Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Ekim 2012

'Bırakınız ölsünler!'

İnancımıza göre Allah'ın kula emanet ettiği can'ı alma yetkisi de yine O'ndadır. Dolayısıyla bu tür eylemlerin her şeyden önce akidevi olarak Müslüman'ın anlam dünyasına uzak olduğunu biliyoruz.

Filistin'de bir dönem çaresizliğin son noktası olarak intihar eylemleri kullanılmıştı İsrail askerlerine karşı. Irak'ta da işgalin ardından en çok intihar bombacılarının eylemlerinden bahsediliyordu.

Ama İslam dünyasında çok ciddi eleştiriler yapılınca ve bazı alimler intihar eylemlerinin "Haram" olduğunu söyleyince bu tarz eylemlerin sayısı çok azaldı.

***

Şunu yine de anlamak mümkün. Mesela 12 Eylül darbesinin ardından 40 bin kişi Diyarbakır'da sistematik işkenceden geçirilmişti. Hapisten çıkan ya dağa ya yurtdışına kaçtı, ya da akıl sağlığını yitirdi.

İşte öylesi bir ortamda yapılan açlık grevinin, kendi bedeninden başka ortaya koyacak hiçbir protesto imkanına sahip olmayan insanlar için tek çare gibi görüldüğünü anlamak mümkün.

Çünkü fiziksel işkence, artık şiddetin pornografisine dönüşmüş ve binlerce insan çırılçıplak saatlerce faşist bir şiddetle aşağılanmaktadır. Ölüm orucu hatta intihar bile "delirtmek" kurgusuyla yapılan işkencelere karşı onlar için "kurtuluş" olabiliyor o durumda.

***

Gelelim günümüzdeki ölüm oruçlarına. Biliyorsunuz hapishanelerdeki KCK tutuklusu 600'ün üzerinde insan 50 gündür ölüm orucunda.

Lokanta çıkışında "Ölüm orucuna destek" eylemleri yapanların samimiyetsizliğini görüyoruz.

Şu anda Fail-i meçhullerin bittiği gibi hapishanelerde işkencenin bittiğini de biliyoruz.

80'ler ve 90'lardaki gibi sistematik işkencenin yapıldığını içeridekiler bile iddia etmiyor zaten.

Ama yine de ölüm oruçları hızla mahku00fbmlar için akıl sağlıklarını yitirme ve ölüm sınırına yaklaşıyor.

***

BDP cephesine bakıldığında, olası tüm "ölümlerin sorumluluğunun AKP'ye yıkılmak" istendiğine yönelik açıklamalar yapıyorlar. İlk günden bu yana, ölümleri durdurmak için harekete geçip, Kandil, İmralı ve KCK'yı ikna etmek yerine hükümete saldırmayı hedef seçiyor BDP'liler.

MHP cephesinden de, "AKP her dediklerini yapınca bunlar da daha çok şey koparmak için bunu yapıyor. Bırakınız ölsünler" minvalinde açıklamalar yapıldı.

CHP'nin nerede durduğunu görmek ise muamma. Olaya iki zıt kutuptan bakan CHP'liler var. Kılıçdaroğlu'nun söylemlerinin daha önce de olduğu gibi Ankara ve Diyarbakır'da değişiklikler arz ettiğini ve hangisine inanmamız gerektiğini de kestiremiyoruz doğrusu.

***

Bazı medyalarda ölüm orucundakilerin üç isteği şöyle sıralanıyor; Apo'ya özgürlük, anadilde eğitim ve savunma. Halbuki biraz daha yakından bakınca bu üç isteğin şöyle de sıralanabileceğini görüyoruz:

1- İddia edildiği gibi eğer Öcalan'a tecrit var ise bu sona erdirilsin.

2- Mahkemelerde ana dilde savunma yapılmasının önündeki engeller kaldırılsın. (Ki AK Parti Kongresi'nde dağıtılan 63 maddelik 2023 vizyonu kitapçığında anadilde savunma hakkı yer alıyordu ve geçtiğimiz günlerde Selim Sadak'ın da mahkemede Kürtçe savunma yapmasına karşı çıkılmadı.)

3- Ana dilde eğitim hakkının Kürtlere de tanınması.

***

İlk iki madde somut ve ivedilikle çözülecek cinsten. Anadilde eğitimin de ha deyince uygulamaya geçemeyeceğini onlar da çok iyi biliyor. En azından bunun yol haritasının hazır olduğu açıklanabilir. Ben 90 yıllık bir gecikmeyle de olsa Kürtçe seçmeli dersten başlayarak tedricen anadilde eğitime geçileceğine kesinlikle inanıyorum.

90 yıllık bir yok sayma ve haksızlığın getirdiği zalim bir uygulamadır Kürtçe yasağı. Allah'ın verdiği hakkı kulun alması kadar saçma bir şey yok çünkü.

Ama işte bu 90 yıllık meseleler maalesef artık sosyopsikolojik veçhelere de sahip ve kırmadan dökmeden tedricen çözülebiliyor ancak.

***

Anadilde savunma ve anadil öğrenimi lütuf değildir. Öcalan'a da tecrit uygulanmadığı, Öcalan'ın kendi inisiyatifi ile bunu seçtiği çok rahat ispatlanabilir.

Ölüm oruçları, bazılarının dediği gibi mahku00fbmların ölmesiyle bitmiyor. Bu işten hem Türkiye hem de hükümet zarar görüyor nihayetinde.

"PKK tehdit ediyor", "dışarıda bu eylemden nemalananlar var", "feleğin sillesini yemiş ve zaten hapiste olan mahku00fbmlar kurban ediliyor" ve "bu eylemler inancımıza ters".

Hepsine eyvallah ama beden nasıl bize Allah'ın emaneti ise cezaevlerinde yatan mahku00fbmlar da devletin emanetidir. Sona erdirmek devletimizin elindeu2026