Birlik olamazsak bizi dağıtacaklar!
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Crosman, 2003 yılında BOP’un ana hedeflerinden birinin “ABD’ye muhalif yönetim ve unsurlarının ortadan kaldırılması” şeklinde ifade etmişti.
Bilindiği gibi emperyalist devletler kanunlarını kendilerine
uygun bir biçimde yaparlar sonra da hükümetlere ve politikacılara kendi
isteklerini kabul ettirmeye zorlamak için çeşitli yöntemler geliştirirler.
Bunlar darbe,
finansal yaptırım ve seçimler yoluyla yönetimleri değiştirme şeklindedir.
Türkiye bunun hazin örneklerini yaşayan ender ülkelerden
biridir. Zira bu ülkede Gladyo son elli
yıldır neredeyse hiçbir boşluk bırakmayacak şekilde örgütlendi. Hala
ayıklayamadık.
Emperyalistlerin klişe bir taktiğidir, şayet bit yapıyı çözmek isterlerse yine o yapının içerisinden farklı
bir yapıyı tam olarak onun karşısında konumlandırırlar.
Örneğin Türklerle neredeyse bin yıldır ittifak kuran iki
kadim dost halkı birbirinden ayrıştırmak ve Kürtleri yapıbozumuna uğratmak için
yine Kürtlerin arasından çıkarılan bir yapıyı bir virüs gibi tam orta yere
yerleştirirler.
Gerçek milliyetçileri
mi çözmek istiyorsunuz yine onların arasından aynı görünümlü benzer bir yapıyı
tam karşılarına dikersiniz.
Bu durum, fakirin ve emekçinin hak ve hukukunu savunmak için
yola çıkan solcuları ve dindarları da kapsamaktadır. İşte görüyorsunuz yeni mücahitler çıktı sahneye!
Bu şekliyle
karşınızda hemen her renkten, ideolojiden, inançtan oluşan ancak o ülkenin
kadim değerleriyle problemli ve tamamen kurucu babalarına itaat eden bir kitle
oluşmuş olur.
Bu kitle adalet dediğinde anlayın ki o ülkeyi teslim almak
için oluşturulmuş bir terör örgütünün militanlarını hapisten çıkarmak
işitiyordur.
Barış dediğinde de
yine eli silahlı bir terör örgütünü palazlandırmaya çalışıyordur. Demokrasi
dediğinde ise ülkeyi emperyalistlerin hizmetine sunmak gibi bir çabaları söz
konusudur.
Bizim ülkemizde olan biten budur. Ana akım medya bu
kavramları bize sahici anlamda ve iyi niyet söylemleriyle pazarlamaya
çalışıyor. Zira bu kurumlar Tavistock Enstitüsü tarafından çekip
çevrilmektedir.
Bugün medyada 6’lı İttifak üzerinden yürüyen tartışmalara
bakıldığında meselenin arka planı kasıtlı olarak göz ardı ediliyor. Yani
Amerika’nın emelleri…
Suriye’nin kuzeyinde
hedeflenen bir Kürt Devleti’nin Büyük İsrail Projesi için ne denli önemli rol
oynadığını konuşmuyoruz mesela. Bu ittifakın bu projeye bakışı sorgulanmıyor.
Kıbrıs’ta hedeflenen iki toplumlu çözüm önerisinin hayata
geçirilip geçirilmemesi ittifakın iktidar olup olmamasına mı bağlı?
Türkiye’nin Avrasya
bloğunda geliştirdiği ilişkileri sonlandırıp, Atlantik bloğunun yeni dünya
düzeni projesine doğru yol alması masanın aktörleri tarafından nasıl
değerlendiriliyor?
Türkiye’nin Rusya’nın karşısına dikilip Amerika’nın 3. Dünya
Savaşı planlarına dahil olup olmaması neden ana akım medyanın ilgi alanına
girmiyor?
Bu ittifak ülkemizi
nereye doğru yönlendirecek? Bundan en çok hangi ülke kar elde edecek?
Ve Cumhur İttifakı bu
vahim gelişmelerin neresinde? Gerçekten bu yaşananların emperyalist ülkelerin
nihai hedeflerine ulaşmak için çizdikleri bir yol haritası olup olmadığının farkında
mı?
Tüm bunların farkında ise neden topluma bu meselenin arka
planını anlaşılır bir dille izah edemiyorlar.
Oysa durum sanıldığından daha vahim ve bir o kadar da ciddi.
Bakınız bizler Kürtlere ulaşmakta zorluk çekiyoruz. Düşünün ders kitaplarımızda onların adlarını hala zararlı cemiyetler
bahsinde geçiriyoruz.
Tarihimizdeki önemli ittifakları, dostlukları işleyemiyoruz.
Demem o ki tüm bu
planlamaların karşısında her kesimden insanı yanımıza almak zorundayız. Çünkü
saldırı hepimize yönelik. Onlar nasıl bir araya geliyorsa bizde tüm
farklılıklarımızla birlikte bu toprakların bekası ve bağımsızlığı için bir
araya gelmeliyiz. Bunun başka yolu yok!