Bir siyasal varoluş bilinci: Ümmet 3
Ümmetin varoluş hâlinin, siyasal bir nitelik taşıdığını ve bu toplumsal varoluşun bir yandan kendisini tekrar tekrar üretmesi, diğer yandan insanlık için iyi örnek olması konusunda, Al-i İmran suresindeki ayetler ile uyarıldığını ifade etmiştik.
Keza yine önemine binaen tekrar edelim ki burada ki “siyasal” kavramından muradın, asla, siyasi elitler arasındaki günlük kısır çekişmeler değil, o toplumu “ümmet” kılan umdelerin ona kazandırmış olduğu dünya görüşü ve yeryüzündeki hedefleri ile alakalıdır.
Al-i İmran suresinde konu ile ilgili birbirine çok benzeyen iki ayet bulunmaktadır:
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk (ümmet) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”(104)
“Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz”(110)
104. Ayet
Zemahşeri tefsiri El-keşşaf’ta bu ayeti izah ederken ayette geçen “ümmet” ile Müslümanların içerisinde “bir kısmı, bazısı” olduğuna işaret eder. Ve bunların iyilik nedir, kötülük nedir bilmesi gerektiğini, bilgili ve ilim sahibi olması gerektiğini söyler. Cahilin bu görevi üstlenmesi halinde kötülüğü önlüyorum diye iyiliği yasaklayacağını, kendi mezhebine göre konuşacağını, yumuşak davranması gereken yerde sert davranarak aksi neticenin hâsıl olmasına sebebiyet verebileceğine değinir.
Fahruddîn Râzî Tefsîr-i Kebîr’de ilgili ayeti izah ederken Zemahşeri’nin beyanlarını noktası noktasına tekrar etmek suretiyle aynı hususlara değinir.
Te’vîlâtü’l Kur’ân’da Mâtürîdî Hz. Ebû Bekir’in Resûlullah’dan işittiği “İnsanlar birinin zulmettiğini gördüklerinde elini tutup engel olmazlarsa, kısa zaman sonra Allah cezalandırarak hepsini yakalar” hadisini naklederek, “içinizde bir topluluk bulunsun” ayetinin önemini izah getirir.
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları arasında çıkan Kur’an Yolu. Türkçe Meal ve Tefsir isimli eserde ilgili ayette geçen ümmet tabirinin topluma önderlik edecek olan grup anlamına geldiği belirtilmiştir. Hatta Bakara Suresinin 128 ve 213. ayetlerine atıfta bulunularak şu şekilde izahatta bulunulmuştur:
“Yüce Allah Müslümanların içinde onlara önderlik edecek, birlik ve beraberliklerini sağlayacak, onlara iyiliği emredecek, onları kötülükten sakındıracak, insanları İslam’a çağıracak bir sosyal kontrol mekanizmasının bulunmasını istemektedir. Müfessirler Müslümanların böyle bir kurum oluşturmalarının farz-ı kifaye olduğunu belirtmişlerdir”
Demek ki buradaki “ümmet” lafzı Müslümanlar içerisinde belli bir misyon yüklenen bir topluluğa işarettir. Görevi ikaz etmek Müslümanları uyarmak insanların ümmet şuurundan uzaklaşmalarına mâni olmaktır. Değişik bir ifade ile Vahiy ile oluşan toplumun varoluşunu tekrar tekrar üreterek onları diri tutmaktır. Diri toplumlar diğer bir ifade ile mukallit olmayan toplumlardır. Bu o toplumların asla değişmeyecekleri anlamına da gelmez. Değişimin amaçsız sürüklenmek, benzemek için değil kontrollü, bilinçli ve özgün bir şekilde tezahürüne imkân verecek şekilde “değişim” sosyolojisinin yol göstericiliğine tabi kılmak demektir. Zira bu toplumlar da zamanın değişmesi ile değişecekler, sorunlar yaşayacaklar ve bu sorunlarına yeni yeni çözümler bulunmasına ihtiyaç hissedeceklerdir.
Yeri gelmişken burada şu hususu da değinmenin gerekeceği kanaatindeyim. “Millet”, “Ümmet”, “Din”, “İslam”, bunlar birbirlerine çok yakın kavramlardır. Din tekdir: İslam. Değişik bir ifade ile tarih boyunca “İslam” olan ve olmayan dinler vardır. İslam Hz. Âdem’ den Hz. Muhammed’e kadar gelen bütün ilahi dinlerin müşterek adıdır. İslam olmayan dinler ise aslından kopmuş, bozulmuş ilahi kaynaklı dinler; ilahi kaynaklı olmayan dinler yahut günümüzdeki çağdaş ideolojilerdir.
İşte bu İslam olan dinlerin tarih boyunca süregelen müntesipleri bir Milleti oluşturur: İslam Milleti.
Ümmet ise bir imama bağlı olmayı gerektirdiğinden gönderilen her peygamberin ümmetlerini ifade eder. Mesela Musa’nın(a.s.) ümmeti, İsa’nın (a.s) Ümmeti, Muhammed’in(a.s) Ümmeti ifadelerinde belirtildiği üzere.
Bizler İslam Milletindeniz. Ama ümmet olarak Hz. Muhammed’in ümmetiyiz. Çünkü ümmetin elzemi olan bir imama bağlılık hususunda önderimiz Hz. Muhammed’dir.
Buradan şöyle bir sonuçta çıkmaktadır: Günümüz Müslümanlarının “ümmet” olmak için yapmaları gereken en elzem işlerden birisi de kendilerine bir imam/halife seçmeleridir. Seçmeleri için ise Muhammed Ümmeti olduklarının şuurunda olmaları veya beşeri ideolojilerden zihinlerini arındırmaları lazımdır. Ümmet şuuru olmazsa halife seçilmez, Halife olmayınca bir imama bağlılık yani fiili olarak ümmet olma hali vuku bulmaz…
Tıpkı ruh beden/şekil misali…