'Bizden değildir...'
Son Elçi’nin (sav) ilke ve ölçülerinden uzak düşmeye başladığımız
günlerden geçiyoruz… Bu ilkesizlik ve ölçüsüzlük çağında nebevi uyarıya, rabbani
çağrıya yönelmek zorundayız… Bu bağlamda Hz. Nebi’nin (sav) ‘’ bizden
değildir’’ diye ikaz buyurduğu tipleri ve işleri hatırlamak durumundayız…
Önce hatırlayalım, sonra da bir durum değerlendiresi yapmaya
çalışalım…
‘’Kim benim yolumdan/sünnetimden yüz çevirirse benden
değildir’’ (Buhari-Nesai)
‘’Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze hürmet
göstermeyen, bizden değildir.’’(Ebu Davud-Tirmizi)
‘’Kendine ait olmayan bir şeyi iddia eden, bizden
değildir.’’(Müslim)
‘’Biz Müslümanlara karşı silah doğrultan, bizden
değildir.’’(Buhari-Müslim)
‘’Bizi aldatan bizden değildir.’(Müslim-Ebu Davud)
‘’Asabiyet (zalim ve haksız kavminin safında olma) davasına
çağıran bizden değildir. Asabiyet davası uğrunda savaşan da bizden değildir.’’
(Ebu Davud)
‘’Göz göre göre bir malı gasb eden bizden değildir.’’(Ebu
Davud, İbni Mace)
‘’Bizden başkalarına benzemeye çalışanlar bizden değildir…
Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeyiniz.’’(Tirmizi)
‘’Kadınlardan kim erkeklere benzerse, erkeklerden de kim
kadınlara benzerse bizden değildir.’’(Tirmizi)
‘’Dinleyin! Benden sonra bir kısım idarecilerin geleceğini
işittiniz mi? Kim onların yanına girer, onları destekler ve yalanlarını doğru
kabul eder, haksızlıklarında onlara yardım ederse benden değildir, ben de
onlardan değilim. Bu kimseler havzın başında bana yaklaşamayacaklardır. Her kim
de onların yanına varmaz, onlarla bağı olmazsa, yaptıkları haksızlıklara destek
vermez ve yalanlarını kabul etmezse, işte o bendendir, ben de ondanım. Havzın
başında bana yakın olacak bunlardır.’’ ( Tirmiz- Nesai)
Şimdi ‘’bizden değildir’’ i nasıl anlayacağız?
Bundan maksat kişinin tamamen dinden çıkacağı manasına
gelmediğini kabul ederek konuya yaklaşıyoruz…
Niyetimiz kimseyi tekfir etmek değil, nebevi tenbihi ciddiye
almaktır.
Dinden tamamen çıkmış olmayı gerektirmediğine göre, bu
ifadeden sonra ne anlamak lazım?
Burada Hz. Peygamber’e uyum sağlama problemi var… Nebevi
disiplinin dışında kalmak var…
Vahyin ikliminden, sünnet zemininden uzaklaşma, Hz.
Muhammed’e mesafeli durma marazı ortaya çıkıyor…
Evet, nebevi örnekliğin, yöntemin, duruşun, çizginin
neresindeyiz?
İş tutma biçimimiz, düşünce dünyamız, kültür kodlarımız,
sanat algımız, siyasi duruşumuz, davranış tarzımız Hz. Muhammed’in getirdiği
kriterlerle örtüşüyor mu, örtüşmüyor mu?
‘’Bizden değildir’’ bize ne söylüyor?
Bizim gibi değildir… Ahlakı mümin ahlakı değildir..
Aldatmayı; uyanıklık, iş bitiricilik, kurnazlık bilir..
Asabiyeti; aidiyet olarak tanımlar…
Aşırılık ve arzularını zamanın zarureti diye pazarlar…
Evet, biz kimdeniz? Biz gerçekten biz miyiz?
Resulullah’ın (sav) tarif ettiği ‘’biz’’ in neresindeyiz?
Yoksa biz, bizden uzaklaşıyor muyuz?.. Biz bize yabancılaşıyor muyuz?..
Yazık bize!
Gri dünyalarda geziniyoruz… Flu hayatlara tav oluyoruz…
Hasan-ı Basri’nin şu tespiti üzerinde derin derin tefekkürü
hak ediyor:
‘’Siz sahabeyi görmüş olsaydınız deli sanırdınız. Onlar sizi
görseydi bunlar Müslüman değil derlerdi.’’
Nereden nereye?
Yeni bir kimlik ve kişilik inşası kaçınılmaz görünüyor…