Biz bize yeteriz öğretmenim!
Önceki haftalarda yazdığım köşe yazılarımın muhatabı bütün bir toplum olsa da bu yazının asıl muhatabı öğretmenlerdir.
İki soruyu kendilerine yönelterek başlamak isterim: Mesleğe
başlamadan önce mesleğe dair büyük hayaller kuran bir gencin mesleğe
başladıktan sonra süreç içerisinde hayal kırıklıkları yaşamasının sebebi nedir?
İstifa edenler, mesleği bırakanlar ya da farklı mesleğe geçenlerin hepsi
vaktiyle öğretmenlik mesleğine dair büyük hayalleri var iken, mesleğe
başladıktan sonra süreç içerisinde ne oluyor, neler yaşanıyor da mesleğe karşı
algıları değişiyor? Gelin iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım.
Herhangi bir sebeple sokakta yolunuzun kesiştiği
birine “ben öğretmenim” dediğinizde size imrenir, gıpta ile bakar. Saygı
gösterir, önünüzde ceket ilikler. Dışarıda öğretmenlik mesleğine yönelik güzel
bir algı var. Saygın bir meslek olarak bilinir. Ama oysaki meslek içerisinde
olan birinin yaşadıkları ve mesleğe bakışı ise bambaşkadır.
Size gıpta ile bakan ve sizin yerinizde olmayı arzu
eden kişilerin düşünceleri ile mesleğin değersiz olduğunu düşünen sizlerin
görüşleri arasında büyük farklılıklar var. Hatta belki sizler de öğretmen
olmadan önce, çevrenizdeki diğer öğretmenlere gıpta ile bakıp bu mesleği
seçmişsinizdir, kim bilir. Ama mesleği icra ederken, yani süreç içerisinde hiç
de öyle dışarıdan göründüğü gibi imrenilecek bir meslek olmadığının farkına
varmışsınızdır. Şu an size de imrenenler, yarın meslek içerisinde girip
öğretmen olduklarında muhtemelen onların da görüşleri değişecek. Peki, bu
değişimin temel sebebi nedir? Dışarıda iken saygın olarak görünen, içerisine
girdiğinde kırgınlıklarla, dargınlıklarla dolu bir meslek olduğunu anlayan bir
bireyin algısı nasıl değişir? Toplumun algısı nasıl etkilenir? Böyle olmasının
temel sebebi nedir?
Ben size söyleyeyim nedenini; temel nedeni bizzat
öğretmenlerin kendisidir. Öğretmenlerin birbirleriyle uğraşmasıdır. Sen şu
sendikadansın bu sendikadansın, şuralısın buralısın, şucusun bucusun, gözünün
üzerinde kaşın var diyerek birbirleriyle uğraşmak, birbirlerinin enerjisini
tüketmekten kaynaklanıyor tüm bu içsel-dışsal algı farklılığı… Masumane
mesleğin içine girip mesleğin konforunu yaşamak isteyen yeni bir öğretmen,
süreç içerisinde farklılaşıyor, iç kültüre ve atmosfere yenik düşüyor,
direnemiyor. Aynileşiyor, herkesleşiyor. Başkalarını değiştirmekte direnci
yetersiz kalıyor, başkaları onu değiştiriyor. Çünkü onun dışında kalan herkes
aynı, bir tek kendisi farklı olunca, çoğunluğun direnci galip geliyor ve süreç
içerisinde kendisi de değişiyor onlar gibi oluyor. Arkadan gelen her birey,
benzer şeyleri yaşıyor…
Hani bir ara “biz bize yeteriz Türkiye’m” sloganı
vardı ya, işte benzer şekilde “biz bize yeteriz öğretmenim” diyerek
birbirlerini kucaklar, koruyup kollarlarsa inanın dışarıdan göründüğünden de
daha saygın daha prestijli daha da imrenilecek bir meslek haline gelir
öğretmenlik mesleği. Öğretmenlerin birbirlerine yardım eli uzatmaları
gerekiyor. Sevgi dili ile kucaklaşmaları, birbirlerine tebessüm edip gönül dili
ile konuşmaları iletişim kurmaları gerekiyor. Bunu başarabildikleri ölçüde
öğretmene şiddet de azalır, öğrenci profili de iyiye doğru evrilir. Mesleğe
dair aklınıza gelebilecek hangi olumsuzluklar var ise hepsi olumluya dönüşür.
Sorunu Bakanlıkta, bürokrasi de, STK’larda vs aramayınız. Çözümü de… Sorunun
kendisi de çözümün kendisi de bizzat sizlersiniz, öğretmen arkadaşlarım. Daha
önce de defalarca kullandığım kendime ait bir aforizmam var: “Toplumu en çok
dokuyan ve topluma en çok dokuyan kesim öğretmenlerdir” diye. Her şey sizde
bitiyor.
Öğretmenlik mesleğine imrenen, gıpta edenlerin yanı
sıra dışarıda sizin öğretmen olduğunuzu, öğrenenlerin size karşı göstermiş
olduğu saygıyı sizlere verdikleri değeri de bir kenara not etmek lazım. Yani öğretmenler
toplum nezdinde her ne kadar “hak ettikleri” gerçek değeri görmeseler de, halen
saygın bir meslek olma hüviyetini de koruyor.
Bazen bakıyorsunuz, bir okulda bir müdürün değişmesi
sonucu okulun tüm rengi değişebiliyor. Hatta bir ilçeyi komple değiştirip
güzelleştirebiliyor. “Kimsenin ihsanına ihtiyacımız yok, yeter ki gölge
etmesinler” diyerek iletişim dilini değiştirip sevgi dilini inşa etmekte ve bunu
yaygınlaştırıp tüm ülke sathına yaymaya öğretmenlik mesleğini daha da
güzelleştirmeye ne dersiniz?
Biz bize yeteriz öğretmenim...