Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Ekim 2019

Biz bu tezgâhı bozarız!

Amerikan emperyalizmine göbekten bağlı/bağımlı, sadık, ruhsuz, omurgasız kişilikler için coğrafyamızın üzerinde oynanan oyunların, kurulan tuzakların bir önemi yoktur.

Yani aklını, ruhunu, vicdanını Amerikan sistemine teslim etmiş sadık kölelere laf anlatamazsınız. Ancak biz ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edeceğiz.

Bilindiği gibi “demokrasi” kisvesi altında Irak’ı işgal ederek bölen ABD, 15 yıl Irak’tan çıkamadı. Bu durumu da kendi kamuoyuna ikna edememişti.

ABD bu aşamadan sonra PKK üzerinden bir ordu kurmanın planlarını yaptı. PKK’nın terör örgütü olarak görülmesi sebebiyle adını PYD ve YPG koydu.

Öyle ki hatırlarsınız, ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas bunu pişkince itiraf ederek; “YPG bir günde SDG (Suriye Demokratik Güçleri) oluverdi” demişti!

Brown Üniversitesi’nin hazırladığı rapora göre (NETA Crawford) ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra bölgede düzenlediği operasyonlar için tam 5 trilyon dolar para harcadı. Bu aynı zamanda İsrail’in Büyük Kürdistan Projesi’ne yapılan yatırımdı.

Kuzey Irak referandumu ile ilgili bir yazımda şöyle demiştim; İsrail tarafından tarihe not düşülen ve on yıl sonrasının planı için cebe konulan bir referandumdu bu.

Çünkü İsrail, Suriye’de İspanya’daki ayrılıkçı Katalonlar gibi federal bir Kürt devletinin kurulmasını istiyor. İleride burada da bir referandum yaptırmak ve Kuzey Irak’ı Suriye’ye bağlayarak Büyük Kürdistan projesini/hayalini gerçekleştirmek niyetindedir.

Öyle ki Wikileaks’in sızdırdığı ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a ait yazışmalarda Clinton’ın Suriye’de rejimin devrilmesini İsrail’in çıkarı için istediğini ortaya koymuştu.

Rakka'da ABD'nin ve İngiltere’nin imal ettiği DEAŞ ve yine ABD'nin kuklası PKK/PYD'nin anlaşması, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin de bu anlaşma sonucu DEAŞ militanlarının tahliyesine müsaade etmesi, bölgedeki planı açıkça ortaya koymaktaydı.

O vakitlerde dile getirmiştik; DEAŞ'in çekildiği noktalara PKK/PYD’nin yerleştirilmesi demek “söz verilen devlet” için yeni adımların atılması demekti. Bunu görmemek için insanın kör olması gerekir.

Hatırlayınız, DEAŞ, PKK/PYD ile anlaşarak başkentini kolaylıkla terk etmiş ve İsrail de bu konuda sessiz kalmıştı.

Trump bile DEAŞ’i Obama’nın kurduğunu ifade ederek; “DEAŞ birçok yönden Başkan Obama'yı onurlandırıyor, sahtekâr Hillary Clinton'ın da yardımcısı olduğunu söyleyebilirim” demişti.

Buna rağmen içimizdeki satılık tayfa DEAŞ’i Türkiye’nin kurduğunu iddia ediyordu!

Her şey önceden kurgulanmış bir tezgâhtı. DEAŞ’ı, PKK’sı, PYD’si, YPG’si, FETÖ’sü hepsi aynı fabrikanın imalatı terör örgütleridir.

Ülkemiz iki yüz yıldır Yeni Dünya Düzeni kurma iddiasındaki küresel çetenin, sapkın ezoterik merkezlerin “ tek devletli, tek dilli ve tek yeni dünya dinli” projenin merkezinde ve hedefinde olan bir ülkedir.

Kabala formatlı Yahudilik ve Hristiyanlığı İslam’a monte ederek Muhammed’siz bir din ile de İslam coğrafyasının kimyasını, birliğini ve dirliğini bozmak isteyen bu devasa çarkın tehdidi altındayız.

Türkiye’nin mücadelesini ve başlattığı operasyonu işte bu noktada okumak lazımdır.

Paraya tapan Siyonistler ile Britanyalıların evliliğinden doğan ABD’nin insan soyuna yaraşır olgunlukta ürettiği bir kültürü ve tarihi olmamıştır. Geçmişi katliam, taciz, tecavüz, işgal, sömürü, gasp ve felaket olan bir ülkenin bölgemizde çevirdiği oyunları, tezgâhı bozmaya çalışıyoruz.

Anlayacağınız Türkiye, içeride bir avuç hainin kirli ittifaklar kurarak tertipledikleri tezgâhlarla mücadele etmiyor. Bugün Erdoğan, küresel finans oligarklarının tezgâhına tekme atmıştır.

Dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan Müslümanların etnik ve mezhepsel olarak bölünmeleri, az gelişmişlik, yabancılaşma, birbirleriyle çatıştırılması gibi temel sorunlar ne yazık ki hala devam etmektedir.

Türkiye, İslam coğrafyasında başlarına kral denilen ucubelerin getirtilmesi suretiyle sürekli emperyalizme hizmet ettirilmek istenen Müslüman halkları da uyandırmak için mücadele ediyor.

Müslüman halklar eninde sonunda ciddi bir zihin kırılması yaşayarak, birlikteliği esas alan ortak menfaatler çerçevesinde buluşacaktır. Ve bunu Türkiye başaracaktır.

O yüzdendir ki bırakınız üçüncü sınıf komedyenleri, sanatçı müsveddelerini bize tam da böylesi bir zamanda her kesimden aklıselim, ahlak vicdan erdem sahibi insan lazımdır.