Biz büyük savaşı kaybettik!
M.Ö. 1700-1600'lü yıllaru2026 Hz. Yusuf(a.s) zindandau2026 Mısır Kralı'nın gördüğü rüyayı kimse yorumlayamamaktadır. Bir gün saraydan gelen birine belki zindandan çıkarım ümidiyle olsa gerek şöyle dedi. "Kralınıza içeride rüya yorumları yapan birinden bahseder misiniz?" Bu söz onun içeride dört yıl daha fazla kalmasına neden oldu. Günümüz İslam aleminin ise 400 yılına mal oldu! Yusuf, yanlışını fark etti. "Nasıl olur da beni muhafaza eden ve benim için en iyi senaryoyu yazan Rabbi'mi unutarak fani birinden medet umdum" diyerek kendini yedi bitirdi. Biz yanlışımızı bile fark edemeyecek kadar uyuşturulduk.
Batı, uzunca yıllar Müslümanların iç disiplinini, Allah'a verdikleri taahhüdü ve nefisleriyle verdikleri mücadeleyi nasıl kesintiye uğratabiliriz tartışmaları yaptı. Sonunda kapitalizmi, parayı, şöhreti İslam aleminin kalbine zehirli ok gibi sapladı. Doğrudan kalbimizi hedef alan bir oktu bu. Biraz para, biraz şöhret biraz da makam gördüklerinde en temel ahlaki ilkelerinden bile vazgeçebilecek derecede alçalan tiksinti verici dehşet bir mekanizma inşa ettiler.
Bugün inşa edilen bu düzeneği, tahrip edilmiş ruhlardan, gırtlağına kadar kibire batmış, aynı tornadan çıkmış ekşi suratlarından anlamak mümkün. Kalbine saplanan zehirli okun tesiriyle şuur ve fikir irtibatını koparmış bu zavallı kesimin ömrünü kuyruk sallayarak geçirdiği ibretlik bir evredeyiz.
Biz evvela kendi içimizde verdiğimiz o büyük savaşı, Cihad-ı Ekber'i kaybettik. Kendi içinde verdiği savaşı kaybeden artık hiçbir savaşı kazanamaz. İnsanlaşma yolunda verdiğimiz mücadeleyi askıya aldık. Şimdi aylık ortalama 50 bin lira gelir elde eden ümmetçi yazarlarımız oldu. Artık piyasada alelacele bir ümmet yazısı yazdıktan sonra telefonla bekar kızların peşine düşen kara kuru çapsız kanaat önderleri geçerli. Peynir ekmek gibi gidiyor!
En güvendiklerimizin, en ahlaki mevzularda bile önce "para" dediği ciddi bir ahlaki çöküntüden bahsediyorum. Açıkçası adını "dava" koydukları bir para biriminden bahsediyorum. Biz bastık bu parayı! Hem de ahlak maskesi takarak. Bunun adalet maskesi takanlardan ne farkı var!
Henüz "kendi" olamamış, dünyaya hangi maksatla geldiği konusunda bir fikre sahip olamayan, yüreğini esaretten kurtaramamış, zavallı, çaresiz, zayıf insanların artık İslam alemini kurtaracak masallarını dinliyoruz. Sen önce kendini kurtar! "Kudüs, Bağdat, Halep esir" şeklinde büyük laflar etmeden evvel kendini esaretten kurtar. Kudüs esir değil esir olan senin yüreğin!
Vazgeçerek, bedel ödeyerek, emek sarf ederek kazanmanın kıymetini henüz keşfedemedik. Yılarca baskı altında büyütülmüş bir babanın sonradan kabak çiçeği gibi açılmış ergen evlatları gibi davranıyoruz. Acayip bir sarhoşluk ve uyuşmuşluk hali bu. Korkunç bir kibir hali. Zevk, şuur ve bilinç kayması. Hayır, bir zafer sarhoşluğundan bahsetmiyorum. Hangi zaferi elde ettin de sarhoşluğunu yaşıyorsun? Bu ciddi bir ahlaki çöküntü. En temel sorunumuz.
Kayyım atanan bir dönemdi. FETÖ'nün mağazalarından en pahalı en şık takım elbiseyi seçerek yeri göğü inleten İslamcılarımızın mücadelesine tanıklık etmiştim! "Korkunç dedim" kendi kendime. "Hak ettik diyordu, hak ettik!" Sonra bir TV Kanalında kısacık boyuyla dirsek kırmış 200 liralık tespihiyle nasıl cenk ettiğini anlatarak karşısındaki muhatabını fena ufalayan mücahitler! Sonrau2026 Sonrası yok bununu2026
Bir yazımda "Çıkarı için takla atmaya ayarlı bir zihni tasfiye etmenin yolunu söylemeye çalışıyorum. Dava dava diyerek kurulan/tesis edilen bu basit, sıradan, bayağı düzeni yıkmalıyız" demişim. Aklım sıra, kısa sürede bir diğerini yıkarak ayakta kalınan tuhaf bir düzen inşa ettiğimizi hatırlatmaya çalışıyordum. Reel hayat hakikati yüzüme çarptığında fark ettim ki bir manası yok bu lafların.
Küresel çetenin hız kesmeden dünya imparatorluğunu tesis etmeye başladığı şu kritik dönemde kendine yabancı, heyecanını yitirmiş, paraya tamah eden, sorumsuz, ahlaksız, kibir dolu esir ruhların başarabilme ihtimali var mı bilmiyorum. Kahredici bir bilinmezlik! Geçenlerde bizim Musa'ya "yoruldum" artık dedim. "Hakkın" var dedi. Oysa bugüne kadar en çetrefilli dönemlerde bile pes etme diyen gönüldaşım ilk kez "hakkın var artık benim de midem kaldırmıyor" dedi.
Ben bu savaşa evvela kendi içimde verdiğim mücadeleye katkı olsun diye girdim. Yani vazgeçilemeyecek, geri dönüşü olmayan bir yol benimkisi. Kısacık ömrümde artık tek bir dileğim var o da; Rabbimin beni "salih" kullarıyla, eh-li vicdan sahibi kaliteli insanlarla bir ve beraber etmesi.
Çok şükür sayıları az da olsa içlerinde "baba" insanlar da var. İyi ki varlar. Hayatta yüzünü dahi görmediği insanlar için fedakarlıklar yapan, köşeye çekilip ömrünün geri kalan kısmını para saymaya ayırmayan, dert sahibi kamil insanlarımız da var. Her ne kadar kurnaz, lüpçü İslamcıların/çapulcuların saldırıları altında nefes almaya çalışsalar da varlar. Ve hep var olacaklar.