"Bize Adam Gibi Muhalefet Lâzım!.."
Kemal Kılıçdaroğlu!
Hem de Saadet’in önünde!..
28 Şubat sürecinde “yasaklara”
karşı birlikte mücadele verdiklerimizden bir bölümü!
Ve bu işin orada olması…
“28 Şubat bin yıl
sürecek demiştik!” mesajı!..
Hale bakın siz!
Masada neler olup bittiğini, işleri nasıl da yüzlerine
gözlerine bulaştırdıklarını görüyorsunuz.
Yok, Meral Akşener’in gittiği iyi oldu.
Yok, zaten derin devletti.
Yok, dönmeli, onsuz olmuyor!
Bir dolu hakaretler bu arada Meral Akşener’e…
Hadi siyasette hakaretlere alıştık artık, bir de şantajlar,
tehditler…
Akşener’in “şantaj masası, tehdit masası, kumar masası”
olarak nitelendirdiği masadan her tarafa “mavi
boncuk” muhabbeti çıktı.
“İyi Parti ölüm’ü mü
tercih etti, sıtmayı mı?” soruları her yerde.
“Reklam Arası Cumhurbaşkanı
Adayı Ersan Şen”in bile gündeme geldiği masanın haline bak,formüle bak:
Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş cumhurbaşkanı yardımcısı
aday adayları…
Akşener’in "Kumar
masası, şantaj masası, sıtma masası, ölüm masası" lâflarıyla tepki
gösterdiği masaya dönüşü!
Kırılan, parçalanan vazoyu toparla toparlayabilirsen…
Yedir millete yedirebilirsen…
En acısı da bu tiyatronun Saadet Partisi’nin önünde
sergilenmesi!
“28 Şubat 1000 yıl
daha devam etmeli!” mesajını verircesine!
Oturmuşsun hesap yapıyorsun;
CHP şu kadar, öbür ufak partiler şu kadar, İyi Parti’den şu
kadar, HDP’den de şu kadar alırsak…
Ekrem İmamoğlu’na mavi boncuk, Mansur Yavaş’a mavi boncuk…
Vatandaş da “kek” ya!
“Misket sayar gibi”
sayıyorsun.
Yanlış hesaplar…
Anadolu İrfanı’nı hesaba katmayan hesaplamalar.
Aralarında bir hafta öncesine kadar “Oyumu
6’lı Masa’ya vereceğim” diyen milyonların da olduğu vatandaşların dediği,
nihayetinde şu:
“Birbuçuk yıl boyunca
toplanıp toplanıp bir adaylık işinde bile anlaşamayanlara, işi böylesine yüzlerine gözlerine bulaştıranlara değil
ülke, “market” yönetimi bile teslim
edilemez!”
*
Bunun peşine de şu cümleyi takıyorlar:
“Bunlar
muhalefetteyken böyle birbirlerine giriyorlarsa…
Tehditler, şantajlar,
hakaretler, ses kayıtları, kasetler havalarda uçuşuyorsa…
Parçalanan vazoyu
toparlamak için makyajlar yapılıyorsa…
Mavi boncuklar
dağıtılmışsa…
İşler bu kadar “çok”a
sarmışsa…
Daha ülke yönetme
sorumluluğu yokken bu hallere düşmüşlerse…
İktidara gelseler ne
olacak?”
*
Böyle bir muhalefet tablosu…
KUŞATMA HIZLANARAK
DEVAM EDİYOR!
İşte, biz böyle bir masa
muhalefetiyle seçimlere gidiyoruz!
Kumar masası, şantaj masası, tehdit masası…
Neler denmedi ki!
Böyle bir ortamda, belki de iki turlu seçim yapacağız, ardından, 10 ay kadar sonra bu sefer de
“yerel seçimler” için sandık başına gideceğiz!
Nasıl bir ortamda?
Biraz açalım:
Elbette, önümüzdeki süreç Türkiye için çok daha zorlu
geçecek.
“15 Temmuz’u yaşadık,
pandemi-plÂndemiyi yaşadık, terörün katmerlisini yaşadık, her türlü ihaneti
yaşadık, son bin yılın en büyük deprem felâketini yaşadık… Memleketimiz hâlâ
salım salım sallanıyor…Daha neler yaşayacağız Allah aşkına?”
Dua, dua, dua!..
*
İslam Dünyası’na şöyle bir bakınız.
Osmanlı’nın ardından bütün kaleler yıkıldı.
