Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.99
Gram Altın
2433.94
BIST 100
9774.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Bir yurtdışı seyahatin ardından

Geçtiğimiz hafta kısmet oldu ailece bir yurtdışı programı yaptık. Bu süreçte halkımızı ilgilendiren önemli gözlemlerim oldu.

Seyahate vize alımı ile başladık, vize için kişi başı 275 USD para ödeniyor olması önemli bir handikap, bu konuda Dışişleri Bakanlığı yurdışı vize ücretleri konusunda bir çalışma yapmalıdır. 5 kişilik bir aile 275 x % = 1.375 USD (kuru 19 TL olarak alırsak), 26.125 TL gibi çok ciddi bir rakam sadece vize için ödeniyor. Sayın Dışişleri Bakanlığı, bu ücret çok yüksek, vize itibarımızın artırılmasını talep ederiz.

Eskiden yurtdışı seyahat mali açıdan çok zor değildi, uçak biletleri ve konaklama ile birlikte bir servet tutuyor artık. Şu “dış güçlere” biri söylese de, bu konuda biraz esneseler…!

Uçuş için biletleme yapacağınızda THY ilginç bir uygulama geliştirmiş, aile içinde öğrenci varsa, onun biletini ayrıca almanız gerekiyor. THY’nin yeni uygulaması… Bu durumda hem internetten işlem yapmak, hem de uçuşa kabul, bagaj teslimi vs uzuyor. Uçaktaki son biletleri aileye alırsanız öğrenciye bilet kalmama ihtimali de mevcut. Sayın THY bu uygulamayı web sitesinden düzeltin lütfen. Ayrıca, yolcu yurtdışındayken aciliyet de belirterek internetten biletine uzatma talep etmişse, yolcu döndükten sonra buna cevap verip, “dönmüşsünüz artık cevap vermeye gerek kalmadı”, yazılması, THY yönetiminin kafasını iki elinin arasına alıp çok ciddi düşünmesinin zamanının geçtiğini gösteriyor.

Uçuş için havalimanına gittiğimizde bagaj tesliminde THY personeli Çiğdem hanım çok yardımcı oldu. O kadar ki, sanırsınız kendi ailesinin fertlerini gönderiyor. Öğrendik ki, Çiğdem hanım her yolcuya aynı muameleyi yapıyormuş. İnsanlara yardımcı olmak, kolaylaştırmak, huzurlu bir hizmet sunmak, müşteri memnuniyetini sağlamak ve bunların ötesinde insanın değerli olduğunu hissettirmek konusunda inanılmaz bir kabiliyet, maşallah….! Biz de işlemler bitince, “hanımefendi biz sizin hizmet sunma şeklinizde, Peygamber Efendimizin (ASM); insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır, hadisini gördük çok teşekkür ederiz, bizim sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı” diye sorduk, umre yolcusu olduğumuz için “bize de dua eder misiniz” dedi, ancak gözlerindeki ışıktan “özel bir müşkiliniz varsa onun için dua edelim” deyince, oğlu Eymen ve kendisinin kanser tedavisinden bahsetti, bütün aile fertleri umre boyunca Çiğdem hanıma ve oğlu Eymen’e ismen dua ettik. Allahım ülkemizin insanlarına bu kadar güzel hizmet sunan, hizmet etmeyi insani bir görev olarak gören, insanlarımızın sayısını çoğlalt, her derdine derman ol… Dilerim THY de kendi personeline örnek olarak “her yolcumuza, Çiğdem hanım gibi hizmet sunun” diye telkin eder…

Mikat (ihrama girme) yerleri bağlamında, batı ve kuzeyden gelenler grubunda olarak ihramlı olarak uçağa bindik. Uçak tam dolu, çok büyük kısmı yabancı. Hostes hanım bizden “teşekkür ederiz” cümlesini duyunca, Türkçe konuştuğumuzu anladı, Umre ile ilgili birkaç şey sordu. Meğer uçuş ekibi, Cidde’de bir gece kalacakmış. Umre yapabilir miyiz, diye düşünmüşler. Umre yapmanın; ihrama girmek, tavaf etmek ve traş olmak kadar kolay bir ibadet olduğunu, bundan sorasının bolca dua etmek söyleyince gözleri parladı… İnsanımızda bu ibadetin zor olduğu konusunda hatalı bir ön yargı oluşturulmuş, hocalarımız bu konuda da kolaylıkları daha çok anlatmalı… Okunacak bazı duaları da verdik, ancak “içinizde hangi arzunun heyecanı barınıyorsa Allah’a onunla yönelin, en güzel dua odur, Kabe’de dünyanın her yerinden insanlar geldiği için Allah, Âlemlerin Rabbi sıfatı ile çok küllî şekilde tecelli, eder buradaki dualar makbuldür” dedik, vs derken hostes arkadaşlarımızın bu heyecanında da gördük ki, insanları dış görünüşleri ile değil kalbindeki güzellikleri ile değerlendirmek lazımdır ve inanç hepimizin ortak paydasıdır, paylaşmanın ve bu paydada buluşmanın güzelliğini gördük.

