Bırakın Evimde Öleyim!
Hastanelerdeki mevsim çoğu insan için sonbahardır. Hem de hüznün en sarısından ve kızılından bir sonbahardır. Yaşamın kalitesinin düştüğü, müddetinin azaldığı, moral değerlerinin olumsuza evrildiği bir yer gibi gelir insanlara buraları. Çoğumuz bunun haksızlık olduğunu bazen de gerçeğin ta kendisi olduğunu düşünür ve hastane denilince hemen yüzlerin düştüğüne şahit oluruz. Lakin istemeden de olsa tutarız orasının yolunu bütün korkularımıza oranın soğuk yüzüne rağmen. Bir kısmımız da direniriz oraya gitmemek için tabi ki acıya dayanabildiğimiz kadarıyla.
İşte yine bir sonbahar mevsimi ve hayata değer katan bir ömrün son uğrak yeri olan hastaneden bir manzara.
Çok ısrar etmişlerdi. Olmaz da olmaz gitmem diyordu oraya. Evdeki onca acıya razı olup sevdiklerinin yanında hayata gözünü yummayı tercih ediyordu. Israr ettiler. Bu açının evdekilere de acı verdiğini hastaneye gidince bu açıların hafifleyeceğini söylediler. O yine olmaz da olmaz ben evimde ölmek istiyorum diyordu.
Evdekiler çaresiz kalmıştı. Bir taraftan yıllara hüküm süren bir geçmiş diğer taraftan elin bir kaşığı dahi kaldıramadığı eşyaya malik olamama durumu vardı. Bu ise apayrı bir acıydı. Ama o yine olmaz da olmaz diyordu.
Bana müracaat ettiler. Seni çok seviyor dediler. Belki de seni dinler. Lütfen onu hastaneye götürmemiz için ikna et dediler. Gelemezdim çünkü çok uzaklardaydım. Lakin bir telefon kadar da yakındım. Hemen sarıldım telefona. Sesimi duyunca heyecanlandı.
— Can bavemin yoksa sen de mi beni hastaneye göndermek istiyorsun dedi.
— Hizmetkârınım ve ellerinden öperim aziz mamom. Yanında olup seni kendi ellerimle götürmek isterdim ama çok uzaklardayım. Fakat bir arzudayım. Biliyorsun daha önce seninle gitmiştik hastanelere. Çok memnun kalmıştın oradaki arkadaşlarımızdan. Onlar da senin duanı almakla mesrur olmuşlardı. İsterim ki aziz amcam evde bu acıları çekmesin artık. Hastaneler çok iyi ve tıp çok ileri seviyede. Derdine derman olalım. Acılarına deva bulalım. Seni bu ıstıraptan kurtaralım inşallah derim.
— Bak oğlum. Bu ömrü hep Allah yolunda izzet ve şerefimizle geçirdik. Bu bedene ibadetle hürmet ettik çalışmakla hizmet ettik. Şerefimizle yaşadık namerde muhtaç olmadan bugüne geldik. Mahremimizi hep koruduk. Bu saatten sonra da evimde yatağımda ruhumu rabbime teslim etmek isterim. Seni kıramam biliyorum ama artık hastanelerde dolaşmak istemiyorum. Bırakın yatağımda öleyim.
Hem benim gibi hastalar için hastaneler bir bahar değil sonbahar mevsimi zamanıdır. Vücudumu doğrarlar. Mahremim elden gider. Perişan olurum. Kurbanın olurum bırak da yatağımda öleyim. Rabbime böyle gideyim.
— Müsaade edersen aziz mamom son bir kez de şafi ismini hastanelerde arayalım. Oradaki doktorlarımızı Allah için vesile kılalım. Durduğun yerde eriyorsun. Bu ıstırap ve çile hem seni bitiriyor hem etrafındakileri hem de bizi. Ellerinden öperim. İsterim ki son bir kez daha bu şansımızı deneyelim.
— Peki oğlum! Senin dediğin gibi olsun. Ama eski doktorların bana baksın. Söyle bana fazla eziyet etmesinler. Sadece acılarımı azaltıp evime geri göndersinler.
— Söyledim amcacığım onlar da öyle yapacaklar. Seni incitmeden acını azaltacaklar. Fazla canın acıdı mı eve geri yollayacaklar.
Ve yaşlılar için hüzün vaktinin ve hazan mevsiminin gerçekleşim yeri olan hastaneye bir ömrü ibadetle(?) geçen ve gövdeden kopmak üzere olan yaşlı bir çınar daha düştü. Sağ olsun hastanenin bütün çalışanları hastamıza bakan doktorları bilhassa Dr. Ata Bey ellerinden geleni yaptılar. Her türlü imkanı onun için seferber ettiler. Lakin o, günler önceden hissetmişti sevgiliye gitmek istediğini. Konuşması yavaş yavaş azalmıştı hatta kesilmek üzereydi. Her telefon açışımda beni eve gönderin diyordu. Yoğun bakımdan servise çıkmak üzereyken doktorun elinden tuttu.
— Beni evime yollarsan sana dua ederim. Evimde ölmek istiyorum der gibiydi. Çok hüzünlenmişti bunları duyan o nahif ve nazik doktor Ata Bey. Çaresiz kalmıştı aziz mamoma bir şey yapamayınca. O da anlamıştı tıbbın bütün cihetiyle onun için susmuş olduğunu. Bu tarz hastalar için en doğru kararın evlerinde ölmek olduğunu söyleyecekti ama söyleyemedi. Ya bir umut daha varsa dedi. Ya da tıbbın ettik adı altında son ana kadar bütün imkanların kullanılması gerektiğini düşündü. Yutkundu ve biraz daha kalsa iyi olurdu dedi. Yine de takdir sizin diyerek kararı bize bıraktı.
Bir kez daha ölümün hayatla yer değiştirmek üzere olduğunu anladık. Vasiyetine uyup evine götürüldü. Hemen yıkanmasını ve kılamadığı namazlarını kılmak istediğini söylemiş. Bu arada bütün ailesiyle de vedalaşmış. Beklenmedik bir anda tekrar düştü. Bir daha hayata kapılarını açmamak üzere gözlerini yumdu.
Evimde ölmek istiyorum dedi ve öyle de oldu. Kaç kişi onun gibi şanslı bilemiyorum. Lakin bu tarz hastaların isteğinin herkes tarafından dinlenmesini istiyorum.