Bir yeryüzü şairi
Derin bir duygu, düşünce davranış dünyasına sahip olan Nazım Hikmet (15
Ocak 1902- 3 Haziran 1963) dünyanın en önde gelen edebiyatçıları ve şairlerii
arasında yer almaktadır. Nazım Hikmet,
hayatı canlı ve hareketli olarak yaşamış bir şairdir. Nazım Hikmet
demek, coşkulu ve hareketli bir hayat demektir. Nazım Hikmet’in hayat anlayışı,
onun insan ve doğa anlayışının ta kendisidir.
Nazım Hikmet, atalet, cehalet ve
sefalet içinde olan hayatı reddetmiş,
ezilmiş insanların sesini, insanlığın
değerlerini şiirlerinde ve yazılarında ifade etmiştir.Açlık ve yokluk içindeki milyonlarca insanın acı ve ızdırabını anlattığı Açların Gözbebekleri isimli şiirinde şöyle
demektedir: “Değil birkaç/değil beş
on/otuz milyon aç bizim!... Kimi deri... deri!/Yalnız yaşıyor gözleri!/ Uzaktan
simsiyah sivriliği nokta nokta uzayıp damara batan kocaman balı bir nalın
çivisi gibi deli gözbebekleri, gözbebekleri! Hele bunlar hele bunlarda öyle bir
ağrı var ki, bunlar öyle bakarlar ki!... Ağrımız büyük!/Fakat artık imanımıza
inemez tokat!...Ey beni ağzı açık dinleyen adam! Belki arkamdan bana bu kalbini
haykırana "kaçık" diyen adam! Sen de eğer ötekiler gibi kazsan, bir
mana koyamazsan sözlerime bak bari gözlerime; bunlar: Deli gözbebekleri! Gözbebekleri!
Nazım Hikmet, insanın duygusuz,
duyarsız ve düşüncesiz bir makinaya dönüşmesine karşı çıkmış, insanın hayat, doğa ve kadın karşısında bütün
zerreleriyle duygulu, düşünceli ve duyarlı bir bireye dönüşmesi için çaba göstermiştir.
Nazım Hikmet’in şiiri ve edebiyatı, emekle, aşkla ve umutla insanın kendi
kendini keşfetmesinin, yenilemesinin ve diriltmesinin hikâyesidir. Afşar
Timuçin, Nazım Hikmet’in duyarlı ve derin insan yaklaşımına dair şu tespiti
yapmaktadır: “Şiir dehası Nâzım Hikmet
insana kabataslak bakmakla yetinmez, insanı bilgece ele alır, filozofça
tartışır.”İnsanın makinaleşmasına, körelmesine ve körleşmesine karşı Nazım
Hikmet, şiiriyle ve edebiyatıyla derin bir direniş göstermektedir.
Zor bir hayat yaşayan Nazım Hikmet, yaşadığı zorlukların üstesinden
gelmek için aşka tutunmuştur. Nazım, aşkın hayatı yaşanmaya değer kıldığına
inanmaktadır: “Bana öyle geliyor ki, bir tek insana, yüz milyonlarca insana,
bir tek ağaca, bütün bir ormana, bir tek düşünceye ve fikre aşık olmadan
yaşamak, yaşamak değildir.” Nazım Hikmet,
üretici bir hayata sahip üretici insan olmak için aşktan, umuttan ve
özgürlükten hiç vazgeçmemiştir. Dünyayı kana ve karanlığa boğanların aşk, umut ve
özgürlük düşmanlığını sevgilisine şöyle anlatmaktadır: “Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim /
Akarsuyun / Meyve çağında ağacın / Serpilen gelişen hayatın düşmanı / Çünkü ölüm
vurdu damgasını alınlarına / çürüyen diş, dökülen et / bir daha dönmemek üzere
yıkılıp gidecekler / ve elbette sevgilim, elbet/dolaşacaktır elini kolunu
sallaya sallaya/dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle; işçi tulumuyla/ bu güzelim
memlekette hürriyet…” Nazım Hikmet, kadında doğayı, umudu, aşkı, inancı ve hürriyeti bulmaktadır.
Nazım Hikmet, aşkı insanlığın kendini geliştirdiği en doğal durum olarak
bakmaktadır. Ona göre, kadın ve erkeğin dar cinsiyet, sınıf, ırk, renk
sınırlarını aşarak ortak insanlıkta buluşma tecrübesinin adı aşktır:”Tahir olmak
da ayıp değil Zühre olmak da / hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, /bütün
iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. / Meselâ bir barikatta dövüşerek / meselâ
kuzey kutbunu keşfe giderken/meselâ denerken damarlarında bir serumu / ölmek
ayıp olur mu? / Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da/hattâ sevda yüzünden
ölmek de ayıp değil.” Aşk, ayıp, kusur veya günah değildir. Aşk, insanın
yapması gereken en çetin meydan okuma ve sorumluluktur. İnsanın kalıpların
dışına çıkarak öğrenmesi, keşfetmesi,
araştırması, felsefeyle, bilimle ve sanatla dolu bir hayat yaşaması
aşktır. Nazım’ın ifadesiyle aşk, hem Tahir hem Zühre olabilmektir. Sadece Tahir
veya Zühre olmayı aşk sananlar, tek boyutlu ve ruhsuz isteklerine
hapsolanlardır.
Nazım Hikmet, insanın, insanlığın, doğanın ve dünyanın şairidir. Dünya, insanlık ve hayat sevgisiyle dolu olan
Nazım Hikmet, kendisini yeryüzüne ve insanlığa ait kabul etmektedir:“En
sevdiğim memleket yeryüzüdür/ sıram gelince yeryüzüyle örtün üzerimi.”Yüzyirmibirinci
doğum gününde yeryüzü, Nazım’a iyiki doğdun diyerek selamlamaktadır.