Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Ekim 2018

Biz Osman Bey’in rüyasıyız

(1)

Cihan Devleti Osmanlı, İttihat ve Terakki idaresi (bugünkü FETÖ yapılanması) altında çöküp, “imâmesi kopmuş tesbih taneleri” gibi darmadağın olup gitti. Kâbus nöbetlerinin ardından, kutlu rüyadan uyandık.

624 yıllık bir medeniyetin çöküşünün ardından; önce Filistin, sonra Evlad-ı Fatihan daha sonra da “Millet-i İslâmiye ve Ümmet-i Muhammediye” yetim kaldı.

Osmanlı’nın yıkılışıyla yerine 29 Ekim 1923’te ikame edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vesayetçilerin köleleştirmek için kurdukları bütün oyun ve desiseleri bertaraf ederek “ya istiklâl, ya ölüm” şiarından asla ödün vermedi.

Bugün Cihan Devleti Osmanlı’nın küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 95. yılını kutluyoruz. Bize bu vatanı yurt kılan herkese minnettarız.

İ’lây-ı kelimetullah (Allah’ın dinini yüceltmek) için canlarını bu yolda feda edenlerin makamları âlî, mekanlarını Cennet olsun.

***

Allah’ım bizi vatansız, Kur’ansız, ezansız, bayraksız bırakma.

Umutlarımızın azaldığı anlarda bize inşirah ver.

Tükenmez rahmetinle ahdimize sadık eyle.

“Mâzilerine sahip çıkamayanlar, âtilerini ihya ve inşa edemezler”in gereği atalarımızın çıktığı kutlu yolculuğun hâtıralarını unutturma.

***

Bizim mâzimiz; önce dünyaya, sonra dünyadan ukbaya uzanan bir göçle başlar...

Oğuzların Bozok koluna mensup Kayılar, Cengiz Han’ın Orta Asya’daki istilâsı üzerine 13. yüzyılda Türkistan’dan dağlardan inen sel gibi Büyük Selçuklu Devleti’nin hüküm sürdüğü Horasan bölgesine göçerler.

Selçuklu’nun gölgesinde yaylaklarda, boy boylayıp, soy soylarlar.

“Ebu’l-Feth” (fetihler babası) Anadolu Fatihi Alparslan’a omuz verip cenk ederek Anadolu’ya girerler.

Kimsenin boyunduruğu altına girmeden kendi kaderlerini kendileri çizerler.

Kayı Beyi Süleyman Şah’ın kahramanlıkları dilden dile, gönülden gönüle dolaşmaya başlar.

Yıllarca Erzurum’da, Erzincan’da, Ahlat’ta yaylayıp kışlarlar.

Süleyman Şah, Eyyubîlerin daveti üzerine Haçlılarla çarpışmak üzere Halep’e doğru yola çıkar.

Fakat Caber Kalesi yakınlarında Fırat’ın azgın sularına kapılarak boğulur.

Süleyman Şah’ın (1178 -1227) vefatı üzerine Kayıların dirliği ve birliği bozulur.

70 bin çadırlık nüfus, 50 bin kişilik savaşçı ordu tarumar olur.

Türkmen ve Tatarlar Şam’a, Sungur Tigin ve Gündoğdu Türkmenistan’a, Ertuğrul Bey ise 400 çadır, kardeşi Dündar ve annesi Hayme Hatun ile Erzurum’a göçer.

Ertuğrul Bey’in daralıp bunaldığı günlerde imdadına Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı Alaeddin Keykubat yetişir. Kayılara, Söğüt vilayetini kışlak, Domaniç ve Ermenibeli dağlarını yaylak eyler. Selçuklularla birlikte gazadan gazaya, zaferden zafere koşan Kayılar, önce Ankara’yı, sonra da ulu bir çınar gibi kök salacakları Söğüt’ü yurt tutar.

Ertuğrul Gazi(d.1188)1281 yılında, 90 yaşında burada vefat eder.

Babasının vefatından sonra Kayıların başına 23 yaşındaki Osman Bey geçer.

***

Osman Bey; dürüst, cesur, adaletli, yedirip giydirmeyi seven, ata binmekte, kılıç kullanmakta ve savaşmakta çok mâhirdir.

Ertuğrul Gazi, ömrü boyunca hocası ve mürşidi Şeyh Edebali’yi rehber edinmiş, onun manevi rehberliğinde kemale erişip aşiretinin başına geçmişti.

Osman Bey de, siyasî ve dinî bakımdan Anadolu’nun en itibarlı ve nüfuzlu şahsiyetlerinden olan Ahi Şeyhlerinden Edebali’yi Eskişehir Sultanönü’ndeki dergahında sık sık ziyaret ediyor, duasını alıyordu.

