Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Aralık 2021

Biz nasılsak…

Kur’an’ın pek çok yerinde geçmiş kavimlerin ne türlü sapkınlıklar içerisinde bulundukları ve ne gibi belalara dûçar oldukları anlatılır. Bu anlatılanlar, basit bir tarih bilgisi olarak anlaşılır ve o zamanlarda meydana gelen olayların modern zamanlarda tekerrür etmeyeceği telakkisiyle meseleye yaklaşılırsa Hz. Kur’an’ın mesajına ve ruhuna aykırı davranılmış olur. Hz. Kur’an; insan, tarih ve toplum merkezli bir kitaptır. Kur’an’ın ana gayesi toplumları doğru yola sevk etmek, ilahi mesajı zaman ve mekân ayırt etmeksizin insanlığın gündemine taşımaktır.

Vahyi ciddiye almayan, ilahi uyarılara kulak kabartmayan toplumlar, fıtratına aykırı davranan, azgınlaşmış, sapıklaşmış, delalete sürüklenmiş bireyler eliyle yıkıma doğru sürüklenir. O toplumda fitne ve fesat eksik olmaz. Toplumu delalete ve sapıklığa sürükleyen, adeta şeytanlaşmış, Kur’an’ın ifadesiyle nefislerini ilah edinmiş insanlar bir süre sonra gücü ellerine geçirirler ve zulüm çarkı işlemeye başlar. Adalet yara alır, hak ve hukuk kavramları ağızlarda sakız olur, sadece edebiyatın konusu haline gelir.

Vahyin en büyük fonksiyonlarından birisi şeytanlaşmış, fıtratını terk etmiş, yaratılış gayesini unutmuş insanlığı tekrar fabrika ayarlarına döndürmek, ilahi çağrıya kulak vermeye davet etmektir. Kur’an, sadece mü’minleri değil bütün insanlığı hedef alan mesajıyla bütün insanlığın kurtuluşu için Hz. Allah’ın insanlık ve cin alemine uzattığı güçlü bir halattır. Bu halata yapışıp sırat-ı müstakim üzere olanlar şüphesiz kurtuluşa ereceklerdir. Bu büyük çağrıya kulak vermeyenler ise hem dünyada hem ahirette saadete kavuşamayacaklar, helak olup gideceklerdir.

Kötülük, zulüm, adaletsizlik, sapkınlık, putçuluk, şirk, küfür ve nifak her çağda her toplumda var olmuş olgulardır. Hz. Allah, Kur’an yoluyla insanlığı sadece kendisine kul olmaya, kendisini yegâne ilah ve rab edinmeye davet etmektedir. Bu davet esasında insanın mizacına ve özgürlük arayışına cevap veren en güçlü çağrıdır. Allah’tan başka herkese ve her şeye kul olmayı kabul etmiş, heva ve hevesini ilah edinmiş bir insan ya da zümreden daha zalim ve daha hain kim olabilir? Oysa ki Allah’a kul olmak, yeryüzünde özgür olmanın en büyük anahtarıdır. Allah’ı Rab kabul etmeyen, küçük tanrıcıklara tapınan ve tağutu kendisine yoldaş edinmiş zümreler kurtuluşa eremeyeceklerdir. Kur’an bu güçlü mesajları her fırsatta yüzümüze çarpmakta, bizleri doğru yola çağırmaktadır.

Hani İslam düşüncesinde meşhur bir ilke vardır, bir toplum nasılsa öylece idare olunur. Bu adeta sosyal bir yasadır. Burada, kendisini düzeltmeyen bir toplumun başına her türlü felaketin gelebileceği vurgusu yanında, erdem ve ahlak sahibi olmayan toplumların layık oldukları gibi idare edilecekleri, kendilerini düzeltmedikleri müddetçe başlarının beladan kurtulmayacağı, hatta kendileri gibi zalim idarecilerin iş başına gelip her şeyi alt üst edebileceği vurgusu da yapılmaktadır.

Öyleyse toplumlar kendi kaderlerini kendileri çizerler. Her toplum kendi elleriyle yapıp ettiklerinin cezasını çekmektedir. Nasıl ki her kul kendi elleriyle yaptıkları yüzünden hayır ya da şerle karşılaşacaksa, her toplum da kendi elleriyle işledikleri günahlar yüzünden hem dünyada hem ahirette huzur bulamayacaktır. İşin kötü tarafı ilahi mesajı insanlığa hatırlatacak kimselerin bu ulvi vazifeyi yerine getirmemeleri ve nübüvvet halkasının son temsilcisinin varisleri olan alim ve arif kimselerin nasihat, uyarı, hatırlatma gibi kutsi vazifeleri yerine getirmemeleridir. Müslüman bir toplumda alimler, mütefekkirler, arifler konuşamaz hale gelmişse, ya da konuştuklarında toplumun devasa sorunları önlerinde dururken hâlâ diş fırçalamanın faziletlerinden bahsediyorlarsa orada iş bitmiş demektir. İnsanlığın savrulduğu son noktada büyük projeler üretecek, büyük laflar edecek, topluma ışık tutacak, peygamberlerin varisleri olarak uyarı vazifesini yerine getirecek zihinlere ihtiyacımız var. Bu, bütün Müslümanların sorumluluğunda olan bir meseledir. Militan, mürit ya da yandaş yetiştirmenin insan yetiştirmekten daha kutsal sayıldığı bir toplumda ise bu ne kadar olur? Bugün ne kadar oluyorsa o kadar olur. Allah sonumuzu hayreyleye...