Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Aralık 2022

Biraz da ben hayal edeyim…

YILDIZLAR hikmetli hareketleriyle, birbirlerine kafa atmadan, seyahat ettikleri gibi birinin hayali diğerinin hayaline tekme atıp; önümden çekil! Birazda ben hayal edeyim demiyor. Bir hayal, bir başka hayale engel olmuyor ve her hayalin, duygunun kendine has bir kimliği vardır ve o kimlikle Allah’ın varlığını vahdaniyetini ilan ederler… İşte bunun için hayaller, hayaller sayısı ötesinde Allah diyor… Sesler farklı, yüzler farklı, parmak izleri farklı, hayaller de farklı… Ehli imanın, tefekkür ehlinin hayalleri çok daha güçlüdür ve çok daha uzak mesafelere giderler... Tefekkür ehli, ev, araba, servet, şan – şöhret gibi şeylerde sıkışıp kalmaz, küçücük sularda boğulmaz; kâinat ummanını aşıp, âhiret âlemlerine, varlık ötesi hakikatlere yolculuk ederler… Tefekkür ehlinin hayali çerle – çöple uğraşmaz, böyle şeylerden hayâ ederler...

Mahmutpaşa Yokuşu, Beyoğlu, Kemeraltı gibi yerlerde birilerine çarpmadan yürüyemezsiniz. Önlemler alındığı halde kavşaklar ve ana arterlerde mutlaka kazalar olur. Yıldızlar trafik kazası yapmazlar ve hayaller trafik yoğunluğu yaşatmazlar… Hayal, emniyet kemeri bağlamadan, hatta galaksiler arası seyahat ederken yanına oksijen, özel başlık ve özel kıyafet almadan yola koyuluyor… Ama yinede hayalin çok özel bir kıyafeti vardır. O kıyafet; vahdaniyete, sarsılmayan imana götürecek tefekkür kıyafetidir ve de şuur, vicdan teçhizatıdır. Yoksa bazı sapık felsefeciler, bilim insanları gibi hayal ederse oksijensiz kalacak, dalalet vadilerinde boğulacaktır. Öyle bilim insanları ve felsefeciler vardır ki; okyanus gibi büyük meseleleri aşıp, hayalle tefekkürle kâinatın halıkını bulamadıkları için atomda boğulup kalmışlar, esir maddesine esir olmuşlardır… Ne yazık ki:İman etmeyi akletmeyen, şuurla vicdanla tefekkür sörfü yapamayanlar boğulup gitmişlerdir… İşte bilim insanlarının hayali ile ortaya çıkmış CERN ‘Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ ve yapılan yüzyılın deneyi… Atom parçacıklarını çarpıştırarak, ele geçen neticede, emniyet kemeri kullanılmadıkları için, kâinat nereden geliyor, nereye gidiyor ve nasıl çalışıyor gibi akılları meşgul eden müşkül suallere “Allah” diyememişlerdir, yerin altında kalmışlardır… Emniyet kemeri ve teçhizatı bulunmayan bilim ve felsefe insanlarınca kâinatta zerreden yıldızlara her şey faili meçhul kalmıştır… İçinde çok çarklar bulunduran arıdan ta kartallara, galaksilerden kara deliklere kadar her şey, onların düşüncesine göre serseri tesadüfün oyuncağı ama “CERN”ü yapan, uyduları ve bilimsel çalışmaları yapan onlar yani bilim insanları ve bu çalışmaları asla tesadüfe vermiyorlar: Biz çalıştık, biz emek verdik, biz yaptık diyorlar. Utanmadan kâinatı ve zerreyi başıboş sahipsiz görüp, tesadüfün kucağına atıyorlar… Ne mutlu bu yolculuklarda felsefe bataklarına düşmeden hakikatleri görmüş ve iman etmiş olanlara…

Tek ve biricik hakikat: Hem hayalle mana âlemlerinde, hem de şahadet âlemlerinde gözle seyahat ederken, her şeyin arkasında ilahi kudreti görerek, her şeyde parmak izi gibi Allah’ın ilim ve irade izini görerek, kuvvetli iman sahibi olabilmektir, hayalin ve gözün hakkını ödeyebilmektir. Görünüşte birkaç on kiloya sahip olan insan ama koca bir kâinat ve eğer ehli iman ve tefekkür sahibi ise içinde ki bütün duyguları melaike, hayal ise adeta her yeri doldurabilen ve her yerde var olabilen ruh. Böyle baksa ve böyle düşünse; Allah inancı ile görmediği âlemlere, berzah âlemlerine ve melekler âlemine imanı artacak. Yerin altında CERN gibi gerçek ve biricik hakikatlere ulaştırmayan uğraşı yerine; hayalle her yerde Allah’ın kudret izini görüp, kendi parmak iziyle iman mührü basacaktır. Ruh hayale, akıl fikre binince, insan varlık âlemlerinde ve kusursuz sanatlarda Allah'ın sıfatlarını, ilmini iradesini görebiliyor…

Son sözü adam gibi hayal etmeyi öğreten, hayalden hakikatlere elle tutar gibi ulaştıran, çok büyük bir hayal kahramanı ve muhteşem iman sahibi Bediüzzaman’a bırakıyorum:

“Haydi! Ruhlar ve melekler gibi biz dahi cesedimizi yerde bırakıp göklere çıkacağız. Hâlıkımızı semavattakilerden soracağız. Ruh hayale ve akıl fikre bindiler, semaya çıktılar.”