Dolar (USD)
34.47
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2957.22
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ağustos 2023

Bireyin topluma değer katkısı

İnsan dünyada sorumluluk duygusu taşıyan tek varlık insandır. Çünkü diğer varlıklarda bulunmayan akıl ve iradeye sahip olan tek varlık insandır. İnsan kendine özgü inancı, değer yargıları ve yaşama tarzıyla bir şahsiyettir. Bu sebeple onun dinî, ahlâkî, içtimaî ve hukukî bakımdan doğru yolu seçmesi istenir ve bu hususlarda sorumlu tutulur.

İnsanın vicdanî, içtimaî ve dini sorumlulukları vardır. İnsan her şeyden önce kendisini takdir eden veya suçlayan vicdanın otoritesini hisseder. Sonra hayatını kendisinde başlayıp kendisinde biten bir olay olarak görmeyerek, bir yandan bireyi toplum karşısında sorumlu kılarken bir yandan da toplumun ve insanların iyiliği uğruna çaba harcama sorumluluğu duyar. Daha sonra ise inanma ihtiyacından doğup diğer iki sorumluluk çeşidinin eksikliğini tamamlar. Dinî şuurun zayıfladığı toplumlarda önce ahlâkî düşüş, sonra da içtimaî çöküş başlar.

Allah (c.c.) insanı en güzel, en değerli ve en şerefli bir şekilde yaratmış ve ona bazı görevler yüklemiştir. Bu görevler kendine karşı olduğu gibi yaratanına, yaratılanlara, çevreye ve topluma karşı olmak üzere farklı şekillerdedir. Bu sorumlulukları yerine getirme göreviyle görevli insan sosyal çevre içinde yaşama ihtiyacı hisseder. Sosyal sorumluluk, bireylerin ve kuruluşların topluma karşı taşıdığı ahlaki ve moral yükümlülüğüdür. Bu da kâr amacı gütmeden toplumun genel refahına katkı sağlaması gerektiği fikrine dayanır. Sosyal sorumluluk, sadece yasal gereklilikleri yerine getirmekle değil, aynı zamanda toplumun genel refahını artırmak, ahlaki değerlere uygun davranmak, rekabet üstünlüğü elde etmek, olumlu itibar oluşturmak ve sürdürülebilirlik sağlamak gibi pek çok açıdan önemlidir. Hem bireyler hem de işletmeler, sosyal sorumluluk bilincini benimseyerek topluma değer katma fırsatına sahiptirler.

Sosyal sorumluluk, toplumun gelişimine olumlu ve kapsamlı etkiler sağlar. Toplumsal eşitsizliklerin azaltılması, toplumsal dayanışmanın güçlenmesi, eğitim ve bilinçlenmenin artırılması, çevre ve sürdürülebilirlik, sağlık ve refahın artırılması, inovasyon ve teknolojik gelişim, toplumsal itibar ve marka değeri, geleceğe hazırlık gibi toplumun gelişimine çok yönlü ve pozitif etkiler sağlar. Toplumsal ihtiyaçların karşılanması, eşitsizliklerin azaltılması, dayanışmanın güçlenmesi ve sürdürülebilirliğin teşvik edilmesi gibi etkiler, sosyal sorumluluk projelerinin toplum için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır. “Müminler, birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine şefkat göstermekte bir vücuda benzerler. O vücuttan bir organ rahatsızlanırsa, diğer organlar da onun acısını hisseder.” (Buhari, Edep, 27)

İnsanın sorumluluğu kendinden başlar ve önce ailesine, sonra komşularına, sonra akrabalarına ve tüm insanlığa doğru devam eder. İyiliği emretmek, kötülüğü nehyetmek diye tezahür eder. İyilikler de kötülükler de, belalar da bereketler de toplu gelir. Onun için nemelazım demeden iyilikleri teşvik ve kötülükleri engellemek konusunda gerekeni yapmalıyız.

Peygamber Efendimiz “Müslümanların derdi ile ilgilenmeyen onlardan değildir” buyurmuştur. Bu tavır bireysel ve toplumsal sorunlar karşısında duyarsız kalamayacağımızın göstergesidir. Yaşadığımız evden başlayıp bina, mahalle, şehir ve toplum için duyarlı olmalı, iyilikleri teşvik ederken kötülüklerden sakındırma konusunda da hassas davranmalıyız. Bunun için İslami bir usul kullanmalıyız. Bu da Peygamber Efendimizin “Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilâfa düşmeyin!” (Buharî, 3:72) prensibine dayanır. Böylece sevinçlerin paylaştıkça arttığını, üzüntülerin de azaldığını müşahede edeceğiz.

Allah’ım. Yüreklerimizi sevinçte ve kederde mümin kardeşlerimizin kalbiyle ortak eyle. Bizleri olaylara karşı duyarlı kıl. İyilikleri emreden ve kötülüklere engel olan kullarından eyle.