Bir özgürlük savaşçısı Malik el-Şahbaz
1492 yılında Kristof Kolomb Amerika’ya ulaştıktan sonra Avrupa’dan bu kıtaya göçler başladı. “Yeni” kıtada Amerikan yerlileri olan Kızılderililer yaşamaktaydı. Avrupa kökenli beyazlar 1800’lerin sonuna dek, yaklaşık 400 yılda, 70 milyon Kızılderiliyi katlederek, devasa bir soykırım sonucu Amerika’ya yerleşip egemenlik kurdular.
Zira; Amerika'nın keşfi ile Avrupa da ne kadar kanun kaçağı,
eğitimsiz, katil, hırsız ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kişi varsa, yeni
Dünyaya göç etti. Bu yeni, barbar ve katiller ordusu, Amerika kültürü ve
sisteminin genetik alt yapısı demek olacaktı. Amerikalı için maddi güç kutsaldı
artık. Bu beşeri kutsallık, ABD tarihini kan, gözyaşı ve kavgalar tarihi
yapmıştır.
Dünyanın her yerinden insanlar beyazların diyarı bu yeni
kıtaya göç ederken Siyah derililer Afrika’dan zorla, köle olarak getirildiler.
Siyahlar, “özgürlükler ülkesi” Amerika’da ilk üç yüzyıllarını
köle olarak geçirdiler.
Bugünkü parlak görüntünün ardına bakıldığında bile,
Amerika’nın siyah vatandaşlarının kadim -beyaz anglo-sakson protestan- vatandaşlarla
halen tam olarak eşit olduklarını söylemek pek kolay olmasa gerek.
Bir Afro-Amerikalı olan Malcolm X, işte böyle bir dünyada
1925 ila 1965 yılları arasında yaşadı. Bilhassa çocukluk ve gençlik dönemini
ırkçılığın ve ayrımcılığın ağır zulmü altında geçirdi. Siyah olmanın zorluğuna,
siyahların hakları için mücadele eden bir ailede doğmanın zorluğu ilave
edilmişti.
Ne yazık ki ataları, vatanları Afrika’dan zorla getirilip
köleleştirilmişti. Üç yüzyıldan fazla süren muazzam bir sömürünün neticesi olarak
dinlerini, dillerini, kültürlerini, kim olduklarını ve nereden geldiklerini
unutan milyonlarca siyahtan biriydi.
Malcolm, derin uykusundan uyanıp kimliğini bulmak üzere yola
çıktığında ilk iş olarak köle efendilerinin verdiği soy ismini reddetti ve kendini
Malcolm X olarak kabul etti. Matematikte X bilinmeyeni ifade etmekteydi ve
Malcolm kendini bulmaya niyet etmişti. Kendini ve kendisiyle birlikte Amerika
dedikleri yerde kaybolmuş 22 milyon siyah deriliyi de.
1949 yılında ceza evinde mektup yoluyla tanıştığı İslam
Milleti (Nation Of İslâm ) cemaatinin lideri Elijah Muhammed’in öğretisini
kabul ederek Müslüman oldu ve 1952 yılında tahliye olana dek, vaktini yoğun bir
okuma programı içinde, verimli bir biçimde geçirdi.
Malcolm, Irkçılığın her türlüsünün resmi ve sistematik
uygulandığı Amerikan Devleti’ni net ve keskin biçimde mahkûm eden eleştirel bir
dil geliştirdi.
1963 yılında, büyük çoğunluğunu siyahların oluşturduğu ve
çeyrek milyon kişinin katıldığı “İş ve Özgürlük İçin Washington’a Yürüyüş”te
yaptığı meşhur “bir hayalim var” adlı konuşmasında kalabalığa “Bugün size
diyorum ki, dostlarım, şu ânın getirdiği güçlüklere ve engellemelere rağmen bir
rüyam var benim. Amerikan rüyasına derinden kök salmış bir rüyadır bu. Bir
hayalim var… Gün gelecek, eski kölelerin evlâtlarıyla eski köle sahiplerinin
evlâtları, Georgia’nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte
oturacaklar.”
Zencilerin muhtaç oldukları eşitlik ve özgürlüğün,
Amerika’nın iç meselesi değil bütün dünyayı ilgilendirir biçimde bir “insan hakları”
meselesi olduğunu haykırıyordu.
Malcolm, sadece İslam Milleti’nin değil, Amerika’daki İslam
anlayışının da rayına oturmasına vesile olması bakımından unutulmaz bir değere
sahiptir.
Zulme karşı destansı direnişi sadece Amerika’da değil bütün
dünyada pek çok farklı yapıya ilham vermektedir. Müslüman olsun olmasın, bütün
siyah derililer, ırkçılığa karşı ölümüne mücadele vermiş bu Siyah savaşçıya
ayrı bir saygı ve sevgi duyacaktır
Umudu ve insan onurunu temsil eden, cesareti ve inanmışlığı
ile bu dünyadan sembol bir şahsiyet olarak geçen bu aziz kahraman, bize sahih
İslam’ın insanı nasıl dönüştürüp güzelleştirebileceğini gösterdi.
Bildikleriyle samimiyetle amel etti ve Rabbi ona
bilmediklerini öğretti.
Siyah özgürlük hareketi lideri, Afro-Amerikalı, yeni adıyla
da söyleyecek olursak; Malik el-Şahbaz. Gerek yaşantısı, dönüşümü, gerekse
devrimci mücadelesiyle umudu kırılmış birçok insana, çeşitli siyasi hareketlere
ve farklı coğrafyalardaki öteki Müslümanlara ilham vermiş, nesillere örnek olmuş,
gerçek bir dava ve mücadele adamı olarak, adını Dünya tarihine yazdırarak,
tarihin silinmez kayıtlarındaki yerini almıştır.