Biz kardeşiz
Türkler ve Araplar
kardeştir. Türkler ve Kürtler de kardeştir. Müslüman Türkler ve diğer ırklara
mensup olan bütün Müslüman milletler, birbirinin öz be öz kardeşidir. Bu kural,
İslam’ın ümmet kardeşliğidir. Bunu hiç kimse ret ve inkâr edemez. Zira bu
kanunu koyan Cenab-ı Allah, “Müminler kardeştir.” buyuruyor. Bu kardeşliğe
inanmayan biçarenin vay hâline! Onun İslam’la kavgası var demektir.
Saadettin Acar’ın Profil
Kitap’tan çıkan eserlerini okuyorum. İnsan
Makamı kitabında “Mümin Duruşu”nu anlatıyor. Bu nakil oradan: “Mümin yok
olan değil yük alandır. Efendimiz buyuruyor ki: ‘Müslüman, Müslüman’ın
kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim din kardeşinin
bir ihtiyacını giderse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’ın
bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini
giderir.”
Ömrümün son 45 yılında,
‘Türk milliyetçisi’ olarak bilinen birçok şairi, yazarı, mütefekkiri, sanatkârı
yakından tanıdım. Hiç biri ırkçı değildi. Aksine bu illetle mücadele
ediyorlardı. Bütün müminlere sahip çıkıyorlardı. Onların ufku genişti.
Kudüs’ten başlayan Doğu Türkistan’a uzanan kutlu coğrafyanın alperenleriydi hepsi
de. Hazret-i Peygamberin ümmeti olan bütün müminleri sevgiyle kucaklıyorlardı.
Müminler bir vücudun
organları gibidir. Pakistan’ın baş ağrısı, bizi de rahatsız eder. Bosna’nın
gözyaşları, önce bizi ağlatır. Türk yarımadası Kırım için yüreği parçalanan
biziz. Karabağ sadece can Azerbaycan’ın değil Türkiye’nindir. Zira biz “İki
devlet bir milletiz.” Kerkük’te, Şam’da, Urumçi’de, Kahire’de, Arakan’da, Grozni’de,
Yemen’de, Bağdat’ta yaşanan acılar bize dokunur. Bu diğerkâm hislere sahip
olamazsak hakiki Müslüman da olamayız, mümin de…
Saadettin Acar, müminin
tarifini yapıyor: “Mümin, emin olandır. Müminin gönlü eman yurdudur. O engin
gönle iltica eden emniyette olur. Ona güvenen pişman olmaz. İmanın gereği budur
çünkü.” Peki, kim kalbini dinliyor şimdi, kim içine bakıyor? Yalanların, iftiraların
kol gezdiği garip bir medya bombardımanı altındayız. Sahtekâr politikacılar
utanmadan sıkılmadan 13 milyon mülteciden bahsediyor. Resmi kayıtlar 5 milyonu
gösterdiği hâlde. Ekrandan bir gazeteci çıkıp da bu müfterilere, “Saydınız mı?
Bu rakamı ispatlayabilir misiniz?” diye sormuyor. Adam kin ve nefret duygusu içinde
rakamı abartıyor. Utanıp sıkılmasa, “Türkiye’de 80 milyon Suriyeli yaşıyor.” diyecek.
Kalbinin sesini duymayan,
duymak istemeyenleri Saadettin Acar kitabıyla uyarıyor: Herkes İçine Baksın. “Müslüman’ın hayatı ahirete ayarlıdır.” diyor
ve ekliyor: “Kur’an-ı Kerim, zamanın ve mekânın kayıtlarından bağımsız olarak
insanlığa bir yol haritası sunuyor, sahil-i selâmete ulaşması için kılavuzluk
ediyor.” Batı’daki aşağılık faşistler Kur’an’ımızı yakarken ses çıkarmayan
ırkçılar, Müslümanlara çatmayı sürdürüyor. Acar’a kulak verelim: “Kur’an’a
inanmış olan insanların, çağı Kur’an’la tanıştırmak ve buluşturmak gibi bir
mesuliyeti var.”
Seküler ve kör bir dünyaya
doğru yelken açan bazı ırkçılar, bu sözlerden rahatsız oluyor biliyorum ama
yüksek sesle seslendirmeye devam edeceğim: Cidde ve Bakü kardeştir. Bosna ve
Bağdat kardeştir. Üsküp ve Bursa kardeştir. Semerkand ve Konya kardeştir.
Mekke, Medine, Kudüs ve İstanbul kardeştir. Bütün mümin şehirler kardeş!
“Gaye İnsan, Ufuk
Peygamber”i anlatıyor yazarımız. Kâinatın Efendisine olan sevgimizin ölçüsünü
gösteriyor: “O’nu sevmenin en büyük nişanı, O’nun gibi yaşamaya çalışmak, O’nu
hayatımıza önder, kılavuz kılmaktır.” Ümmet kavramına şuursuzca ve cahilce
karşı çıkan sözde Müslümanlar, şu sözleri anlayıp hayatına uygulamalı: “O’nu
tanımak için dur durak bilmeden çabalamalı ama O’na dair öğrendiğimiz her yeni
bilgiyi de hayatımıza taşımalıyız. Unutmamalıyız ki bizi kurtaracak olan bilgi
değil ameldir. Ve yine unutmamalıyız ki kurtuluşa en yakın olanlar O’na en çok
benzeyenlerdir.”
Saadettin Acar,
eserlerinde bizi sık sık ayet-i kerimelerle, hadis-i şeriflerle baş başa
bırakıyor. Hazreti Peygamberin şu mübarek sözünü naklediyor mesela: “Haddini
bilip onu aşmayan kula Allah merhamet etsin.” Acar, kardeşliğe mahkûm
olduğumuzu söylüyor ve ekliyor: “Küllenmeye yüz tutmuş bu kardeşlik cevherini
yeniden diriltelim.” Toplumda özellikle sosyal medyada koşuşturan ruh
hastalarına acıyalım ve “Kardeşlerimiz için dua edelim.” Saadettin Acar’ın
eserlerini okuyalım. İnanıyorum ki şu satırları ve diğerleri, dertlerimize
deva, yaralarımıza şifa olacak: “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir; onun sevinci
ve arınma vesilesidir. Gelin, birbirimizin kurdu ve düşmanı değil, birbirimizin
dostu ve sığınağı olalım. Düşmanlık için değil dostluk ve yakınlaşmak için vesileler
arayalım. Her vesileyi ganimet bilip bu amaçla değerlendirelim. Gelin, yeniden
kardeşliğimizi keşfedelim! Gelin, yeniden iman edelim!”