verdiğinde sözünde durmaz.

3-Kendisine bir emanet verildiğinde emanete hıyanet eder.”(Buhari, İman, 24)

Hadis-i şerifin Müslimdeki rivayetinde şu ilave vardır: “O kimse oruç tutup namaz kılsa ve Müslüman olduğunu iddia etse bile…”(Cem’u-Fevaid, 8099)

Esasen bir kimsenin, başkalarını aldatsa bile insanların yaptığı her şeyden haberdar olan Yüce Rabbimizi (isra, 17/17) aldatması mümkün değildir. Bu yüzden Yüce Allah’ın kullarını ve dolayısıyla o kulların Rabbi olan Allah’ı kandırdığını düşünen, gerçekte sadece kendini kandırmaktadır: Onlar Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.”(bakara, 2/9)

Her ne surette olursa olsun bir başkasını “aldatmamak temel bir dini ve ahlaki düstur olduğu gibi aynı zamanda “aldanmamak da önemli bir husustur.

Hz. Peygamber’in en önemli sünnetlerinden olan istişare konusunda da son derece titiz davranarak başkalarına yol gösterirken doğrudan ve haktan ayrılmamak gerekmektedir.

Zira bir Müslüman ancak hakkı tavsiye edebilir (asr,103/3) ve danışanı yanlış ve zarar verecek şekilde yönlendirmek de bir aldatmadır. Allah Resulü (sav), Her kim kardeşine bile bile gerçek dışı bir tavsiyede bulunursa kardeşine ihanet etmiş olur.” buyurmuştur.

Şu halde gerek sorunlarına çözüm arayan kişilerin gerek bu sorunları giderecek makamlarda bulunanların adalet, eşitlik, doğru sözlülük, samimiyet gibi temel ahlaki değerlere daima bağlı kalmaları şarttır. Aksi takdirde bu değerlerin yerini haksızlık, tarafgirlik, yalan ve aldatma gibi toplumu birbirine düşüren, kardeşlik bağlarını koparan, güven ve istikrar ortamını zedeleyen hususların alması kaçınılmazdır.

Bu bağlamda Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kendisine yöneticilik verip de yönettiği kimseleri sadakat ve samimiyetle koruyup gözetmeyen kimse, cennetin kokusunu alamaz.” Her Müslüman kendine düşen vazifeleri yaptıktan sonra, işin ehli kişilere danışmayı da bir erdem olarak kabul etmelidir. Kuşkusuz bir bilene danışmak, o kişinin görüşlerine değer vermek anlamına geldiği gibi tek yönlü bakış açısının doğuracağı yanılgılardan da insanı kurtarır. Madalyonun diğer yüzünde ise danışılan kişi suistimale varacak basit ve dünyevi fayda sağlamak gibi hedefler ile karşılık verirse itikadi yıkım başlamıştır demektir.

Dolayısıyla kişisel hayatımızda samimiyet, toplumsal hayatımızda samimiyet, dini hayatımızda samimiyet ancak aldatan olmamakla sağlanabilecek bir olgudur.