Bir gün yine Şeyh Edebali’ye misafir olmuş, onun sohbetiyle sıkıntı içinde olan ruhu huzura ermişti. Akşam olduğunda ise odanın duvarında asılı bulunan Kur’an’a saygısızlık olmasın diye ayağını uzatmayıp oturduğu yerde öylece uykuya dalmıştı.

Rüyasında, Şeyh Edebali’nin göğsünden çıkan ayın yükselerek hilâl şeklini aldıktan sonra, bir ucunun kendi göğsüne girdiğini, kendisi ile Şeyh Edebali arasından çıkan bir fidanın çınar haline geldiğini, bu çınarın dallarının üç kıtaya yayıldığını ve birçok milleti gölgesi altına aldığını gördü.

Ruhunun rüya âlemini gezdiği uçsuz bucaksız coğrafyada bir taraftan ezan-ı Muhammedî okunuyor, diğer taraftan bülbüllerin Kur’an-ı Kerim tilâveti arş-ı âlâya yükseliyordu. Sema ise gül bahçesine dönüşüyordu.

Osman Bey, rüyasında bu güzel manzaraları büyük bir hayranlıkla seyreylerken, aniden bir ceylanın ortaya çıktığını gördü. Batıya doğru kaçmaya çalışan ceylana ok atmak üzere nişan alırken uyandı.

***

Abdest alıp, huzuruna çıktığı Şeyh Edebali’ye gördüğü rüyayı heyecanla anlatmaya başladı. Anlatılanlar karşısında şeyhin yüzündeki tebessüm, gözlerindeki parıltı çoğalıyordu. Zira Şeyh Edebali, kalp gözüyle bu rüyanın sırrına vâkıf olmuştu.

Osman Bey sözlerini bitirdikten bir müddet sonra Şeyh Edebali konuşmaya başlıyordu: “Ey oğul müjdeler olsun!.. Gaibi ancak Allah bilir. Lâkin gördüğün bu rüyada büyük hayr var. Cenab-ı Hak sana ve soyuna saltanat nasip edecek. Dünya, oğullarının himayesine girecek. Benim zürriyetimden bir kız ile evleneceksin. Bu izdivaçtan doğanlar, senin kuracağın ve giderek büyüyecek olan büyük bir devletin başına geçecekler. Bu devlet de Batı’ya doğru genişleyecek…” (Osmanlı tarihçisi Âşıkpaşazâde)

***

Şeyh Edebali’nin tâbir ettiği rüyanın üzerinden uzun bir süre geçmeden Osman Bey, şeyhin kızı Bâlâ Hâtun ile evlendi. Bu izdivaç, iktisadî ve fütüvvet erbâbını Osman Gazi’nin etrafına topladı. 624 yıl dünyayı hidâyet ve i‘lây-ı kelimetullâh cehdiyle nûrlandıracak, nizâm-ı âlemi sağlayacak Devlet-i Âl-i Muhammedî olan Osmanlı Devleti’nin manevi temeli atıldı.

Osman Gazi, Bizans’a karşı genişleme siyasetini uygulayarak, İnegöl, Karacahisar ve Yarhisar’ı ele geçirdi. Bölgenin en önemli merkezlerinden olan Bilecik’i alarak, burayı 1299’da beyliğin merkezi yaptı. Böylece Osmanlı Devleti kurulmuş oldu.

Her şeyin sahibi Allah, kendini yoluna adayan Osman Gazi’ye devlet verdi. Ulu çınar Bilecik’te kök salıp, dalları uzandı serhat beldesi Edirne’ye kadar...

Bursa’da vefat eden Osman Gazi (1258-1326) arkasında bir devlet, 8 çocuk, bir at zırhı, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kılıç, bir mızrak, bir tirkeş, birkaç at, üç sürü koyun, tuzluk, kaşıklık ve en önemlisi de şöhreti çağları aşacak örnek bir miras bıraktı.

Allah (c.c.) Osman’a Orhanı, Orhan’a Birinci Muradı, Birinci Murad’a Yıldırım Bayezidi, Yıldırım Bayezid’e Birinci Mehmedi, Birinci Mehmed’e İkinci Muradı, İkinci Murad’a ise çağ kapatıp açan Mehmedi verdi.

Cihan Sultanı Fatih Sultan Mehmed, ulu çınar Devlet-i Âliye-yi Osmâniyye’ye bende olup bizlere müjdeli şehir İstanbul’u bıraktı.

Devam edeceğiz inşaallah.