Bitkilerin eğitim ve ahlakı
“Yaratan rabbinin adıyla oku.”
Okuyalım
da ne okuyalım?
Daha
ortada Kitap yok!
Allah’ın
yaratmış olduğu tabiatı, önce çıplak bir gözle okuyalım. Bitkiler dünyasına bir
bakalım, okuyalım ve neler görelim?
Yüce
Allah’ın yarattığı çeşit çeşit bitkinin her birisinde kendi yaşamlarını
sürdürebilecek yeme, içme, yaşama, üreme, savunma sistemleri, ölümden sonra
toprağa gübre olma sistemleri, iklim ve coğrafyaya göre gerektiğinde genetiğini
değiştirme sistemleri gibi özellikleri fıtraten genetiğine bizzat Allah
tarafından şifrelerle yerleştirilmiştir.
Dolayısıyla bitkiler dünyasına bakıldığında
dışarıdan özel bir eğitime ihtiyaçları olmadığı aşikâr. Özel okul, özel ders
gibi insana has eğitimlerin ne yeri ne de önemi var. Bizzat yaratıcı tarafından
genetiklerine yerleştirilmiş şifrelerle hayatlarını tıkır tıkır işletiyorlar.
Botanik
âlimlerince onlarca çalışma yapılıp her gün bitkiler dünyası ile alakalı yeni
bilgiler insanlığın istifadesine sunuluyor.
Mesela
akasya ağacı bir zürafa için harika bir yemektir. Zürafa arayıp bulunca akasya
yapraklarını ana yemek niyetine yiyor. Üstelik kart dalları da değil taze ve
yeni filizleri yiyor. Birinci dal, ikinci dal derken yaprakları tükenmeye
başlayan akasya, doğal olarak fıtratı gereği savunma sistemlerini devreye
sokuyor.
Akasya,
evvela bir gaz salgılıyor. Fıtratına daha doğarken şifreyle verilmiş bir
frekans aralığında salgılıyor bu gazı. Bu gaz, önce kendi dallarına sonra belli
mesafedeki diğer akasyalara ulaşıyor. Saniyen bir zehir salgılamaya başlıyor
akasya. Bu işlemlerden sonra zürafa, yaprakları yiyemez hale geliyor. Çünkü
akasyanın savunması yaprakları zehirliyor. Bu zehir, zürafaya zarar vermeye
başladıkça zürafanın öz savunma sistemi devreye giriyor.
Zürafanın
neslini devam ettirmek için karnını doyuracak yaprağa ihtiyacı olduğu gibi
akasyanın da neslini devam ettirmeye ihtiyacı var. Ve akasya ile zürafa
arasında can güvenliği ve neslin devamlılığı için fıtratlarına uygun denge
böyle kuruluyor.
Öyle
ağaç türleri var ki ham haliyle toprağa düşen çekirdekleri hemen filiz
vermiyor. Başka bir şeyle paketlenip toprağa öyle düşmesi lazım. Bir maymun
cinsinin de tevafuk ki karnını doyurmak için o çekirdekleri yemesi gerekiyor.
Karnını doyuran maymunun haceti ile paketlenen çekirdek, vitamin ve
minerallerle karışık toprağa kavuşunca yeşermeye başlıyor, yeniden ağaç oluyor.
Bu iki
misal yalnız değil. Hayret edilip şükredilecek daha on binlercesi var...
Bitkiler
âlemine bakıldığında anlaşılması gereken bir başka husus da şudur:
Sadece
kendi âlemlerine değil her âleme, her canlıya faydalı oluyorlar. Bitkiler,
sekiz milyon parçalı uzay aracı yapamıyor ama dünyanın havasını temizliyorlar.
Bir
düşünsenize… Bitkiler, geceleyin karbondioksit salgılayıp gündüzleri oksijen
salgılamasaydı dünya ne hale gelirdi?
Dünyanın
havasını; okula gitmeyen, kurs görmeyen ama doğuştan eğitimli ve mükemmel
ahlaklı bitkiler, ağaçlar temizliyor. Bitkiler âlemi kendileri için vazgeçilmez
olduğu gibi hayvanlar âlemi için de vazgeçilmez. Bitkiler olmasa hayvanların
hayatı oldukça zor.
Böyle
muhteşem, faydalı bir hayatın doğuştan gelen mükemmel ahlakı insanda niçin yok?
Bitkilerin bu eğitimli yaşam biçimi ve ahlakı, insana ne söylüyor?