Bir Rabbanileşme eylemi; itikâf
Sözlükte; “hapsetmek, alıkoymak, bir yere yerleşmek, oraya bağlanıp kalmak” anlamında “akf” kökünden türeyen itikâf, bu anlamları yanında kişinin kendisini sıradan davranışlardan uzak tutmasını, fıkıh terimi olarak da ibadet amacıyla ve belirli bir şekilde camide kalmasını ifade eder. İtikafa giren kişiye “akif” veya “mu’tekif” denir.
İnsanımız nice
zamandır akif olmayı unuttu… Hâlbuki akif olmak, adam olmakla doğrudan
ilgilidir. Tıpkı âlim olmak, arif olmak, abid olmakla ilintili olduğu gibi…
Evet esas olan “adam olmak”sa ve bunun yolu da “abdullah” olmaktan geçiyorsa,
kulluğumuzu test ve yeniden tesbit imkanını itikâfla yakalıyoruz…
İtikaf; kalben, aklen,
ruhen ve bedenen Allah’a odaklanma halidir…
Günübirlik meşgaleler
ve mesailer içinde boğulup kalan insanın kendine çeki düzen verme girişimidir…
Her türlü işten,
işleyişten, ilişkiden soyutlanıp sadece Allah ile ilgilenme arzusudur…
İtikaf, Allah ile
barışık olma halidir… O’nunla beraber olma çabasıdır…
O’na bağımlı kalma
kararlılığıdır… Kişinin tüm benliği ile ilahi rızaya kilitlenmesidir…
İtikaf, Kur’an
ahlakının hem bir ilkesi hem de kişilik eğitimine yönelik örnek bir
uygulamadır… Ruhi eğitim kampı da diyebiliriz…
İtikaf hayatı terk
etmek değil, hayatı terbiye ve tanzim etmektir…
İslam inzivayı değil, itikâfı
öneriyor…
Ruhbanlık demiyor,
Rabbanilik üzerinde duruyor… Rabbe ait olmayı esas alıyor… Evet, hayattan
kopmadan, hayatın içinde kalarak Hayy ve Kayyum olanla irtibatlı olmaktır… Bu
hayata sırtını dönmek değil, daha üstten bakmaktır… Veya daha içten bir bakış
da diyebiliriz…
Biliyoruz ki, gaybi
yardımlar olmadan ne kulluğu ne de mücadeleyi sürdürmemiz mümkün değil… Gaybi
yardımların durup dururken gelmeyeceği de bilinen bir gerçek… Öncelikle boş ve
kof bir yaşamdan, her türlü gaftan ve lafü güzaftan kurtulup kendimizi itikâf
ile imar ve inşa etmemiz gerekiyor…
İtikaf, Allah katında
itibar arayışıdır…
“O halde nereye
gidiyorsunuz?” sorusunu “Allah’a koşunuz” ayeti ile cevaplamaktır…
Kaçış yok! Rücumuz,
recamız, ric’atimiz, rağbetimiz sadece Rabbimize…
İşte bunun için yani
istiaze için, istiane için, istirca için, istimdat için, istiğfar için itikâf
diyoruz…
Çünkü zor zamanlarda
barınak, sığınak, korunak, tutamak itikâftır…
Ruhun rayihası,
kulluğun rüzgârı, ibadetin ruhu orada yakalanır…
Hani vücutta oluşan
kireçlenmeye karşı fizik tedavisi önerilir ya, işte ruhun kasvet ve gafletine
karşı metafizik bir tedavi olarak itikâf etkin bir ilaçtır…
Artık siz buna yorgun,
yılgın, bitkin ruhlara yönelik bir revizyon mu, rehabilitasyon mu, restorasyon
mu, rektefe mi, resetleme mi, reformizasyon mu dersiniz, ne derseniz deyiniz…
Ruhumuzun desteğe ve dirilmeye ihtiyacı var… İşte bu ihtiyacı gidermenin bir
ismi de itikâftır…
İkan için, itminan
için, inşirah için, inşikaf için mutlaka itikâf gerekiyor…
Yaşadığımız şu kaygan
sistemde ve kırılgan süreçte zemin etüdünü iyi yapmak durumundayız…
İtidal, istikrar,
istikamet ve ihlâs yoklamasını itikâf üzerinden gerçekleştirebiliriz… Ruhsal
yorgunluğu, zihinsel dayanıklığı ve kalbin boşluğunu başka türlü nasıl telafi
edebiliriz?
Tefekkür, tezekkür,
tedebbür, tefekkuh, teakkul ikliminde yürümenin ve yücelmenin yoludur, itikâf…
İtikaf ne topluma
küsmek ne de hayattan kaçmaktır… Kulluk skalasında kemale uzanmaktır. Hileli,
şikeli yaşamların baskısına boyun eğmeden; hüznü kuşanmanın, derdi yüklenmenin,
davayı öncelemenin ifadesidir…
Hayatı Allah’a
adamanın alayışsız, gösterişsiz ve sessiz sunumudur. Bunu yaparken ayrıca bir
törene, protokole, aracı şahsa, korumaya ihtiyaç yok… Allah’ın evinde sadece
Allah ve kulu…
İtikaf bize
aidiyetimizi hatırlatır… Sahip olduklarımıza takılı kalmayı değil, ait
olduğumuz sahici hayatı öncelememizi öğretir… Buralı değil, oralı olduğumuzu
tembihler… Evet, hayata ara verdiğimiz zaman, kime ait olduğumuzu daha net fark
ederiz… Her şeyi gözden geçirir, daha güzele gönlümüzü ve gözümüzü dikeriz…
Bakarız ki, deruni bir
duruşun, enfusi bir bakışın, Rabbani bir oluşun üzerindeyiz…
Yığınlar içindeki
yalnızlıktan, yalnızlık halindeki yakınlığa ermişiz…
Bugün de bu tevhid
geleneğini ve nebevi sünneti sürdürmek durumundayız… Modern yaşamın kıskacında
daralan ruhumuzun soluklanması için bu bir zaruri görevdir…
Unutan insana, itikâf
bir ikazdır…
Uzaklaşan insana, ilahi
kurbiyetin yolu itikâftır…
İlahi nefha ile dolmak
ve doymak mı istiyoruz?
Fıtratın bakıma
ihtiyacı mı var?
İşte kendini yenileme
ve yeniden dirilme eylemi…
İtikafın kurucu,
diriltici, inşa edici gücünü bu Ramazan’da gördük ki, Mescid-i Aksa’da itikâfta
bulunan müminlerde yakinen müşahede ettim… Meğerki intifada, gücünü itikâfa
borçlu… Kalıcı bir direniş için direniş dinamiklerini ve damarlarını bakıma
alıyorlar.
Demem o ki; şimdi itikâf
zamanı…
Haydi akif olmaya…
Akifane bir hayatı
inşa etmeye…
Çünkü Hira’sız
medeniyetin, akifsiz toplumun ikbali yoktur…