Kabe’de müslümanların buluşması bir fikir teatisi, durum değerlendirmesi, milletimizin analizinin yapılması fırsatı vermesi açısından da önemlidir hac ve umre. Gitmişken farklı milletlerden insanlarla ve Arap dostlarımızla ülkemiz ve İslam dünyası ile ilgili bazı fikir alışverişleri de yaptık. Görülen o ki, son dönemde Suudi Arabistan’ın Türkiye karşıtı propagandaları hiçbir işe yaramamış, ülkemizi seven her halükarda seviyor. Resmi politikalar, Arap halkının kalplerindeki Türk halkına olan muhabbetini kıramamış, hatta hiç de etkilememiş. Çok şükür yakın zamanda bu resmi politika da değişti, şimdi herkese Türkiye’ye gidin, yatırım yapın vs şeklinde telkinler dönemi başlamış. Bu konuda görüştüğümüz kişilerden duyduklarımız ülkemizin acı gerçeğini ortaya koyuyor. Herkesin söylediği, Türkiye ile iş yapmak için çok uğraştık, ancak maalesef çoğunlukla mağdur edildik… Kamu ile iş yapmak istediğimizde rüşvet isteyenler veya bazı kamu görevlilerinin haberi bile olmadığı halde onlar adına bizimle rüşvet pazarlığı yapan suiistimal şebekesi oluşmuş, özel sektörle iş yaptığımızda suiistimal ile karşılaştık, Türkiye’nin güven endeksi çok düşük, dediler… Bu hatalı algıyı düzeltecek adımları çok acil olarak atmak zorundayız.

Bir de dedikodu dolanıyor: Topkapı Sarayı’nda bulunan Peygamber Efendimiz (ASM)’a ait “Kutsal Emanetleri” Suudi Arabistan’a vereceğimiz yönünde bir dedikodu var. Detayına ve nedenine girmeyeceğim…! İnşallah bu dedikodunun aslı yoktur…

Öte yandan hac ve umre her müslümana farz da değildir. Umre hiç kimseye farz olmadığı gibi, hac da sadece “zengin müslümana” farzdır. Suudî yetkililerin, kalacak otele ve yiyecek yemeğe parası yetmeyen fakir ve eğitimsiz ülkelerin insanlarına çok fazla hac ve umre kotası vermesi ve fakat, zengin ve eğitimli ülkelere kotayı az vermesi kutsal topraklarda İslam dünyasının temsilinde dengeli dağılımı bozuyor. Nitelikli müslümanların buluşması, bir araya gelmesi, istişaresi, fikir teatisinde bulunması amaçları tamamen ortadan kalkıyor. Fakir ve eğitimsizleri oraya doldurarak kendi halkına mesaj veriyor: “Bakın düğer ülkelerdeki müslümanların çoğunluğu aç, sefil, perişan, eğitimsiz, Ey Suud vatandaşları halinize şükredin. Biz sizi refah içinde yaşatıyoruz...”. İslam ülkeleri Suud yönetiminin hac ve umreyi kendi iç siyasetine alet etmesine son verecek girişimlerde bulunmalı, hac ve umre ziyaretçilerinin sadece eğitimli ve malî gücü yüksek kişiler ile sınırlanmasını sağlamalı, sokaklarda yatan, yiyecek ekmek bulamayan kişileri ülkeye almamalıdır.Avrupa, Amerika,Balkanlar, Endonezya, Malezya, Türkiye, Türk Cumhuriyetleri gibi hac ve umre kriterlerini taşıyan, kaliteyi yükselten ülkelere daha çok kota vermelidir.

Son olarak, bir yanlış bilgiyi de düzeltmek lazım: Umreye gitmek için bir seyahat şirketinin düzenlediği tura katılmak şart değil, herkes kendisi vize alarak uçak ve otel rezervasyonunu yapıp gidebilir, biz bunu yaptık.