Bize göre birlik (2)
“Bunları
nerede barındıracağız? Sütlerini nasıl sağacağız ve sağdığımız sütleri nerede
toplayıp nerede işleyeceğiz? Ayrıca bütün bu ürünleri piyasaya nasıl arz
edeceğiz?
Bunların hepsi de sorun.”
Bütün bunları yaparken karşımıza bir sürü yeni sorun daha
çıkacak. Bunlardan bir tanesi, zağanos
hastalıklar dediğimiz sorundur. Süt ve süt ürünleriyle et ve et ürünleriyle
hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar. Dolayısıyla bunlarla ilgili
tedbirleri de almak zorundayız.
Mesela
piyasaya sütü çiğ olarak mı vereceğiz? İşlenmiş, yarı işlenmiş.. ne şekilde
vereceğiz? Peynir olarak verilecekse ne tür peynir çeşitlerine çevireceğiz?
Türkiye’nin bu konudaki süt üretme kültürü nedir?
Bunları çok iyi hesaplamak, iyi planlamalar yapmak durumundayız.
Acaba yeni
süt ve süt ürünleri çeşitlerine ihtiyacımız var mı? Eğer varsa bunları düşünmek zorundayız. Acaba çağımızın vebası kabul edilen kanser
gibi hastalıklarda süt ve süt ürünleri kanseri önleyen bir ürün müdür? Yoksa
tam tersine bu hastalığı azdıran bir ürün müdür?
Bunlarla ilgili çalışmaların yapılması lazım. Halkın buna
göre aydınlatılması lazım. E bunlar da yetmez.
Bu süt inekleri için yem temin etmeniz lazım. Hangi coğrafya, hangi yemi ne kadar
üretebilecek? Yem tüm ineklere yetebilecek mi?
Bunların hepsi çok önemli ve işin sadece çok küçük bir
kısmı. Henüz daha süt birliği kurmak konusunda meselenin kağıt üzerinde on
binde birine bile giremedik?
Örneğin bu
hayvanlar ne zaman süt üretimine başlayacaklar? Maksimum
verimlilik süresi hangi yaştan kaçıncı yaşına kadar ya da hangi aydan kaçıncı
ayına kadar sürecek? Çünkü sadece ineklerden süt almayacaksın. Koyundan,
keçiden ve diğerlerinden de süt alacaksın. Dolayısıyla
bu sağılan sütler ekseri ne kadar olacak?
Süt verimliliği düşen bu hayvanları kesecek, et olarak
piyasaya sunacaksın. On iki yaşındaki
bir süt ineğinin etiyle, iki yaşındaki bir erkek dananın et kalitesi aynı mı
olacak? Kesinlikle aynı olmayacak.
Acaba sütten
kesilmiş olanlar piyasaya doğrudan et ürünü olarak mı sürülmesi lazım? Yoksa
işlenmiş et olarak mı piyasaya vermemiz lazım? Ekstra ne kadar et ürettik?
Türkiye’nin et ihtiyacının fazlası çıkarsa ne olacak? O zaman ihracat kanallarını açmamız lazım. Yeni bir
değerlendirme yapıp bu açıdan da bir çalışma yapmamız lazım.
Kendi
ülkemizin dışına ne kadar süt ve süt ürününü ihraç edebiliriz? Bunların çalışmasını yapmak lazım.
Çevremizdeki
ülkeler bizimle rekabet mi edecekler, yoksa bizden talep mi edecekler? Bunları da bilmemiz, hesaplamamız lazım.
Yani bütün
bunları yapıp da biz süt birliğini kurduk ve yeterlidir demek.. eğer dersek
dünya bize ağzıyla değil başka türlü güler.
Çünkü henüz daha bu süt birliğinin, üstelik masa üzerinde binde biri, beş binde
biri, on binde biri bile değil.
Dünya kadar hayvan hastalıkları olacak. Süt üretimiyle
ilgili, fiyat dengeleri ile ilgili, ulusal ve uluslararası ticari rekabet ile
ilgili başka problemler çıkacak. Buna benzer daha çok problem oluşacak. Bu
bizim gibi bu işlerden uzman olarak hiç anlamayan insanların bir çırpıda ortaya
koyduğu şeyler.
Anlatılması,
çalışılması gereken binlerce şeyden birini, sadece “süt ineği hangi tür olmalı”
sorusunun cevabını üstelik sadece bir yönüyle anlatmış olduk.
Nerede kaldı süt ineği ve süt birliğinin cevap bekleyen diğer binlerce soru ve sorunları?