Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Şubat 2020

Bırakın Artık Milletin Yakasını!

Gladyo’nun taşeron örgütleriyle medya başta olmak üzere ülkenin önemli kurumlarına nüfuz ettiği, ülke ekonomisini IMF’nin yönettiği, gazete manşetleriyle hükümetlerin yıkılıp yerine yenilerinin kurulduğu, beline silah takanın vatan, millet adına rahatlıkla adam öldürebildiği, faili meçhullerin, silahın, gözyaşının ve sefaletin yoğun yaşandığı yıllardan geçti Türkiye.

Bugün Erdoğan için “ülkeyi perişan etti”, “diktatör Erdoğan” diyenler vaktiyle Florya’da pahalı içki sofralarında alem yaparken halk, Kemal Kılıçdaroğlu’nun müdürlüğünü yaptığı SSK hastanelerinde gecenin 4’ünde sıraya giriyor, kadın hastalığı için gelenler böbreğinden oluyor, bir iğneyle kolunu bacağını kaybeden insanların hayatı kararıyor, ilaç parası bulamayanlar da yaşamını yitiriyordu.

Evinde suyu akmayan, parasını askeri cuntacılara kaptıran kısacası üçüncü sınıf bir muameleye maruz bırakılan halk buna rağmen yeterince “laik “ olmamakla suçlanıyordu.

Bu denli krizlerin, askeri darbelerin yaşandığı, hayat standartlarının düştüğü, insana insan gibi muamele edilmediği, hükümetleri medya baronlarının kurduğu, askeri vesayetin balyoz gibi hissedildiği bir zamanda fatura hep dindar halka kesildi.

İmtiyazlı, ayrıcalıklı, güç ve nüfuz sahibi olan işte bu sınıf, yıllardır ülkede yaşayan farklı kesimler üzerinde baskı kurdu. Öyle ki kendilerini tanrı zannetti bu insanlar.

İnsanın doğasına/fıtratına bile müdahale ettiler. İnsan ve değerlerine yönelik amansız bir savaş açtılar. Türkiye Cumhuriyeti standartlarına/kriterlerine uygun yeni bir insan yaratma çabası içerisinde oldular. Zorla, baskıyla ve silahla…

Bu diktatör heveslisi yarı tanrı, müdahaleci kesimlerden az çekmedi insanlar.

Hatırlayınız, 27 Nisan 2007 yılında, kız çocuklarının okudukları ilahileri bahane ederek bir gece yarısı muhtıra denemesi yapan bunlar değil miydi?

27 Mayıs 1960’da “Büyük Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” prensibi bayrağımızdır” diyerek ülkenin başbakanını asmadılar mı?

12 Eylül 1980’de “Atatürk ilkelerine ve devrimlerine yeniden güç ve işlerlik kazandırmak, Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesini hayata geçirmek gayesiyle” denilerek darbe yapılmadı mı?

28 Şubat 1997’de “Büyük Kurtarıcı Atatürk'e karşı yapılan saygısızlıklar… Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık, aydın din adamları yetiştirmek…” gibi ifadelerle post modern darbe yapılmadı mı?

Generaller, sivil siyasetçileri çağırıp “ Size altın tepside hükümet hediye ediyoruz, bize sadık kalacaksınız” demediler mi?

15 Temmuz 2016’da da aynı gerekçelerle darbe teşebbüsünde bulunmadılar mı?

Bugün de askeri vesayet hala canlılığını koruyor. “Karargâh Rahatsız” diyerek başlayan ve CIA’nın “asker rahatsız” raporuyla devam eden sonra emekli bir subayın çıkıp FETÖ üzerinden sivil hükümeti zan altında bırakan açıklamaları ve TÜSİAD’ın “laiklik” çıkışıyla suskunluğunu bozması.

Atanmışların, seçilmişlere ayar verdiği, medyasının postal yaladığı, millet yoksulluk çekerken, CIA yalakası bir avuç bürokratın, medya patronunun darbe dönemlerinde paralarını katladığı bir devletin peşindeler.

Erdoğan hükümetleri döneminde işte bu vesayetçi yapılarla mücadele ettik. O dönem, devletiyle milletiyle, hukukun üstün olduğu, halkın iradesinin esas alındığı, hak ve özgürlüklerin tesis edildiği, bağımsız, özgür bir ülkede yaşama ideali güden vatanseverlerin büyük çabaları oldu.

Öyle ki, yüzleştikçe onurumuz ve şerefimiz, kendimize olan güvenimiz arttı. Geleceğe umutla bakıyor ve çocuklarımız adına seviniyorduk. Hala öyleyiz.

60 yıldır milleti esir alan bu vesayetçi ceberut devlet düzeneğini tasfiye edip, milletten çalınan devleti sahibine iade etmek istediğimiz için bizden nefret ediyorlar.

FETÖ’yü atom bombası gibi üzerimize attıklarında sırf “irtica” kisvesi altında bu terör örgütüne karşı çıkanlar, CIA imalatı olduğunu öğrendikleri gün derin bir nefes aldılar.

Bugün FETÖ’nün kumanda ettiği siyasi partiler, siyasetçiler, subaylar, medyacılar vs FETÖ ile mücadele eden vatansever siyasetçileri yaftalamak için kollarını sıvadı bile.

Bunu yeni bir darbeye kadar götürme hedefleri var. Can çıkar huy çıkmaz. Çok beklerler!

Hala o eski faşist Türkiye rejimini arıyorlar. Bu ciddi patolojik bir vakadır. Bugün darbe peşinde koşan kim varsa önce tımarhaneye kaldırılmalıdır. Sülük gibi yapıştılar. Düşün artık milletin yakasından.