Bireyin topluma değer katkısı
İnsan dünyada sorumluluk duygusu taşıyan tek varlık insandır. Çünkü diğer varlıklarda bulunmayan akıl ve iradeye sahip olan tek varlık insandır. İnsan kendine özgü inancı, değer yargıları ve yaşama tarzıyla bir şahsiyettir. Bu sebeple onun dinî, ahlâkî, içtimaî ve hukukî bakımdan doğru yolu seçmesi istenir ve bu hususlarda sorumlu tutulur.
İnsanın vicdanî, içtimaî ve dini
sorumlulukları vardır. İnsan her şeyden önce kendisini takdir eden veya
suçlayan vicdanın otoritesini hisseder. Sonra hayatını kendisinde başlayıp
kendisinde biten bir olay olarak görmeyerek, bir yandan bireyi toplum
karşısında sorumlu kılarken bir yandan da toplumun ve insanların iyiliği uğruna
çaba harcama sorumluluğu duyar. Daha sonra ise inanma ihtiyacından doğup diğer
iki sorumluluk çeşidinin eksikliğini tamamlar. Dinî şuurun zayıfladığı
toplumlarda önce ahlâkî düşüş, sonra da içtimaî çöküş başlar.
Allah (c.c.) insanı en güzel, en
değerli ve en şerefli bir şekilde yaratmış ve ona bazı görevler yüklemiştir. Bu
görevler kendine karşı olduğu gibi yaratanına, yaratılanlara, çevreye ve
topluma karşı olmak üzere farklı şekillerdedir. Bu sorumlulukları yerine
getirme göreviyle görevli insan sosyal çevre içinde yaşama ihtiyacı hisseder.
Sosyal sorumluluk, bireylerin ve kuruluşların topluma karşı taşıdığı ahlaki ve
moral yükümlülüğüdür. Bu da kâr amacı gütmeden toplumun genel refahına katkı
sağlaması gerektiği fikrine dayanır. Sosyal sorumluluk, sadece yasal
gereklilikleri yerine getirmekle değil, aynı zamanda toplumun genel refahını
artırmak, ahlaki değerlere uygun davranmak, rekabet üstünlüğü elde etmek,
olumlu itibar oluşturmak ve sürdürülebilirlik sağlamak gibi pek çok açıdan
önemlidir. Hem bireyler hem de işletmeler, sosyal sorumluluk bilincini
benimseyerek topluma değer katma fırsatına sahiptirler.
Sosyal sorumluluk, toplumun
gelişimine olumlu ve kapsamlı etkiler sağlar. Toplumsal eşitsizliklerin
azaltılması, toplumsal dayanışmanın güçlenmesi, eğitim ve bilinçlenmenin
artırılması, çevre ve sürdürülebilirlik, sağlık ve refahın artırılması,
inovasyon ve teknolojik gelişim, toplumsal itibar ve marka değeri, geleceğe
hazırlık gibi toplumun gelişimine çok yönlü ve pozitif etkiler sağlar.
Toplumsal ihtiyaçların karşılanması, eşitsizliklerin azaltılması, dayanışmanın
güçlenmesi ve sürdürülebilirliğin teşvik edilmesi gibi etkiler, sosyal
sorumluluk projelerinin toplum için ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır. “Müminler,
birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine şefkat göstermekte
bir vücuda benzerler. O vücuttan bir organ rahatsızlanırsa, diğer organlar da
onun acısını hisseder.” (Buhari, Edep, 27)
İnsanın sorumluluğu kendinden
başlar ve önce ailesine, sonra komşularına, sonra akrabalarına ve tüm insanlığa
doğru devam eder. İyiliği emretmek, kötülüğü nehyetmek diye tezahür eder.
İyilikler de kötülükler de, belalar da bereketler de toplu gelir. Onun için
nemelazım demeden iyilikleri teşvik ve kötülükleri engellemek konusunda
gerekeni yapmalıyız.
Peygamber Efendimiz “Müslümanların derdi ile ilgilenmeyen
onlardan değildir” buyurmuştur. Bu tavır bireysel ve toplumsal sorunlar
karşısında duyarsız kalamayacağımızın göstergesidir. Yaşadığımız evden başlayıp
bina, mahalle, şehir ve toplum için duyarlı olmalı, iyilikleri teşvik ederken
kötülüklerden sakındırma konusunda da hassas davranmalıyız. Bunun için İslami
bir usul kullanmalıyız. Bu da Peygamber Efendimizin “Kolaylaştırınız!
Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi
geçinin, ihtilâfa düşmeyin!” (Buharî, 3:72) prensibine dayanır. Böylece
sevinçlerin paylaştıkça arttığını, üzüntülerin de azaldığını müşahede edeceğiz.
Allah’ım. Yüreklerimizi sevinçte
ve kederde mümin kardeşlerimizin kalbiyle ortak eyle. Bizleri olaylara karşı duyarlı
kıl. İyilikleri emreden ve kötülüklere engel olan kullarından eyle.