Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.79
Gram Altın
2965.25
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Ağustos 2014

'BİRİKİM'İN İSLAMCILIĞI

İslamcılığa dair tartışmaların AK Parti iktidarı ile birlikte yoğunlaşmasını olağan görmek lazımdır. Aslında sadece AK Parti iktidarı ile bağlantılı olarak değil; İslam'ın ciddi gündem oluşturduğu şimdiki ve gelecek zaman diliminde de İslamcılığın olumlu ve olumsuz konuşmaların konusu olacağını beklemek lazımdır. Özellikle son iki yıllık süreç boyunca AK Parti iktidarının icraatlarının İslamcılığa yazılacak olumlu ya da olumsuz bir bakıyesi, gelecekte de tartışmaarın odağında olacaktır.

Birikim dergisi, bu zaman dilimi içerisinde İslamcılığa direkt veya dolaylı olarak eleştiriler getirdi. Bilhassa Gezi Parkı olaylarından bugüne Birikim Dergisi'nin eleştirilerinin dozunun artması söz konusudur. Birikim Dergisi Temmuz-Ağustos sayısını da külliyatlı bir İslamcılık sayısına ayırmıştır. Dergide İslamcılık farklı boyutlarıyla bir kritiğin konusu olmuştur.

Yazıların muhtevasına değinmeyeceğim. Ancak tarafıma atıflar olması hasebiyle Özlem Avcı'nın "Saraçhane'den Gezi'ye İslami Söylem Gezi Eylemlerinin Neresinde?" serlevha yazısı ile ilgili bazı mülahazalarda bulunacağım. Avcı, bu yazısında her şeyden önce Gezi eylemlerini total anlamda olumlamakta; Gezi eylemlerini otoriterleşmeye bir başkaldırı olarak okumakta, satıraralarında Gezi eylemlerinde durulan yere u2013ki burada Gezi eylemlerinin yanında durmak anlaşılır- otoriterlik-özgürlük arasındaki turnusol kağıdı görevi yüklemektedir.

Birinci olarak, benim Umran dergisinden alıntıladığı yazımın başlığı, yazarın dediği gibi "Taksim Gösterileri" değil, "Taksim Göstergeleri" olacak. Ayrıca yazarın alıntıladığı bazı yerler bana ait değil. Sayfa 148'de Mustafa Tekin'in yazısı diye başlayan paragraf, benimle ilgili yorum yapmakta, bu yorumu bir sonraki alıntı paragrafına dayandırdığı anlaşılmakta, ancak iki nokta ile biten cümleden sonraki alıntı ise bana ait değil. Tüm bunları yazarın özensizliğine vererek geçelim.

Ancak yazar, yaptığı alıntılara dayanarak "u2026bu dergi çevresinin Gezi Parkı eylemlerine dair bilgi ve düşünce sahibi olmadığının bir göstergesidir." (s. 148) demektedir. Umran dergisi adına konuşmak benim yetkim ve haddim değildir. Ancak kendi hesabıma, yazarın bu eylemleri Türkiye'nin komprador burjuvazisinden bağımsız okumasını, otoriterleşmeye kesin karşı duruş olarak yorumlamasını, kötü niyet değilse bile saflık olarak görmek lazım gelir. Hiç şüphesiz bu eylemlere katılan herkesin aynı niyette olduğunu falan savunmuyorum. Ancak böyle itham edici cümlelerin, kendisinin savunmaya çalıştığı çoğulculuk ile bir tezat oluşturduğunu yazarın görmesi gerekir. Nihayetinde hiçkimsenin özelde Gezi eylemlerini yazarın anladığı gibi anlama mecburiyeti olmasa gerekir. Yazarın bir sosyalbilimci olarak, analizlerde çoklu faktörlerin etkili olduğunu; hiç kimsenin hakikatin tamamını kapsayamayacağını biliyor olduğunu düşünüyorum. Belki kendisinden mesafe olarak göremediği (f)aktörlere bir daha bakması faydalı olabilir.

Diğer yandan sayfa 147'de yazar, benim yazımdan uzun bir alıntı yaparak, mağduriyet üzerinden bir siyasal dil kurduğumu iddia etmektedir. Doğrusu ben böyle bir dil kurmanın karşısındayım. Özellikle Milat Gazetesi'ndeki yazılarıma bakılırsa, iktidarın da cemaatlerin de böyle bir dil kurmasınını defaatle eleştiren yazılar yazdım. Burada bu konuya değinmemin temel sebebi ise, Gezi Eylemlerine katılan birçok entelektüel, sanatçı vb.nin "hayat tarzımıza müdahale ediliyor, mağdur oluyoruz" mealindeki beyanatlarıdır.

Yazarın ve Birikim dergisi çevresinin özellikle Gezi eylemleriyle başlayan süreci okurken, kendi otoriterleşme eğilimlerini de görmelerine yardımcı olmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Özellikle Ömer Laçiner'in baş yazılarında, daha önce savunmadığı halde, çizgisine aykırı olarak iktidarı siyaset dışı yollarla götürmek gerektiğini düşündürecek yazılara imza attığını gördüm ve bu da beni üzdü.

Evet, İslamcıların entelektüel yeteneklerini sergileyemedikleri, iktidara yaslanma konformizmi içine düştüklerini kabul ediyorum. Bunları zaten Milat Gazetesi'nde yazdım. Ancak, Türkiye'nin sorunu, siyaset dışı yolların siyasete müdahalesi ve normalleşememe. Ben entelektüel olarak iktidarla mesafemi her anlamda koruyorum. İktidarın otoriterleşme eğilimlerine beraberce karşı çıkalım, ama bu vandallıktan uzak olsun. Her halükarda iktidarla birlikte pozisyon alıyor değilim.

Ancak solun siyasi kurumu CHP'nin durumu içler acısı. Solculuğu önemsiyorsanız, lütfen şu can çekişen CHP'ye sevabına bir el atıverin.