Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2416.52
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Mart 2023

Bir özgürlük savaşçısı Malik el-Şahbaz

1492 yılında Kristof Kolomb Amerika’ya ulaştıktan sonra Avrupa’dan bu kıtaya göçler başladı. “Yeni” kıtada Amerikan yerlileri olan Kızılderililer yaşamaktaydı. Avrupa kökenli beyazlar 1800’lerin sonuna dek, yaklaşık 400 yılda, 70 milyon Kızılderiliyi katlederek, devasa bir soykırım sonucu Amerika’ya yerleşip egemenlik kurdular.

Zira; Amerika'nın keşfi ile Avrupa da ne kadar kanun kaçağı, eğitimsiz, katil, hırsız ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kişi varsa, yeni Dünyaya göç etti. Bu yeni, barbar ve katiller ordusu, Amerika kültürü ve sisteminin genetik alt yapısı demek olacaktı. Amerikalı için maddi güç kutsaldı artık. Bu beşeri kutsallık, ABD tarihini kan, gözyaşı ve kavgalar tarihi yapmıştır.

Dünyanın her yerinden insanlar beyazların diyarı bu yeni kıtaya göç ederken Siyah derililer Afrika’dan zorla, köle olarak getirildiler.

Siyahlar, “özgürlükler ülkesi” Amerika’da ilk üç yüzyıllarını köle olarak geçirdiler.

Bugünkü parlak görüntünün ardına bakıldığında bile, Amerika’nın siyah vatandaşlarının kadim -beyaz anglo-sakson protestan- vatandaşlarla halen tam olarak eşit olduklarını söylemek pek kolay olmasa gerek.

Bir Afro-Amerikalı olan Malcolm X, işte böyle bir dünyada 1925 ila 1965 yılları arasında yaşadı. Bilhassa çocukluk ve gençlik dönemini ırkçılığın ve ayrımcılığın ağır zulmü altında geçirdi. Siyah olmanın zorluğuna, siyahların hakları için mücadele eden bir ailede doğmanın zorluğu ilave edilmişti.

Ne yazık ki ataları, vatanları Afrika’dan zorla getirilip köleleştirilmişti. Üç yüzyıldan fazla süren muazzam bir sömürünün neticesi olarak dinlerini, dillerini, kültürlerini, kim olduklarını ve nereden geldiklerini unutan milyonlarca siyahtan biriydi.

Malcolm, derin uykusundan uyanıp kimliğini bulmak üzere yola çıktığında ilk iş olarak köle efendilerinin verdiği soy ismini reddetti ve kendini Malcolm X olarak kabul etti. Matematikte X bilinmeyeni ifade etmekteydi ve Malcolm kendini bulmaya niyet etmişti. Kendini ve kendisiyle birlikte Amerika dedikleri yerde kaybolmuş 22 milyon siyah deriliyi de.

1949 yılında ceza evinde mektup yoluyla tanıştığı İslam Milleti (Nation Of İslâm ) cemaatinin lideri Elijah Muhammed’in öğretisini kabul ederek Müslüman oldu ve 1952 yılında tahliye olana dek, vaktini yoğun bir okuma programı içinde, verimli bir biçimde geçirdi.

Malcolm, Irkçılığın her türlüsünün resmi ve sistematik uygulandığı Amerikan Devleti’ni net ve keskin biçimde mahkûm eden eleştirel bir dil geliştirdi.

1963 yılında, büyük çoğunluğunu siyahların oluşturduğu ve çeyrek milyon kişinin katıldığı “İş ve Özgürlük İçin Washington’a Yürüyüş”te yaptığı meşhur “bir hayalim var” adlı konuşmasında kalabalığa “Bugün size diyorum ki, dostlarım, şu ânın getirdiği güçlüklere ve engellemelere rağmen bir rüyam var benim. Amerikan rüyasına derinden kök salmış bir rüyadır bu. Bir hayalim var… Gün gelecek, eski kölelerin evlâtlarıyla eski köle sahiplerinin evlâtları, Georgia’nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar.”

Zencilerin muhtaç oldukları eşitlik ve özgürlüğün, Amerika’nın iç meselesi değil bütün dünyayı ilgilendirir biçimde bir “insan hakları” meselesi olduğunu haykırıyordu.

Malcolm, sadece İslam Milleti’nin değil, Amerika’daki İslam anlayışının da rayına oturmasına vesile olması bakımından unutulmaz bir değere sahiptir.

Zulme karşı destansı direnişi sadece Amerika’da değil bütün dünyada pek çok farklı yapıya ilham vermektedir. Müslüman olsun olmasın, bütün siyah derililer, ırkçılığa karşı ölümüne mücadele vermiş bu Siyah savaşçıya ayrı bir saygı ve sevgi duyacaktır

Umudu ve insan onurunu temsil eden, cesareti ve inanmışlığı ile bu dünyadan sembol bir şahsiyet olarak geçen bu aziz kahraman, bize sahih İslam’ın insanı nasıl dönüştürüp güzelleştirebileceğini gösterdi.

Bildikleriyle samimiyetle amel etti ve Rabbi ona bilmediklerini öğretti.

Siyah özgürlük hareketi lideri, Afro-Amerikalı, yeni adıyla da söyleyecek olursak; Malik el-Şahbaz. Gerek yaşantısı, dönüşümü, gerekse devrimci mücadelesiyle umudu kırılmış birçok insana, çeşitli siyasi hareketlere ve farklı coğrafyalardaki öteki Müslümanlara ilham vermiş, nesillere örnek olmuş, gerçek bir dava ve mücadele adamı olarak, adını Dünya tarihine yazdırarak, tarihin silinmez kayıtlarındaki yerini almıştır.