Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Şubat 2020

Birlik olmazsak bizi dağıtacaklar!

Türkiye’nin Arap Baharı olarak kurgulanan Gezi, ardından 17 ve 25 Aralık operasyonu, MİT TIR’larına yapılan baskınlar ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün hedefi, Erdoğan ve Türkiye idi.

Sadece Gezi’de ülkeye 157 milyar dolar zarar veren, yıkmadık, yakmadık yer bırakmayan çapulcu tayfanın nihai hedefi Erdoğan’ı indirmekti.

Dış basın yaşanan bu olayı iç savaş olarak duyurdu. Üst üste dört seçim kazanmış legal bir hükümet aleyhine yayınlar yapıldı. CNN, savaş muhabirini Taksim’e göndererek canlı yayın yaptırdı.

Erdoğan’ın yanında yer alanlar kukla, satılmış, uysal, itaatkâr, zalim sultana başkaldırmayan dilsiz şeytanlar olarak yaftalandı.

Ancak ona küfredenler, diktatör, zalim sultan olarak görenler, hemen istifaya çağırarak, ailesine küfür edenler de birer kahramana dönüştürüldü.

Bir spikerin eylemcilerden birini alıp “fularlı kız” olarak parlattığı günler…

Bir taraftan No Pasaran kıvamında sevgilisiyle el ele tutuşan apolitik bir gençlik algısı diğer taraftan onlara namaz kıldıran kuran okuyan ve zalim sultana karşı cihada çağıran bir imam.

Diğer taraftan da şehrin sokaklarına bol küfürlü “Diktatör Tayyip istifa” yazanlar ve tüm bunlar yaşanırken The Economist’in seçimle iş başına gelen bir başbakanı padişah olarak manşete çekmesi ve BCC başta olmak üzere bir kısım dünya basınında Tayyip Erdoğan’ın diktatör olduğunun işlenmesi, yazarlar, sanatçılar, çanak çömlekçiler, ritüeller…

Neden oldu bunlar?

Erdoğan, yıllardır Türkiye için çizilen çerçevenin dışına çıkarak ülkenin kendi ayakları üzerinde durması, zenginleşmesi, demokratikleşmesi ve birliği için büyük gayret gösterdiği için.

Başbakan Erdoğan’ın “Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye sizin bildiğiniz Türkiye değil artık, Köprünün altından çok sular geçti. Bu bölgede, bu coğrafyada biz de varız” dediği günlerde oldu bu olaylar.

Ama sorsanız Gezi masum bir çevre hareketiydi. Bilal Karabulut’un “Algı Yönetimi” adlı kitabında dediği gibi; “Algılarımız dışında bir gerçeklik yok ve bu nedenle asıl büyük savaş algı düzeyinde yaşanmakta.” Asıl savaşı burada verdiler.

Bakınız, ağaç kisvesi altında yaklaşık 3 milyon kişiyi harekete geçiren ve doğrudan Erdoğan’ı hedef alan bu olaylar hakkında bir araştırma yapılmıştı.

Buna göre eyleme katılanların %58’i Erdoğan’ı devirmek sadece %3.4’ü çevre hassasiyeti için bu eyleme katılmıştı.(GENAR)

Murat Akan “Kozmik Karargâh adlı kitabında detaylı yazmıştı. Burada ilginç olan Gezi’den tam 6 ay önce “OccupyTurkey” adlı bir Facebook sayfası kurmuşlardı. Tarih 2012.

Burada “direnAnadolu” bağlantı adını seçerken livestream adlı video yayın sitesindeki hesapların adı da “revolistanbul” idi.

Yani diren İstanbul! Gezi’de sürekli gündem olan “DirenGeziParkı” sloganı işte buradan çıkmıştı. Daha da ilginç olanı yine Gezi’den bir yıl kadar evvel Taksim’de Mehmet Ali Alabora ve ekibi ilginç bir tiyatro sahnelediler.

Tiyatronun adı “mi mimör” Pinima isimli hayali bir ülkede “mi “ notasının yasaklanmasıyla çıkan halk isyanı işleniyordu. Oyun, Gezi eylemleri başlamadan Türkiye’de tam dört kez trend topic oldu.

Ben de bir yazımda ifade etmiştim. Eğer Gezi, başarılı olsaydı hiç kuşkunuz olmasın adı Kırmızı Devrim olacaktı. Kimilerinin ilk üç gün diyerek yumuşak tavırlar sergilediği Gezi, esasında çok ciddi bir kalkışmaydı.

Eski Cumhurbaşkanı Gül, o gün için “Gezi Parkı olayları ile büyük gurur duyuyorum” diyebiliyor. Gezi’de sessizliğini koruyanlar da bugün çıkıp “demek ki haklıymışız” diyor. Bu âlem çok ezik görmüştür ama bunlar kadar görmemiştir.

Oysa Erdoğan, o günlerde de bugün de ülkesinin bekasına kasteden şer odaklarına karşı tek başına mücadele etti. Ediyor. En yakınında olduklarını sandığımız insanların tavırlarını gördünüz!

Yanında sadece Anadolu insanı vardı. Kazlıçeşme’ye akın eden milyonlarca insan o gün orada büyük bir tehlikeyi savuşturdu.

Emin olun asla vazgeçmeyecekler. Evet, bizim tarlayı sürmüşler. Ancak asla yılgınlığa düşmeyiniz. Evet, saflar iyice belirginleşiyor. Maskelerin düşmeye başladığı, ezberlerin bozulduğu günlerden geçiyoruz.

Gezi kalkışmasından 15 Temmuz’a varana kadar geçen sürede ardı ardına operasyon geçirdik.

Gördük ki; karşımızda dini, ırkı, rengi, mezhebi fark etmeksizin bir araya gelmiş bir yapılanma var. Eğer biz de dilde, fikirde, gönülde, işte birlik olamazsak bizi dağıtacaklar.