Birey, hayatını kendi şekillendirenir!
İnsanın en önemli görevi, hayatını verimli, yapıcı ve yaratıcı bir şekilde yaşamaktır. Hayat, düz bir çizgide ilerleyen bir süreç değildir. Hayat, inişlerle, dalgalarla, yükselmelerle, durgunluklarla, heyecanlarla, sıkıcılıklarla, sıkıntılarla, fırsatlara dolu sonu belirsiz bir macera gibidir. Kişi, hayat dediğimiz tecrübede hayatına hakim olmak, hayatına yön vermek ve hayatının verimli yaşanmasını sağlamakla yükümlüdür. Her kişi, kendi hayatının kaptanı, yönetmeni ve rehberi olmalıdır. Kişi için en çetin meydan okuma, kişinin kendi hayatının mürşidi, klavuzu ve yönetmeni olmayı başarmasıdır.
İnsanların,
hayatlarını kolaylıkla başka kişilerin kontrolüne ve yönetimine vermeleri, hayatlarını
kendi yönlendirme ve yönetme sorumluluğundan vazgeçmeleri, insanı helake
götüren en büyük felakettir. Kişi, kendi dışında hayatının kaptanı ve yönetmeni
olacak kişi ve otorite arayışına girmemelidir. Hayat dediğimiz tecrübe, bir
başkasının kontrolünde ve yönetiminde yol alınacak ve yaşanacak bir tecrübe
değildir. Dışarıdan hiçbir güç, doktrin, kurum, kaynak ve yapı, talimat ve
dayatmalarıyla kişinin hayatına istikamet veremez. En büyük sapkınlık, bir
başka kişinin hayatına istikamet vermek iddiasında bulunmaktır. Başkalarının
hayatına istikamet verme iddiasında
bulunan bütün yaklaşmların,
yanılgıların, yalanların ve yanılsamaların reddedilmesi gerekmektedir. En yüce
ve mutlak doğru konumuna yükseltilen kalıpların, kuralların ve kurumların insan
hayatına istikamet vereceğini sanmak, en büyük yanılgıdır. Ne adına olursa
olsun, insan hayatına istikamet verecek mutlak bir doğru, iyi ve güzel
bulunmamaktadır. Her insan, hayatna nasıl istikamet vereceğini kendi
bilgisiyle, emeğiyle, aklıyla ve kalbiyle belirlemelidir.
İnsan, olumlu veya
olumsuz birçok tecrübe yaşayabilir. Yaşanılan tecrübelerin kötümü, iyimi, şeytanimi veya şermi olduğunu
hiçkimse bilmemektedir. Tanrı adına insanın Şeytan’ın yoluna sapmasını
engellemek iddiasıyla kendisini mürşit, rehber, önder olarak konumlandıran
sahte kişiler, otoriteler, kurumlar olabilir. İnsanı, kötülüğe mürşitlik olma
iddiasında olan sahtekarlar sürüklemektedir. En büyük şeytanlık ve şer, bir
başka insanın hayatına istikamet verme, yönetme ve yönlendirme iddiasında
bulunmaktır.
Dini, felsefi,
bilimsel, manevi, sanatsal ve sosyal alanlarda bazı insanların ideal bir
bilgiye, ahlaka, tecrübeye, hakikate sahip olduğu şeklinde bir yanılgı
sözkonusudur. İdeal bir ahlaka, hakikate ve bilgiye sahip olduğu sanılan
kişilerin kayıtsız şartsız takip edilmesi, onların dediklerinin yapılması ve
onlara bağımlı hale geinmesi peşinen kabul edilmektedir. Hiçbir insan, ideal
model, mürşit veya örnek olamaz. Her insanın tecrübelerinden, bilgisinden ve
birikiminden yararlanılabilir. Hiçkimse mutlaka örnek alınması ve taklit
edilmesi gereken en kutsal, en güzel, en doğru ve en iyi put diye model
alınamaz. Örnek alma adına insan, kendine putlar inşa etmektedir. Örnek adı
altında dayatılan bütün putlardan özgürleşmek, insanın ahaki, manevi, bilimsel,
felsefi ve sosyal olgunluk düzeyine ulaşması için mutlaka gereklidir.
İnsan, hayatının
felsefi, manevi, psikolojik, sosyal, bilimsel ve sanatsal boyutlarını kendi
bilgisiyle, aklıyla, çalışmasıyla, okumasıyla, araştırmasıyla ve öğrenmesiyle
şekillendirmelidir. Kendini manevi önder ve mürşit diye sunanların başkalarının
hayatlarına istikamet verebileceği ve onlara doğru yolu bulmaya rehberlik edecekleri
bir yanılsamadır. Tanrı tarafından kendilerinin insanlara istikamet vermek
üzere mürşit ve rehber olarak atandığını söyleyenler, yalan söylemektedirler. Tanrı,
hiç kimseyi mürşit, veli veya temsilci olarak atamamıştır. Bazı kimseler Tanrı
adına kendilerini mürşid-i kamil, manevi önder veya rehber olarak
atamaktadırlar. Birey, hayatına
istikamet vermek için Tanrı tarafından
görevlendirildiğini söyleyen hiçkimseye ihtiyaç duymamaktadır.
Hiçkimse mürşit
olmadığı gibi kamil de değildir. Mürşid-i kamil olduğu iddia edilen kişilerin
hiçbirinin insanlık medeniyetinin gelişimine hiçbir katkısı olmamıştır. Birey, kendi hayatının mürşidi olarak
kendisini sürekli olarak entelektüel,
sosyal, felsefi, ahlaki, manevi, bilimsel açılardan geliştirmeli, aklın ışığında dolu dolu hayatı yaşamak için emek sarf etrmelidir.İnsanın asli amacı
hayatı verimli, keyifli, yapıcı ve yaratıcı şekilde yaşamaktır. Bireyi hayatı yaşamaktan alıkoyan, insanı
kişiliksizleştiren ve köleleştiren
putlardan özgürleşmek, bireyin kendi hayatına istikamet vermesi için olmazsa olmazdır.