Biz
Biz başı önünde gezen bir nesildik. Başkaldırı ile problemini çoktan çözmüş bir kuşaktık. Bu mûtî soyluluğu hem içerden hem dışardan suistimal edenler olmadı mı, oldu. Sizin olmadı mı? Sizler ideolojilere inandığınızı sanırken ağalarınız, akıl hocalarınız sizi kendi keyfî ideallerine alet kılmadı mı, kıldı. Bu hepimizin başına gelendi. Bu samimiyetin sınav aralarıydı.
Bizimkisi dedim ya çok mutî bir gelenekti. Başımızı orta
seviyede kaldırdığımızda o ancak bir "başkaldırı" olurdu. Daha yukarı
kaldırdığımızdaysa istisnasız her zaman göğü bize bakıyorken yakalardık.
Çoğunlukla keskin siyah, dostkahve veya bahçeelâ bakardık.
Bakışlarımız o mavi döngüye değer değmez pusatlarını bırakan
erler gibi yeniden mutî oluverirdik. Yeniden yatışırdı omurgamız. Rükû huylu
olurdu.
Şimdi bu yağmurlu çamurlu baharda, seçimli geçimsiz havada
çenemi tuttu kaldırdı işte şu ortanca sarnıç, İstanbul'da. Bu üstüme bulut adım
yürümesini sevdiğim göğe bakıyorum. Dimdik bir secde halinde…
İtaatkarlık derken; bizim imanımızın yarısı isyandır. Hatta
yarıdan fazlası... O kadar çok şeye lâ/ hayır deriz ki geriye sadece Yaratan'a,
seçkin ilkelere evet demek kalır. Arınmış bir evetle ve evet daha sakin, daha
aklı başında gezeriz hayatı...
Öyle ilk gördüğümüz filozofa, profesöre, bilim ilim adamına,
şeyhe, hacı hocaya tapınmayız. Son
gördüğümüze de... Saygıyla yararlanır, sorgularız. Essah bir Tanrı'sı olmayanlar gibi öyle her gördüğümüz
şeyi ve nesneyi ikona cüceleştirip tanrısallaştırıvermeyiz. Araçları
amaçlaştırmama dikkatiyle yaşarız. İlk gördüğümüz ideolojide sarsılıp
Yaratan'ı, doğal değişmez ilkeleri es geçmeyiz. Dayatılmış bir din nefretiyle,
ezber bir şımarıklıkla var oluş kaynağımıza küstahlık yapmayız. İdeoloji
kurucularını peygamber edinmeyiz.
Öğretilmiş diye her şeyi inkar edip modern hurafelerle kapılmak veya
mucizeyi bilimle vururken fantazyaya tapınmaya gitmek gibi çelişkiler bize göre
değil. Peygamber aklı ve mantığı imanın o tam bilinmeyen sürprizli büyük
kapısına çağırır. Allah'la yalnız buluşursun, istersen özleşirsin. İstemezsen
özünden -yüreğinin götüremediği yerlere- kaçabilirsin. Kaçabildigin yere
kadar... Düşündürücü bir Kitap' la sadece teklif eder. İkna etmek ister. Sen
bilirsin. Biz biliriz. Keskin bir kaç temel kural dışında çok özgür koca bi
bahçe gibidir bu yaşam biçimi. Onu daraltan dincilik yapan dar kafalı tiplerin
keyfi tutumlarıdır. Hangi din veya ideoloji insan elinde yozlaşmamıştır ki...
Sizinkiler, seninkiler de aslından sapıp yamalı astarıyla dolaşmadı mı, bir
türlü tutunamayıp savrulmadı mı şu yeryüzünde?
Salak, aptal, entelektüel seviyesiz, başı sağa yatmış, burun
delikleri mistisizm balonuyla şişirilmiş, kapitalizmi koklayan, boşluğa bakıp
duran ve halkı Hakk adına aldatan din tüccarları, din sermayecileri
kahrolsun! Dinin kötü temsillerini
bahane kılıp kaynağı safca okumayan, düşünmeyen sürünün de kaderi kendi
gayretsizliğine gömülsün...
Sizin de kahrolsun dedikleriniz vardır.
Kâfidir üzüldüğümüz. Siz de toparlanın.
Kimsenin özgürlüğünde gözümüz yok. Sadece ilkeli özgür
olalım ki özgürlük herkese yetsin gibi bir düşümüz var. Yani denetimli
serkeşlikten yanayız. Özdenetimli serkeşlik.
Şu özgürlüğü paylaşsak diyoruz. Ne dersiniz? Hem sınırsız
özgürlük, olsa olsa düşmekten, hayata kapaklanmaktan iyidir. Tabii iyice bir
düştükten sonra...
Ve sınırsız özgürlük başkalarının özgürlüğüne istiladır.
Daha iyisi var. Birbirimizin sınırlarına kadar olanı.
Herkesin özgür olduğu şekil yani.
İnsan düşmenin ondan eksilttikleriyle yeniden oluşturuyor ya
kendini... Biz yanlış anlaşılan dinden, siz eksik ve yanlı ideolojinizden düşüp
düşüp yeniden kalkmadınız mı hayata?
İnsanın özgürlüğünün önündeki en büyük engel sınırsızlık
engelidir. Bu harika serap kaybolup bizi-sizi yapayalnız bıraktığında,
sınırlarımızı kavrıyoruz. "Ben", ilk kez yerleşik hayata geçiyor
sanki ve yavaş yavaş bir parça huzur bulacağı özgün bahçesinin çitlerini
dikiyor buruk şarkılarla...
Tabi hepimizin düşe kalka bunu söyleyebildiği yine hepimizin
malumu...
...
Bilindik seçim şakaları - ki insan yönetilmeyi yönetme
konusunda bu kadar gayrı ciddi olamaz, olmamalı- politik dedikodular, ayar
vermeleri duymazlıktan gelerek bize bizi, size bizi anlattım işte.
Buyrun bize…