Mısır’a bakın, Suriye’ye bakın, Irak’a bakın, mezhepçiliği
dayattığı için İslam Dünyası’ndaki sıkıntıları arttıran İran’a bakın, körfez
ülkelerine bakın…
Nereye bakarsanız bakın, kaleler yıkılmış durumda.
Bir Türkiye var, direnmeye çalışıyor…
Deprem felâketinin büyüklüğünü hâlâ tam olarak idrak edemedik.
Gün geçtikçe, farklı boyutlarına baktıkça, bundan sonrasını
düşündükçe yürek sıkıntımız artıyor.
Biz böyle…
Felâketin sebep olduğu acılarla, travmalarla, sosyoloji ve
ekonomide meydana getirdiği yıkımlarla nasıl mücadele edeceğimizi düşünürken,
sınırlarımızın dibindeki “kuşatma
operasyonları” hız kesmeden devam ediyor.
Deprem felâketine uğramamızdan kısa bir süre sonra, Pentagon’dan “Türkiye’ye (yardım) için uçak-savaş gemisi gönderiyoruz!”
açıklaması gelmişti malûm.
SS George HW Bush
Uçak-Savaş Gemisi!..
Niçin Pentagon’dan ve niçin uçak-savaş gemisi?
Yük gemisi yok muydu mesela, maksat yardım etmek ise?
HW Bush Uçak-Savaş Gemisi!..
Ben oraya dikkat çekince, bazı çok bilmişlerden, “Ne yani, bir uçak gemisiyle ülkemizi işgal
mi edecekler?” yollu karşı çıkışlar
geldi.
“Hayır” dedim
onlara…
“Mesaj veriyorlar!
Ayağınızı denk alın, vurduk yine vururuz!” mesajı.
Hayır, “depremi
tetiklediler!” iddiasında bulunmuyorum.
Tetiklemediklerini ya da başka bir “Bushluk” yapıp yapmadıklarını bilebilecek kadar bilgiye sahip de
değilim.
Lâkin…
Etrafımızdaki hareketliliğin, “kuşatma”nın devam ettiğini
görüyorum.
Siz de görüyorsunuzdur, Yunanistan adlı maşayı kullanarak
attıkları adımlara hız verdiler.
Son bir haftada Dedeağaç’taki
tahkimât iyice arttı.
“Adalar” tarafından da iyice kuşatılmış durumdayız.
İşte son gelişme; ABD Genel Kurmay Başkanı Mark Milley,
Suriye’nin Kuzeyi’ndeki “Arz-ı Mev’ud
taşeronu” PKK’lı teröristleri ziyaret etti!..
Tetiklenip tetiklenmediği tartışılan depremin yol açtığı
büyük yıkımla karşı karşıya kalmamızdan kısa bir süre önce Boğaz’ımızda “savaş gemisi show” yapan…
Felâket gelir gelmez de Pentagon’dan “Türkiye’ye Uçak-Savaş
gemisi gönderiyoruz!” “müjdesini”
veren ABD, batımızdaki ve güneyimizdeki kuşatmayı tahkim ediyor.
Mesaj üstüne mesaj veriyor.
*
İşte biz böyle bir ortamda seçimlere gidiyoruz!
Böyle bir ortamda, belki de iki turlu seçim yapacağız, ardından, 10 ay kadar sonra bu sefer de
“yerel seçimler” için sandık başına gideceğiz!
V e böyle bir muhalefet tablosuyla gideceğiz!
Nasıl bir “masa
muhalefeti”yle karşı karşıya olduğumuzu hepiniz görüyorsunuz.
Çok kötü bir tablo!
Bu durum, meseleye salt
“Cumhur İttifakı kazanır böyle
giderse” diye bakanların çok hoşuna gidiyor olabilir.
Ben böyle düşünmüyorum.
Ben;
“Sistem boşluk kabul
etmez. Bir memleketin muhalefeti bu durumdaysa, böylesine büyük bir ‘yapıcı
muhalefet’ boşluğu varsa… Devreye başka unsurlar girebilir!” diyorum.
Felâket, rezâlet derken, haliyle 28 Şubat’ı fazla
konuşamadık bu sene.
28 Şubat, Gezi Olayları, 15 Temmuz hattından ilerleyerek
ikazlarda bulunamadık.
*
Bu yazıda bunu biraz olsun yapmış olduk galiba…
Unutmayın sistem boşluk kabul etmez.
Muhalefet boşluğunu “başkaları”
doldurmak ister.
O boşluk kapatılmazsa, doldurabilir de!
“Bize Adam Gibi
Muhalefet Lâzım!..”