Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2436.45
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Haziran 2021

Biz bize yeteriz öğretmenim!

Önceki haftalarda yazdığım köşe yazılarımın muhatabı bütün bir toplum olsa da bu yazının asıl muhatabı öğretmenlerdir.

İki soruyu kendilerine yönelterek başlamak isterim: Mesleğe başlamadan önce mesleğe dair büyük hayaller kuran bir gencin mesleğe başladıktan sonra süreç içerisinde hayal kırıklıkları yaşamasının sebebi nedir? İstifa edenler, mesleği bırakanlar ya da farklı mesleğe geçenlerin hepsi vaktiyle öğretmenlik mesleğine dair büyük hayalleri var iken, mesleğe başladıktan sonra süreç içerisinde ne oluyor, neler yaşanıyor da mesleğe karşı algıları değişiyor? Gelin iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım.

Herhangi bir sebeple sokakta yolunuzun kesiştiği birine “ben öğretmenim” dediğinizde size imrenir, gıpta ile bakar. Saygı gösterir, önünüzde ceket ilikler. Dışarıda öğretmenlik mesleğine yönelik güzel bir algı var. Saygın bir meslek olarak bilinir. Ama oysaki meslek içerisinde olan birinin yaşadıkları ve mesleğe bakışı ise bambaşkadır.

Size gıpta ile bakan ve sizin yerinizde olmayı arzu eden kişilerin düşünceleri ile mesleğin değersiz olduğunu düşünen sizlerin görüşleri arasında büyük farklılıklar var. Hatta belki sizler de öğretmen olmadan önce, çevrenizdeki diğer öğretmenlere gıpta ile bakıp bu mesleği seçmişsinizdir, kim bilir. Ama mesleği icra ederken, yani süreç içerisinde hiç de öyle dışarıdan göründüğü gibi imrenilecek bir meslek olmadığının farkına varmışsınızdır. Şu an size de imrenenler, yarın meslek içerisinde girip öğretmen olduklarında muhtemelen onların da görüşleri değişecek. Peki, bu değişimin temel sebebi nedir? Dışarıda iken saygın olarak görünen, içerisine girdiğinde kırgınlıklarla, dargınlıklarla dolu bir meslek olduğunu anlayan bir bireyin algısı nasıl değişir? Toplumun algısı nasıl etkilenir? Böyle olmasının temel sebebi nedir?

Ben size söyleyeyim nedenini; temel nedeni bizzat öğretmenlerin kendisidir. Öğretmenlerin birbirleriyle uğraşmasıdır. Sen şu sendikadansın bu sendikadansın, şuralısın buralısın, şucusun bucusun, gözünün üzerinde kaşın var diyerek birbirleriyle uğraşmak, birbirlerinin enerjisini tüketmekten kaynaklanıyor tüm bu içsel-dışsal algı farklılığı… Masumane mesleğin içine girip mesleğin konforunu yaşamak isteyen yeni bir öğretmen, süreç içerisinde farklılaşıyor, iç kültüre ve atmosfere yenik düşüyor, direnemiyor. Aynileşiyor, herkesleşiyor. Başkalarını değiştirmekte direnci yetersiz kalıyor, başkaları onu değiştiriyor. Çünkü onun dışında kalan herkes aynı, bir tek kendisi farklı olunca, çoğunluğun direnci galip geliyor ve süreç içerisinde kendisi de değişiyor onlar gibi oluyor. Arkadan gelen her birey, benzer şeyleri yaşıyor…

Hani bir ara “biz bize yeteriz Türkiye’m” sloganı vardı ya, işte benzer şekilde “biz bize yeteriz öğretmenim” diyerek birbirlerini kucaklar, koruyup kollarlarsa inanın dışarıdan göründüğünden de daha saygın daha prestijli daha da imrenilecek bir meslek haline gelir öğretmenlik mesleği. Öğretmenlerin birbirlerine yardım eli uzatmaları gerekiyor. Sevgi dili ile kucaklaşmaları, birbirlerine tebessüm edip gönül dili ile konuşmaları iletişim kurmaları gerekiyor. Bunu başarabildikleri ölçüde öğretmene şiddet de azalır, öğrenci profili de iyiye doğru evrilir. Mesleğe dair aklınıza gelebilecek hangi olumsuzluklar var ise hepsi olumluya dönüşür. Sorunu Bakanlıkta, bürokrasi de, STK’larda vs aramayınız. Çözümü de… Sorunun kendisi de çözümün kendisi de bizzat sizlersiniz, öğretmen arkadaşlarım. Daha önce de defalarca kullandığım kendime ait bir aforizmam var: “Toplumu en çok dokuyan ve topluma en çok dokuyan kesim öğretmenlerdir” diye. Her şey sizde bitiyor.

Öğretmenlik mesleğine imrenen, gıpta edenlerin yanı sıra dışarıda sizin öğretmen olduğunuzu, öğrenenlerin size karşı göstermiş olduğu saygıyı sizlere verdikleri değeri de bir kenara not etmek lazım. Yani öğretmenler toplum nezdinde her ne kadar “hak ettikleri” gerçek değeri görmeseler de, halen saygın bir meslek olma hüviyetini de koruyor.

Bazen bakıyorsunuz, bir okulda bir müdürün değişmesi sonucu okulun tüm rengi değişebiliyor. Hatta bir ilçeyi komple değiştirip güzelleştirebiliyor. “Kimsenin ihsanına ihtiyacımız yok, yeter ki gölge etmesinler” diyerek iletişim dilini değiştirip sevgi dilini inşa etmekte ve bunu yaygınlaştırıp tüm ülke sathına yaymaya öğretmenlik mesleğini daha da güzelleştirmeye ne dersiniz?

Biz bize yeteriz öğretmenim...